Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özel, konuşmasının öncesinde İYİ Parti'den istifa eden Adnan Beker'e parti rozeti taktı. Beker, CHP'lilere teşekkür ederek  “Buradayım çünkü birlik ve beraberlik içinde bir şeyleri değiştirebileceğimize inanıyorum. İnşallah partimizi hep birlikte iktidara taşıyacağız” dedi.

Adnan Beker, 28 Mayıs 2023'teki cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy verdiğini "28 Mayıs'ta Tayyip Bey'e oy verdim. Başka aday mı vardı?" diyerek açıklamıştı.

Özgür Özel'in açıklamalarının satır başları şu şekilde:

EDİP AKBAYRAM'I ANDI: FETÖ'NÜN ÖDÜLÜNÜ REDDETTİ
Geçtiğimiz pazar akşamı Büyük Usta Edip Akbayram'ın vefat haberini büyük bir üzüntüyle öğrendik. Bu dakikalarda çok sayıda milletvekili arkadaşımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, belediye başkanlarımız, il örgütümüz cenaze törenindeler. Edip Akbayram yalnızca şarkılarıyla her birimizin hayatında iz bırakmış bir müzisyen, bir sanatçı değil, aynı zamanda yaşantısıyla da bizlere örnek olan bir mücadele insanıydı. Her daim işçinin, emekçinin, ezilenin hikayesini anlattı. Kendi tabiriyle ezilenlerin melodik sesiydi. Cumhuriyetin sanatçısıydı. Cesaretini halktan alıyordu. O yüzden herkesin hocaefendi diye peşinden koştuğu zamanlarda FETÖ örgütünün ödülünü reddetme cesaretini gösterebilmişti. Türküler Yanmaz albümünü Madımak'a adadı. Her dönemin insanı olmadı. Her dönem insanlıktan yana oldu. Bizler bu salonda bulunan herkes ne zaman ayağımız takılsa, sendelesek ayağa kalkarken hep onun bir şarkısıyla ayağa kalktık. Şehirleri, ilçeleri kaybettik. Büyük şehirleri kaybettik zaman zaman. Seçimleri kaybettik. Bir sonrası için inanın çocuklar dedi. İnanın motorları maviliklere süreceğiz. Güzel günler göreceğiz dedi. Düştüğümüz yerden kalktık. Birbirimizin elinden tuttuk. Ayağa kalktık. Sonra sonra Edip ağabey haklı çıktı. Çıkmadı mı? Ankara'da güzel günler görmedik mi? İstanbul'da güzel günler görmedik mi? İnanın çocuklar, inanın güzel günler göreceğiz ve hep birlikte motorları maviliklere süreceğiz. Türkiye'de de güzel günler göreceğiz. Edip ağabey sana söz veriyoruz. Selam olsun sana. Güzel günler göreceğiz ve senin huzuruna bir kez de böyle geleceğiz.

KADINA ŞİDDET TEPKİSİ

Kayıt dışı işlerde çalışan kadınların sayısı yüzde 34. Bu durum sosyal adaletin erozyona uğratıldığının en önemli kanıtı. 2024 yılını 445 kadın cinayeti ile kapattık 2025'in kısa iki ayında rakam 64'ü buldu bile. Kadınların maruz bırakıldı şiddetin kaynağı sistemin ta kendisi. Ne oluyorsa bu ülkede kadına karşı şiddete iyi gelmiyor. Bu konuları uzun uzun konuştuk konuşmaya devam edeceğiz. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ SÖZÜ

İktidar partisi olduğumuzda diyeceğim ki "hoş geldiniz buraya Buraya size verilen sözü tutmuş İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe aldı TBMM" Bu grup İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koyana kadar mücadeleniz mücadelemizdir 

BİZ O MUMU MADIMAK İÇİN DE SÖNDÜRMÜYORUZ

Bu gündemi bu olumsuz gündemi yaratan biz değiliz. Ama bu gündemde olanları da yalnız bırakacak halde değiliz. Biz pazar günü bugünü de organize eden Kadın Kolları Genel Başkanımızın önerisiyle öncülüğüyle Bolu Kartalkaya'daydık. Yanan o utanç otelinin önündeydik. Karanfilleri bıraktık. Mevlütler okundu camilerde. Orada duamızı yaptık ve Bolu'da hayatını kaybeden bir aileden 8 kişinin iki anne, iki baba dört torun. Onları mezara koymuş, bir başına kalmış bir dedenin yanındaydık kırkında. Ya da bir anneannenin torunu ve annesi, kendi evladı kızı ve kızının kızını toprağa vermiş bir annenin yanında. Bu büyük acı 40. gününde ilk gün 40 mum yanıyordu yüreğimizde. Söndü söndü söndü. O bir mum kaldı. Yüreği taş kesenlere karşı işte bu salon ve bu salonla birlikte Kartalkaya'ya adalet isteyenler o bir ateşi yüreklerinin altını yakan bir mumu hiç söndürmeyecek olanlardır. Biz o bir mumu Soma için de söndürmüyoruz. Biz o bir mumu infilak eden havai fişek fabrikasında hayatını kaybedenler için de söndürmüyoruz. Afyon için de söndürmüyoruz. Çorlu tren kazası için de söndürmüyoruz. Ermenek için de söndürmüyoruz ve Sivas Madımak için de söndürmüyoruz

"O CANLARIN HESABI SORULMADAN BU ATEŞ DİNMEZ"

Nerede yüreğindeki o mum yüreğini yakmaya devam edenler varsa ahlaklı insanlar varsa iyi insanlar varsa onlara söz veriyoruz. Unutmuyoruz. Unutturmuyoruz, affetmeyeceğiz ve teker teker hesabını soracağız. Bir yanda rapora Korsa diyen sonra mahcup olan, kendi yazılarıyla mahcup olan Adalet Bakanı koltuğunda otursun. Bir yanda 10 güne bütün sorumlular hakim karşısına çıkacak deyip o günden beri susmuş olan İçişleri Bakanı otursun. Bir yandan bütün raporlar her şey sorumluluğunu işaret ettiği halde 78 candan sorumlu Turizm Bakanı otursun.

Onları atayan her birini atayan Recep Tayyip Erdoğan'a şunu söylüyorum. Bu işin siyaseti olmaz. Bakan koruması olmaz. Yandaş kayırması olmaz. Bu iş can meselesidir. O canların hesabı sorulmadan bu vicdanlardaki bu ateş dinmez. Bunu ya hissedeceksin ya hissedenlere saygı duyacaksın. Bir diğer taraf yüreğimiz Madımak için yanıyor dedik. Yanmaya devam ediyor 32 yıldır. Ama maalesef 35 canımızı yakarak öldürenlere yapılan muamele vicdanları kanatmaya devam ediyor.

ÖZEL'DEN MADIMAK KARARINA TEKİ
İçerideki sanıklardan bir tanesinin 4 yıl önce AYM'ye yapmış olduğu bir başvuru kendisi açısından sonuç verdi. Bir anda bütün Madımak katilleri açısından sonuç verdi. Başvurusu şuydu. 2023'te başvurdu. Şubat 2025'te uygulamaya kondu. Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay Selahattin Demirtaş, Osman Kavala için verdiği kararları uygulamayanlar Anayasa Mahkemesi'nin Sivas katilleri için iyi halden yararlanabilirler terör örgütü üyesi değiller kararı üzerine aslında insanlığa karşı bir suç olduğu için zaman aşımı olmayacağı halde bazı sanıkları zaman aşımından yararlandıranlar. Bazılarını çok daha beter durumdaki insanlar koğuşlarında can çekişirken onlara kullandırtmadığı hakları Hayrettin Gül ve Ahmet Turan Kılıç için af yetkisi kullananlar bu sefer de bir AYM kararını araçsallaştırarak bu şubat ayı içinde 29 caniden 23'ünü serbest bıraktılar. 6 suçlunun da ilerleyen günlerde tahliye edilmesi bekleniyor. Ve Erdoğan zamanaşımı kararında mikrofon tutulduğunda şunu demişti. Milletimiz için hayırlı olsun. Sayın Erdoğan her zamanki gibi safını seçmiş. Biz de safımızı belli edelim.

Bir daha söyleyelim. Sayın Erdoğan görünen o ki Kartalkaya'da da, Madımak'ta da yakanlardan yana. Biz de yananlardan tarafız. Yananlardan tarafız. Bu büyük yürek yangınlarının bu büyük bir yürek yangınlarının emsal olmaz.

TÜİK'İN AÇIKLADIĞI RAKAMLARA TEPKİ

Ama bir başkası da evdeki çocuğuna ekmek götüren babanın, götüremeyen babanın, evladının istediği televizyonda görüp de istediğini alamayan ananın yüreğindeki yangındır. Mutfaktaki yangın, pazardaki yangın, cüzdandaki yangın anaların, babaların, dedelerin, ninelerin yüreklerini yakmaktadır ve bu şartlar altında bir Ramazan ayına Türkiye boynu bükük girmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu şubat ayı enflasyonunu yüzde 2.3 yıllık enflasyonu 39.1 ilan etti. TÜİK'e inanmayan hatta hep söylüyoruz. TÜİK Tayyip'i üzmeyen istatistik kurumunun baş harfleri. O ne istiyorsa onu çıkarıyorlar. Bir grup bağımsız akademisyen kimsede onların dediğine yanlış diyemiyor. Çünkü TÜİK bu rakamları nereden buldun deyince bu ürünü geçen sene bu markette sormuştum. Bu sene de aynı markette sordum diye açıklamayı bıraktı.

Özgür Özel’den ‘Boykot yanlıştır’ diyen TOBB Başkanı’na: Kimden korkuyorsun? Özgür Özel’den ‘Boykot yanlıştır’ diyen TOBB Başkanı’na: Kimden korkuyorsun?

100 LİRALIK MAL 140 LİRAYA ÇIKTI

TÜİK'in fiyatı nereden aldığı kendinde sır. Enflasyon yüzde 40. Oysa Enag tam da beyaz peyniri geçen sene şurada sordum. Geçen ay burada sordum. Bu ayda aynı yerde sordum. Öbür ayda aynı yerde sordum. Bir yıl sonunda fiyatlar bunlar. İspatı bunlar diye ilan eden bir kuruluş. O da enflasyonu TÜİK'in tam iki katı yüzde 80 bulmuş. Ben buradan Anadolu'nun dört bir yanında AK Parti'ye, MHP'ye oy veren TÜİK'in açıkladığı fiyatlara göre maaşlarına zam alanlara soruyorum. Geçen sene bugün 50 lira olan mal eğer geçen sene bugün 50 lira olan mal bugün sokakta, pazarda, markette 70 liraysa TÜİK haklı, 90 liraysa Enak haklı. Hesabı kitabı kendiniz yapın. 100 liralık mal 140 liraya çıktı diyorlar. Ben esnafı gezdiğimde çocuk elbisesi soruyorum tam iki katına çıkmış.

"ÖZGÜR ÖZEL OLARAK ÇIKIP ÖZÜR DİLEYECEĞİM"
Buna inanmayan sokağa çıkacak. Buna inanmayan bunu yalanlamak isteyen Erdoğan o sıcak salonlardan çıkacak. Alkışlattırdığı, atadıklarına kendine alkışlattırdığı salon siyasetinden çıkacak sokağa, markete, bakkala, esnafa, çarşıya ve pazara gidecek. Pazarda vatandaşa soracak. Bu geçen sene kaç paraydı? Bu sene kaç para? yüzde 80'in altında çıkıyorsa Özgür Özel olarak çıkıp ondan özür dileyeceğim. Çıksın bakalım pazara. Hadi bakalım pazara.

PİDE HESABI

Geçen hafta, geçen hafta, Ramazan pidesi hesabı yapmıştık. 2002'de Ramazan pidesinin kilosu 2 liraydı. Bugün kilosu 80 lira. Ramazan pidesi 40 kat artmış. 2001'de 1 lira 2,5 pide alıyormuş. Yani 200 gramlık pideden 500 gram. Bugün 12,5 gram pide alıyor 1 lira. Yani şu kadar, tırnak kadar pide. Bir ince dilim ekmek 20 gram. 1 lira bugün 12,5 gram pide alıyor. 500 gramdan 12,5 grama gelmiş. Geçen gün Etimesgut'ta "Bu sofra hepimizin" diye kadın kollarımızın iftarında, Ramazan'ın ilk gününde, Mansur başkanımızla birlikte konuşuyoruz. Pidenin enflasyonundan bahsedince teyzem dedi ki, ben dedim ki daha doğrusu, şöyle oldu, duydunuz sizler de; ben "Tayyip bey bana kızıyor" dedim.

GÜLLAÇ HESABI

"Altın hesabını bırak" diyor dedim. "Emekliler sen gelmeden önce 8 çeyrek altın alıyordu maaşlarıyla, 2,5'a düşürdün" diyorum. "Ey Özgür Özel altın hesabını bırak" diyor. "Ramazan mübarek gün" dedim. Tayyip beyi üzmeyeceğim, altın hesabını bırakıyorum. Ne hesabı yapayım dedim. Tam pide hesabını yapacağım, teyzem dedi ki, "Güllac hesabı yap." Allah ondan razı olsun. Aklına Ramazan deyince güllaç geliyor. Dedim, sonra konuşurken de "Çok mu seviyorsun" dedim, "Seviyorduk ama nerede" dedi. Ama ben söz verdim, bir güllaç hesabı yapacağım diye.

Bakın teyzeme, Tayyip Erdoğan'ın bu 2018'den beri yani "Verin yetkiyi bu kardeşinize, enflasyon nasıl düşecek, fiyatlar nasıl düşecek, doların beli nasıl bükülecek" dediği, geldiğinde dolar 3,6 liraydı. Şimdi 35'lerde zorla tutuyorlar. Ve tutmakla, tutmak için dünya kadar rezerv yakıyorlar. "1 doları 1 lira yapmak mümkün" diyordu. Bunu saçı biryantinli ekonomi danışmanı sarayda. "Verin yetkiyi, görün etkiyi" dediğinde bakın hesap nasılmış. Teyzeme, Etimesgutlu teyzeme gösteriyorum: 2018'de bir tepsi güllacın evdeki maliyeti, yani bugün gelip de pastaneden aldığınızda bu fiyata almanız mümkün değil. Güllacı siz yaparsanız, bütün malzemesiyle 2018 maliyeti 25 liraymış teyzeciğim. Bugünkü maliyeti %1320 artışla 355 lira olmuş. 355 lira. 25 liradan 355 liraya. Recep Tayyip Erdoğan'ı iktidarda tutmanın, o yetkileri ona vermenin ve onu seçimde yenememenin maliyeti güllaç üzerinden 25 liralık güllacı 355 liraya Ramazan'da evde yapmak olmuş. Bunu Recep Tayyip Erdoğan'ın güllaca, Ramazan'a ve memlekete maliyetidir. Bunu sona erdireceğiz.

Bir diğer, bir diğer husus da hepimizin yüreklerini yakan, bir şey daha göstereceğim: Asgari ücretli emekli Ramazanda iftar sofrasına bir lokma et koyabilmek için buz gibi havada saatlerce kuyrukta bekliyor. Bir zamanlar Türkiye'nin etini sağlayan Erzurum'da, Van'da, Diyarbakır, Yozgat, Sakarya, Sivas'ta Et ve Süt Kurumlarının önündeki kuyrukları Tayyip bey ya görmüyor, ya kendisine göstermiyorlar. Bakın Tayyip bey.

ÖZGÜR ÖZEL ERDOĞAN'I ÖMRÜ BOYUNCA PEŞİNİ BIRAKMAYACAK TABLOYU GÖSTERDİ
Burası Erzurum. Tayyip bey, siyasi hayatı boyunca, siyasi hayatı boyunca onun peşini bırakmayacak bir şey var, bırakmadı, bırakmıyor. Ah aldı. O ah, her gün bir başka vesileyle çıkıyor. Bülent Ecevit gibi, 1974'te dünyaya kafa tutmuş. "Ambargo yaparız" demişler, dinlememiş, o ambargo yüzünden tüp kuyrukları olmuş. Tuttu, o tüp kuyruklarını, o ambargonun Kıbrıs Barış Harekatı oldu diye, Küvet'in içinde evlatlarıyla bir, kesilmiş ananın, iki evladıyla, üç evladıyla kesilmiş ananın kanı o küvette, o yerde kalmasın diye o Kıbrıs'a gittiğimizi unutup o tüp kuyruklarının hesabını Bülent Ecevit'ten sormuştu. İkinci Dünya Savaşı'na Türkiye'yi sokmayıp babasız kalmasın diye çocukları şekersiz bırakan İsmet Paşa'nın şeker kuyruğunu, şeker karnesini, ekmek karnesini İsmet Paşa'dan sormuştu. Ne ambargo var, ne İkinci Dünya, Üçüncü Dünya Savaşı var. Ama ey Erdoğan. İşte böyle ah alırsan ahı çıkar da, bu vatandaşın zoru ne? Bu vatandaşın günahı ne? Sen bu et kuyruklarını ülkede oluşturuyorsun. Bu vatandaşın günahı ne? Erzurum'da, Yozgat'ta, Diyarbakır'da, Bursa'da, Van'da, Sakarya'da, bu kuyrukları yapan Erdoğan eninde sonunda bu kuyrukta duranlar bir gün bir kuyruğa daha girecekler. Seçim sandığının başında kuyruğa girecekler ve bu kuyrukları bitirecekler. Millet kuyruklarda ömür tüketirken Erdoğan zenginleştik masalı anlatmaya kalktı, ağzına tıkıverdi vatandaş onu, bir durdu. Ülkedeki işsiz ordusu Kuzey Avrupa ülkelerinin nüfusuyla yarışıyor. İş aramaktan vazgeçenlerle birlikte 11 milyon işsizimiz var ve Milli Gelir 15 bin doları aştı diyor. Yalanın kuyruklu tarafı şu: Artık diyor, milli gelirde gelişmekte olan ülkelerden kurtulduk, gelişmiş ülkelere gittik diyor. Oysa milli gelirdeki Türkiye'deki görece artış gelişmekte olan ülkelerin eğrisinin tam dibinde aynı. Gelişmiş ülkeler nerelerde geziyor bütün dünya biliyor. İskandinav ülkeleri 100 bin doları zorluyor. Avrupa Birliği ülkeleri aşağı çekenlere rağmen 50 bin doların üstünde. Türkiye'de milli gelirdeki artış dolar üzerinden hesaplandığı için kur olması gerekenin altına çekince milli gelir hesabı 12 değil 15 çıkıyor. Zenginleştiniz sevinin diyor.

"MADEN ÖZELLEŞTİRMELERİNİN TAMAMI HUKUKSUZDUR"
Mübarek Ramazan ayında onlarca işçi kendilerini Çayırhan'daki madenin içine kapattılar

Sebebi bugün yapılacak ihale. 1987 yılında maden açıldı ve gayet karlı bir şekilde işletilirken bundan 20 yıl önce bu maden özelleştirildi. Adeta altın yumurtlayan tavuğu kestiler. Türkiye'nin en zengin kömür yatakları yanında bir termik santral bunu bir şirkete verdiler. 20 yıl boyunca bu şirket bu madenden gayet iyi para kazandı. Olmayacak şey oldu. Bir mucize oldu. Kesilen altın yumurtlayan tavuk dirildi. Bizim kümese geri girdi. Artık hepimiz için yeniden yumurtlayacaktı. Özelleştirmenin günü bitti. İşçiler 4 yıldır hallerinden memnun.

Devlete buranın geçmesinin mutluluğunda geleceğe güvenle bakarken bu iktidar bir kez daha Çayırhan'ı özelleştirmeye altın yumurtlayan tavuğu kesmeye bunu kendisi borçlandığında dolarla doların enflasyonuyla faizlerle borçlanırken milletin malını birine verdiğinde bunu Türk lirası üzerinden 6 yıl faizsiz Türk lirası üzerinden 6 yıl taksitlere bölmeye niyetlendi ve 18 firma koştu, teklif aldı.

Madenciler yürüdüler. eylem yaptılar, açlık grevi yaptılar. 4 ay önce bu işi durdurdular. O gün hükümetten de birçok yetkili gidip sözler vermişti. Bugün özelleştirmenin ilk günü. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yöneticilerimizle milletvekillerimizle birlikte Çayıran işçilerine olabilecek en büyük desteği verdik. Belediye başkanlarımız hep birlikte gittiler.

Kol kola girdiler yürüdüler. Bundan sonra da Çayıran madencilerini desteklemeye mücadelelerine omuz vermeye devam edeceğiz. Ama buradan bir kez daha rahmetle analım Deniz Baykal'ı. 1977'de anayasaya aykırı olarak peşkeş çekilen bütün madenleri özelleştirmişti. Buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Anayasaya göre madenler milletindir. Onları işletme görevi devletindir. Özelleştirmelerin tamamı haksızdır, hukuksuzdur. Cumhuriyet Halk Partisi gelecektir. Madenler yeniden milletin olacaktır.

HALK TV DURUŞMASI

Bir yandan Halk TV davası görülüyor. Çok kıymetli Suat Toktaş Silivri'de bugün özgürlüğüne kavuşmasını umuyoruz. Serhan Asker'in, Kürşad Oğuz'un, Barış Pehlivan'ın, Seda Selek'in yanındayız. Suçları Ekrem başkanımızın uğradığı haksızlığa her seferinde 8000 kişi içinden çıka çıka aynı bilirkişinin çıkmasına bu bilir kişinin bu tesadüfü bu bilirkişiye sormak için haber yapmaya çalışan arkadaşlarımızı yargılıyorlar.Kuvvetli bir heyetle İstanbul'da yanlarındayız.

İstanbul Barosu dünyanın en büyük barosuna seçimle alamadılar. 2. bir baro açılması için olmadık kanun çıkarttılar. Başaramadılar. Şimdi bir terör yaftası yapıştırarak kayyum atamaya çalışıyorlar. Baronun davası var. Oradayız. Bir yandan da hem gazetecileri hem her türlü doğru bilgiyi halka sansürsüz ulaştırmaya çalışanları baskı altına almak için şimdi de meclise bir siber güvenlik kanunu getirdiler. Grubumuzun önünde şunu ifade edelim. Cumhuriyet Halk Partisi bu çağda bir siber güvenlik kanunu olması gerektiğini hep söyledi.

Siber güvenlik kurumu olmasını söyledi. Ancak bu kurumun hukuk çerçevesinde denetlenebilir, şeffaf, herkese güven veren bir kurum olmasını istedik. Ama AK Parti'nin getirdiği taslakta Siber güvenlik Kurum başkanına bunu atama yetkisini cumhurbaşkanına, bu başkana da konutta, iş yerinde kapalı alanlarda arama yapılmasının ve kopya çıkarmanın ve el koyma işlemlerinin bir savcı kararı olmadan durum acil diyerek Erdoğan'ın atadığı birinin bu kararı verebilme yetkisi veriliyor. Grubumuz buna çok esastan itiraz ediyor.

Direniyor, mücadele ediyor. Biz de bu meselenin Türkiye'de herkesi suçlu ilan etme, gazetecileri baskı altına alma, gerçekleri gizleme ve haksızca sabahın bir köründe gidip de evleri basma, arama yapma yetkisinin Cumhurbaşkanının atadığı birine bir hakime bir savcıya değil bir atanmışa verilmesini sonuna kadar eleştiriyoruz. Bunun için arkadaşlarımız ellerinden gelen mücadeleyi verecekler. Kanun çıkarsa da çıkar çıkmaz Anayasa mahkemesine götüreceğiz ve bunu denetim altına alacağız.

BELEDİYE BAŞKANLARINA OPERASYON TEPKİSİ

Kim ki bu iktidarı rahatsız ediyor karşısına yargı sopasıyla dikiliyorlar. Bugünden itibaren İstanbul'un seçilmiş 3 belediye başkanı Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat'ın yanına maalesef Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler'i de yolladılar. Alaattin Başkan'ın suçu Beykoz gibi bir ilçeyi daha önce belediye başkanlığı yaptığı bir ilçeyi bu kez AK Parti'nin elinden alıp Cumhuriyet Halk Partili bir belediye yapmak. Dün Çok sayıda yerel yönetici Alaattin başkanın muhatap olduğu sorular ve verilen kararı görünce şunu söylediler. Bu soruların sorulup da alınan cevaplarla eğer bu memlekette hukuk devleti olsa bir tane AK Partili bir tane Milliyetçi Hareket Partili belediye başkanı sokakta olamaz. Hepsi birden Silivri'de yatacak yer kalmaz.

KENDİ İMZASININ OLMADIĞI

Hepsi birden Silivri'de olurlar. Alaattin başkana 65 yaşındaki başkana belediye başkanı olduğu halde kendisi sorumlu olmadığı, imzasının olmadığı, talimatının olmadığı işlerden her belediyenin iş ve işleyişinde olan hesap sorulacaksa da yapandan sorulacak olduğu ve yüzde 99'unda da normal işleyiş dışında bir şey olmadığı meselelerden Alaattin Başkanı hapse atmaya Bir algı yaratmaya niyetli olan o kötü niyet şöyle bir süreç yürüttü. Sabahın 4'ünde buraya geliyordu. Ön seçim tanıtım toplantımıza geliyordu. Sabahın 4'ünde gittiler.

Evini bastılar evinde arama yaptılar ve oradan güya delil topladılar. Ne kadar hukuksuz olduklarını söylüyoruz. Biliyoruz. Herkes biliyor ama ne kadar hukuksuz olduklarını anlatmak için çok basit bir örnek. Türk Ceza Kanunu değişirken oradaydım. 4. yargı paketi. Çok net biliyordum. Sordum hukukçu arkadaşlar elbette dediler. Tartışmıştım burayı. Övüne övüne 4. yargı paketinde artık şafak operasyonları yok. Artık gece yarısı baskınları yok. Türkiye'de aramalar gündüz gözüyle yapılacak dediler. Dediler ki konutta, iş yerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz. Bunu yazdılar. Altına da gece vakti nedir? maddenin e fıkrasına. Gece vakti deyiminden güneşin batmasından 1 saat sonra başlayan doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zamana gece vakti denir dediler.

"AVCUNU YALARSIN KARDEŞİM AVCUNU"
Bu hesaba göre İstanbul'da gün doğumu o gün 7.34 aramanın yapıldığı saat 4 4. Avrupa'ya benziyoruz. Gece aramalarını bitiriyoruz. Kanun çıkarıyoruz diye övünen bunlar. Bu kanuna el kaldıran bunlar. Oraya o savcıyı atayan bunlar bu aramayı yapan yine bunlar.

Böyle yapılan bir aramayla başlayan 4 gün boyunca 65 yaşında seçilmiş belediye başkanını nezarethanede tutan 4 günün son saatinde ifadesini alan ondan sonra götürüp adliyede tutuklayan zihniyete soruyorum. Bunu yapmakla iktidarda kalabileceğini düşünüyorsan avcunu yalarsın kardeşim, avcunu yalarsın.

Diğer taraftan, diğer taraftan çıkmış her uzatılan teybe aynı cevabı veriyor Adalet Bakanı. Türkiye hukuk devletidir. Yasalar karşısında herkes eşittir. Herkes yasaların dediğine, mahkemenin kararına uymakla yükümlüdür. Öyle mi öyle mi Adalet Bakanı. İstanbul'u AK Parti'den aldık. 37 dosya. 4 başı mamur 37 büyük yolsuzluk dosyası. Süleyman Soylu denen zat o gün İçişleri Bakanı. Geldi. 37 dosyanın 33'üne el koydu. Bu yolsuzluk dosyaları bundan sonra İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturulacak. Nerede o dosyalar? Nerede o dosyalar? Birine işlem yapılmış mı birine birine? 4 başı mamur yolsuzluk dosyalarını aldı. Üstüne oturdu. Adaletin kanunu kuruttu. Şimdi de ortalıkta yok.

"MELİH GÖKÇEK DÖNEMİNE DAİR TAM 97 DOSYA VAR KAPAĞINI AÇAN VAR MI?"
Bu rakam Ankara'da. Tabii Ankara'nın kimden alındığının ve hangi dönemin sorgulandığının da farkında olalım. Melih Gökçek dönemine dair tam 97 dosya. 97 büyük yolsuzluk dosyası var. Kapağını açan var mı? Hesabını soran var mı? Bu yolsuzluk dosyaları üzerinden bir kelime konuşan var mı? Bundan sonra buradan konuşacağız arkadaş. Buradan konuşacağız.

KENDİMİ HAKİM SAVCI YERİNE KOYACAK DEĞİLİM

Ben kendimi hakim yerine savcı yerine koyacak değilim. Ama o makamda oturanlara soruyorum. Şöyle bir bakalım dedik. Belediyelerimiz savcılıklara ne yollamışlar? Ne işlem yapılmış? Bakın gelecek haftalarda gelecek. Bir Denizli var aman Allah'ım. Bir Balıkesir var utançtan yüzüne bakamazsın. Bu nasıl iş diye. Bir Manisa var aman aman aman. Hepsi hepsi teker teker gelecek buraya. Ama şimdi Bursa'dan başlayayım ve sadece özel kalem harcamalarından başlayayım.

Sadece Depremde depremde Bursa Belediyesi'nin yaptığı işi bile takdir ettik deyince demişti ki birisi yok bozuk saat yok

BURSA BÜYÜKŞEHİR'İN AKP DÖNEMİNDEKİ HARCAMALARI

Bakın bozuk saatin bozuk ahlakın bozuk vicdanın ne yaptığına bakın Bursa'nın parasıyla. Dosyadan okuyorum. Harcama kalemleri altında dönemin Büyükşehir Belediye başkanının onay imzası var. Alaattin Köseler'in dün sorulan soruların birinde onay imzası yok

Onay imzası AK Parti özel buluşma harcaması AK Parti İl Başkanlığı'na giden paketler kalemi imzalamış. AK Parti il binasında kokteyl gideri imzalamış. AK Parti temayül yoklaması masrafları imzalamış. AK Parti Ankara'nın istediği promosyonlar imzalamış. Seçim çalışması yemek gideri imzalamış. AK Parti kadın kollarına yemek imzalamış. Alinur Aktaş seçim çalışması kendi kendine imzalamış. Yetmemiş Hüda Par İl Kongresi yemek bedeli özel kalemden ödenmiş. Ülkü Ocakları yemek bedeli özel kalemden ödenmiş. Büyük Birlik Partisi yemek bedeli Bursa özel kalemden ödenmiş. Demokratik Sol Parti lansman gideri Bursa özel kalemden ödenmiş. DSP yemek gideri Bursa özel kalemden ödenmiş. Tügva yemek bedeli Bursa özel kalemden ödenmiş. Milliyetçi Hareket Partisi Kemalpaşa ilçe örgütü harcamaları Bursa özel kalemden ödenmiş. Bursa'ya gelen 10 bakanın tek tek isim isim yazılı. Bursa'daki seçim çalışma masrafları Bursa özel kalemden imzayla resmen ödenmiş. 100 154 kalemde 154 kalemde 15,5 milyon TL'lik harcama Alinur Aktaş tarafından AKP, MHP, BBP, DSP, Hüdapar, Türkva ve kendi seçim kampanyası için 15,5 milyon lira para ödenmiş. Ey Adalet Bakanı...

Haram zıkkım olsun demekle haram zıkkım olmuyor. Senin adına bu işi yapacak biri var Bursa'da. Ey Bursa Cumhuriyet Başsavcısı. Ey harekete geçmeyen savcıları neden geçmiyorsun diye soracak Hakimler Savcılar Kurulu.

Onun başkanı onun başkanı Adalet Bakanı. Onu atayan Recep Tayyip Erdoğan. Bu sadece Bursa Büyükşehir'in belediye başkanının kendi imzasıyla oluruyla ödedikleri. Bunlara soruşturma başlatacak mısın? Yoksa bu millet gelip senin alnını mı karışlasın? Hadi bakalım.

"KÜRT MESELESİ VARDIR"

Değerli değerli milletvekillerimiz kıymetli grubum değerli konuklar. Cumhuriyet Halk Partisi her daim tarihsel büyük bir tutarlılıkla Türkiye'de Eğer vatandaşları sorunum var diyorsa o sorunu görmeye kabul etmeye ve çözmeye kararlı bir partidir. Geçmişi külliyatı bundan doludur. Türkiye'de Kürtler meselem var diyorsa Kürt meselesi vardır.

Tayyip Erdoğan bu sorunu çözmeye gelmiş bunu iddia etmiş sonra savrulmuş bu sorunu inkar etmiş bir siyasetçidir.

"SAMİMİ BİR ÖZÜR"

Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm meselelerin demokratik yollarla çözülmesini savunan bir parti olarak 1 Ekim tarihinde Sayın Bahçeli'nin gidip Dem grubunun elini sıkmasıyla başlayan süreci dikkatle özenle temkinle ve kendimize yakışan tarihi sorumluluğumuzu taşıyarak takip ediyoruz. Her ne kadar Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan Cumhuriyet Halk Partisi grubu tüm siyasi parti gruplarına duyduğu saygıyı deme duyduğu zaman terörist ilan edilmişse Nasıl Cumhuriyet Halk Partisi sadece ve sadece milletten aldıkları temiz kağıdıyla belediye başkanı seçilen kişilere kayyım atanmasına itiraz ettiğinde de bu konuda eleştirilmişse şimdi ya da Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir belediye başkanı 10 yıl önce taziye için örgütün bir yöneticisine telefon açtığı, taziye verdiğinden dolayı o terör örgütüne mensup kabul edilip içeri atılıyorken o terör örgütünün başının gelip konuşma yapmasının o terör örgütüne bir heyet görevlendirilmesinin önünün açılmasını o heyetin her bir üyesine telefon açılması Cumhuriyet Halk Partisi'ne yapılan yıllardır yapılan haksızlıklar üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi'ne bir samimi özür.

Bir öz eleştiri bu millete sırf sizin oyunuzu alabilmek için bir partiyi ülkenin çok önemli bir seçmen grubunu şeytanlaştırarak ve onlarla insani ilişkiler sürdürülmesini bile terör örgütü mensupluğu göstererek "biz sizi kandırdık. Biz sizin duygularınızı suistimal ettik. Şimdi döndük dolaştık o elleri biz sıkıyoruz. Methiyeler düzüyoruz " demeleri gerekse de biz bunu vatandaşlarımızın vicdanlarına onların ferasetlerine veriyoruz.

Bize yapılan haksızlık ve bugün yapılanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin her birisinin ayrı ayrı yüreğine ve vicdanına inandığım vatandaşlarımızın vicdanına emanettir. Onlara emanet ediyorum. Partime belediye başkanlarına geçmiş dönem genel başkanımıza, milletvekillerimize yapılan bu konudaki tüm iftiraları tüm hakaretleri milletimizin vicdanına emanet ediyorum.

SORUNLAR MECLİS'TE ÇÖZÜLMELİ

Ve şimdi biz yeniden bu sorunun bu meclis çatısı altında çözülmesini savunuyoruz ve bu sorunun bu meclisteki demokratikleşme adımları atılarak Türkiye'de bir büyük demokratikleşme çabasının içine girilerek kanunlar yapılarak bu meclis çatısı altında çözülmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz ve bu sürecin tam bir samimiyet, tam bir şeffaflık ve tam bir toplumsal mutabakatla sürdürülmesi gerektiğinin altını kalın kalın bir kez daha çiziyoruz.

Kapalı kapılar ardından yapılan pazarlıkların al ver ilişkilerinin bu milletten ne kadar saklanmak istense de bu milletin her şeyden haberi olanın bunlardan da haberi olduğunu bildiğini biliyoruz.

ŞEHİT AİLELERİ VE YAKINLARI

Ancak Cumhuriyet Halk Partisi olarak başta şehit ailelerinin ve gazilerin onları temsil eden yapıların bu meclisteki komisyonda mutlaka temsil edilmesini. Asla ve asla kişisel ya da partilerin çıkar ilişkilerinin bu sürece alet edilmemesini. Bu süreçte yapılacak işin ikiye ayrılacağını, birincisinin lazım olan yasaların çıkartılıp antidemokratik olan yasaların düzeltilip ayrıca mevcut yasaların 2. iş olarak kötü uygulamalarına derhal son verilmesi gerektiğini savunuyoruz.

Bu sürecin bir kez daha 2015 sürecinde olduğu gibi Erdoğan'ın o dönem aman işler iyiye gidecek kimseyle paylaşamam diyerek nasıl felakete sürüklendiğini. Bugün de aman bu işler kötüye gidebilir. Devlet Bey üzerinden yürüsün ben kenarda durayım günü gelince nem alanayım bakış açısının aynı sakat aynı yanlış bakış açısı olduğunu ifade ediyorum.

Ve buradan bu sorumluluğun bu ülkede 2015'te her şey bilgisi dahilindeyken Dolmabahçe'de masa kurulmuşken canlı yayın hazırlıkları yapılmışken ve o süreç kendisine zarar verdiğini gördüğünde kendisi tarafından inkar edildiğini hatırlatıyorum.

Ama yine Bülent Arınç tarafından en yakınımdaki ne demek haberimiz yoktu? Masadaki bayrakların yerine kadar Erdoğan'ın bilgisi dahilindeydi dediğini bu sürece Erdoğan yine bu süreci doğru götürüyor diye bakanlara şunu hatırlatırım.

DOLMABAHÇE HATIRLATMASI

Dolmabahçe'de masada olanların diğer tarafta olanların tamamını hapse atan kendi tarafında olanları diskalifiye eden uzun süre siyasetten Erdoğan'ın bugün o Dolmabahçe masasındaki tüm aktörlerle yine birlikte olduğunu hatırlatırım ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak böyle bir süreç doğru samimi ve şeffaflıkla yürütülmesi gerektiğini geçtiğimiz günlerde müzakerelerin devlet tarafından bir yılı aşkın süredir yapıldığını söylediğimde utanmadan sıkılmadan dezenformasyon merkezinden buna yalanlama yaptılar. Beni sadece dezenformasyon merkezi yalanladı. Dezenformasyon merkezi ve Erdoğan'ı sürecin bütün muhatapları yalanladı. Bunu buradan bir kez daha bütün Türkiye'ye hatırlatıyorum.

Ve buradan açık bir çağrı yapıyorum. Bu mesele 1 Ekim günü Sayın Bahçeli'nin Dem sıralarına gitmesiyle sonra Abdullah Öcalan'a bir sihirli değnek değmesiyle sonra da her şey kendi kendine yoluna girecek denmesiyle çözülmedi çözülmeyecek bunun bir gerçeklik payı yok.

Dünyada da Türkiye'de de böyle bir sorun çözülecekse demokratikleşmeyle çözülecek. Böyle bir sorun çözülecekse meclis zemininde çözülecek. Milletvekillerinin konuşması, tartışması teker teker sorunları çözmesiyle çözülecek.

ADIMLAR ATILACAKSA DEMOKRATİKLEŞME ÜZERİNDEN ATILACAK.

Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Sayın Başkanı Numan Kurtulmuş'u inisiyatif almaya Bu ülkede gazeteciler içerideyken gezi tutukluları içerideyken Kürt'ü Türk'ü AK Parti'ye seçim kaybettiren yerel yönetimciler içerideyken OHAL döneminin kalıntısı OHAL KHK'larının kalıntısı kayyum uygulamaları buradayken her ağzını açan muhalife terörist denilebiliyorken terörist yaftası yiyen derdini anlatamadan Silivri'yi boyluyorken bu ülkede bir çözüm mümkün olmaz.

ÇIKAR İLİŞKİLERİ OLURSA TÜRKİYE KAYBEDER

Eğer çıkar, al vere dayalı bir ilişki olursa bunun sonunda kim kazanır bilinmez ama Türkiye kaybeder. Kürtler de kaybeder, Türkler de kaybeder. 2015 yılında doğru bir süreç yürütülseydi o günden bugüne akan kanlar hendek olaylarında verilen şehitler, ağlayan analar, gözyaşları olmazdı. O yüzden Eğer samimi bir iş yapılacaksa bu yüce çatının altında yapılacak. Adımlar atılacaksa demokratikleşme üzerinden atılacak.

ÖNÜNE GELEN MUHALİFİ HAPSE TIKAYACAK

Bir yerde despotik bir hükümet elinde sopa önüne gelen muhalifi Kürt Türk demeden yargı sopasıyla pataklayacak hapse tıkacak sonra bir yandan Türkiye'de çözüm konuşulacak. Samimi olun ve inisiyatif alın.

NUMAN KURTULMUŞ'A ÇAĞRI

İlk olarak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'u bu konuda inisiyatif almaya ve demokratikleşme için adımlar atmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni çalıştırmaya davet ediyorum.

Tayyip Erdoğan'ın çıkarına al ver ilişkileriyle yapılacak pazarlıkların kıyısında da olmadık köşesinde de olmadık, sonunda da olmayız. Ama Ama samimi şekilde bu ülkenin demokratikleşmesi için adımlar atılacaksa Cumhuriyet Halk Partisi olması gereken yerde olacak. Uzatması gereken eli uzatacak. Kaldırması gereken eli kaldıracaktır.

AVRUPA PARLAMENTOSU'NA DAVET

Yarın Avrupa Parlamentosu'ndan aldığımız bir davetle Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'nda bir konuşma yapmak ertesi gün de Avrupa'nın liderleriyle bir araya gelmek üzere Brüksel'e gidiyoruz. Göreve geldiğimden itibaren tüm arkadaşlarımızla birlikte partimizin dış ilişkilerine büyük önem verdik. Ülkemizin yurt dışındaki çıkarlarını da ülkenin ana muhalefet partisi, kurucu partisi yarınların iktidar partisi olarak savunduk savunmaya da devam edeceğiz.

Başkan yardımcısı olduğum Sosyalist Enternasyonal'de İki ayda bir yapılan başkanlık divanı toplantılarında da bir sonrası İstanbul'da yapılacak olan Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantılarında da Türkiye'nin Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası olduğunu her seferinde dile getirdim. Avrupa'daki Sol Sosyal Demokrat Partilerin Çatı örgütü Avrupa Sosyalist Partisi'nde de bu mücadelemizi sürdürmeye devam ettik. Her seferinde gerek Strazburg'da gerek Brüksel'de gerek yani hem konseyde hem Avrupa Birliği'nde karşımıza hep bu iktidarın antidemokratik uygulamaları, hataları Avrupa değerlerinden kopuşu, AİHM kararlarına uymayışı Türkiye'deki hak ihlalleri çıktı.

Biz bunlara karşı Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilk başvuruyu İsmet İnönü'nün yaptığını da hatırlatarak Avrupa Birliği'ne tam üyelik perspektifini hatırlattık altını çizdik çizmeye de devam edeceğiz. Avrupa'ya da karşınızda istikrarlı bir Türkiye istiyorsanız bu sadece bir kişiyle al ver pazarlıkları yaparak göçmenleri tut 6 milyona al diyerek bir kişiden Türkiye'yi ibaret görerek olmaz diye çok net ifadelerimizi söyledik.

Çağdaş Türkiye'ye ve Avrupa Birliği'nin parçası olması gereken Türkiye'ye hizmet ediyorsa sonuna kadar savunduk. Yanlışların 86 milyonu cezalandırmaması için Avrupa Birliği'nden Erdoğan'ın yanlışlarıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ayrı tutmalarını hep istedik. Şimdi dünyanın içine girdiği bu yeni süreç ve yeni şartlar. Hem Avrupa hem Türkiye için her iki tarafın güvenliği için de bir birlikteliği zorunlu kılmaktadır.

Avrupa'nın ve Türkiye'nin ekonomisi için de Türkiye'nin demokratik sorunlarını aşması için de. Türkiye'deki gençlerin işçilerin iş adamlarının tüm sorunlarının vize sorunlarının aşılması için de yarın söyleyeceğimi bugün buradan bir daha söylüyorum. Dün Erdoğan'ın benim 77 ülkeden 89 partiye ortak deklarasyonla açıklattım. Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidar olduğunda Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefi ile ilgili çabasını destekliyoruz diye 77 ülkeye imzalattığım deklarasyon daha mürekkebi kurumamışken Erdoğan'ın ilk kez Türkiye Avrupa ilişkilerini doğru yerden tarif ettiği başlığını önemsiyorum. Onu destekliyorum. Ama Erdoğan'a da Avrupa'ya da şunu söylüyorum. Türkiye demokratikleşmeden. Avrupa standartlarında bir demokrasiye kavuşmadan ve Avrupa Birliği'ne tam üye olmadan Öyle sığınmacı anlaşması gibi öyle genişletilmiş Gümrük Birliği Anlaşmalarıyla yok ayrıcalıklı statülerle Türkiye'nin ağzına bir parmak bal ve Avrupa Birliği'nde tam üyeliğin konuşulmamasını asla doğru bulmuyoruz. Türkiye bugün başlayacak süreç bu yönde başlarsa sonuna kadar destekleriz. Yoksa iktidarımızda hedefimiz Avrupa Birliği'ne tam üyeliktir. Gazinin gösterdiği hedeftir.

Kaynak: Haber Merkezi