Haber

Özgür Özel CHP'nin asgari ücret talebini hatırlattı: Bunun altında yokuz

TBMM Genel Kurulu’nda konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “İktidar, seçmenin 31 Mart'ta sandıkta verdiği mesajından ders almamıştır. Bu bütçe kalkınmacı değildir, dayanışmacı değildir” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Genel Kurulu’nda, 2025 bütçesi görüşmelerinde konuştu. Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

*Bütçe hakkı  insanlık ve demokrasi tarihi açısından monarşi ve tek adam rejimine karşı zorlu mücadelelerle edinilmiş en önemli haktır. Bu hak seçilmişlere vergiyi toplayan sağ el ile gelirleri dağıtan şefkatli sol elin dengesini adalet ve kendi vicdan terazilerini kurmanın ağır sorumluluğunu yükleyen bir haktır. Bu nedenle milletten bütçe yapma yetkisini almış olan ve bugün bu salonda bulunan milletvekilleri egemenenlik hakkını temsil ettikleri yurttaşlara karşı hiçbir zaman unutulmayacak bir mesuliyeti taşımaktadırlar. Dolayısıyla bu çatı altında yapılacak bütçe görüşmelerini sadece rakamlardan ibaret görmek, el kaldırıp indirilerek geçilecek rutin bir işlem olarak değerlendirmek milletin beklentilerine ve bu meclisin verdiği yetkiye açık bir istismar olarak kayıtlara geçecektir.

“1980 DARBESİNDEN BERİ BAŞARI KAPASI CHP’YE KAPALIYDI”

*1980 darbesi tanklarla bütün örgütlenmelerin, bütün siyasi partilerin bütün sendikaların üstünden geçtiğinden beri siyaset kalesinin başarı kapısı Cumhuriyet Halk Partisine kapalıydı. Biz bu kapıyı kurucumuzdan aldığımız ilhamla ve onun miras aldığımız üç anahtarla yani daha çok kadınla, gençlerle ve bilimle açtık. Kadınların ve gençlerin enerjisini ve bilimin gücünü partimizin 100 yıllık tecrübesiyle birleştirerek açtık. 

*Cumhuriyet Halk Partisi devlet kuran bir partidir. Partimizin ve tüm üyelerinin devlete karşı saygısıyla, devlet çağırdığında askere koşmasıyla, vergisini vermesiyle ve devleti zor duruma düşürecek her durumda doğru yerde durmasıyla övünürüz. İlkelerimizden biri de devletçiliktir zaten. Ama ne zaman ki devleti yönetenler iktidarı şahsileştirmiş devleti liyakatle ve adaletle yönetmek yerine kendi çıkarlarına alet etmiş, devlet parti ayrımını ortadan kaldırmışsa o zaman birileri devleti milletin karşısına dikmiş demektir. Ve eğer devlete karşı devletle millet karşı karşıya gelirse her zaman millet kazanır.

*Kenan Evren asker kökenli başbakan adayı işaret ettiğinde milletin onu seçmediği gibi, 15 Temmuz akşamı Atatürk'ün değil Fettullahın askerleri olanlara milletin göğsünü siper ettiği gibi 31 Mart seçimlerinin hikayesi de bundan ibarettir. Devleti milletin karşısına dikenler için tarih tekerrür etmiştir. Atatürk'ün cepheden doğru haberler versin diye kurduğu Anadolu Ajansıyla ile 86 milyonun vergisiyle hayatına devam eden TRT'nin muhalefete kapalı tek sesli yayın organlarına dönüştüğü, kaymakamların seçim gezilerine katıldığı, valilerden il başkanı performansı beklendiği, AKP'nin seçim kaybettiği illerde valilerin görevden alındığı, gözbebeği ordumuzun mensuplarında hiç yaşamayacakları beldelerde oy kullanmalarının istendiği bir dönemde devletle millet karşı karşıya getirilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi ise böyle bir ortamda yine milletle aynı tarafta olmuş, devletle millet yarışmış yine millet kazanmıştır.

*İktidar, seçmenin 31 Mart'ta sandıkta verdiği mesajından ders almamıştır. Bu bütçe kalkınmacı değildir, dayanışmacı değildir.

*CHP'nin 2025 yılının sadece ilk yarısı için asgari ücret teklifi 30 bin liradır. Bizim asgari ücret teklifimiz 30, bunun altında yokuz demekteyiz.

KAYYIM TEPKİSİ

*İktidar, hiçbir adımdan istediği sonucu elde edemediği için bu kez milletin seçme hakkını elinden alacak, Türkiye’yi yeni bir karanlığa sürükleyecek bir sürece tamah etmektedir. Sandıkta kazanılamayan belediyeler, masa başı operasyonlarıyla işgal edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt’un Belediye Başkanımız Ahmet Özer’e bir şafak operasyonuyla FETÖvari bir kumpas kurulmuştur. Hiçbir suç delili olmayan soruşturmada ve elde edilen hukuka aykırı aramadaki belgelerin hiçbir tanesi bir iddianameye temel olacak nitelikte olmadığı için bir gizli tanık üretilmiştir. 200 sanıklı davaya dört günde iddianame yazmakla övünen bir savcı, tek sanıklı davada 40 gündür iddianame yazamamaktadır.

Ovacık Belediyemize kayyum atanmıştır. 12 yıl önce savcının katıldığı bir cenaze töreninin kılıf yaparak kumpas kurulup ceza verilmiştir. Her iki örnekte de adalet yoktur, demokrasi yoktur. FETÖ taktikleri vardır, kumpaslar vardır, uydurma deliller vardır. Bizim belediyelerimizin yanında DEM Parti belediyelerine de aynı hukuksuzluklar uygulanarak kayyumlar atanmıştır. Bugün, 31 Mart’ta halkın seçtiği sekiz belediyeye siyasi hırslarına yenilen, seçim sonuçlarını tanımayan, devlet gücünü kötüye kullanan bir iktidarın işgali vardır. Yani iktidar yine yanlış tarafta durmaktadır, milleti karşısına almaktadır. Ama biz kötülüğe teslim olmadık, olmayacağız. Bugüne kadar iktidarın tüm oyunlarını nasıl bozduysak, milletle birlikte bu oyunları yine yerle bir edeceğiz. Devletin karşısına diktiğinizde millet kazanmıştı, yine millet kazanacaktır. Kayyum hukuksuzlukları üzerine bu Meclis’in çatısı altında demokrasimiz açısından tarihi bir mutabakata varıldığını ise memnuniyetle kayıtlara geçirmeliyim. CHP, DEM Parti, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Yeniden Refah Partisi, Emek Partisi ve Türkiye İşçi Partisi kayyum düzenlemesinin kaldırılması için Meclis’e ortak bir kanun teklifi verdiler. MHP’nin de bu alanda bir düzenleme talebini dile getirmesini çok önemli bulduğumuzu ifade etmek isterim. Kanun teklifine verilecek destek ya da amaca matuf yapılacak ortak bir çalışma, bu hukuksuzluğu ortadan kaldıracak ve Türkiye’nin önünü açacaktır. Artık bu demokrasi ayıbına son vermenin zamanı gelmiştir.

Belediyelerimize yapılan saldırıların en ağırı, şüphesiz kayyumlardır ama bununla sınırlı değildir. Milletin gönlünden düşen iktidar, belediyelerimize karşı her alanda topyekun bir saldırı başlatmıştır. Seçim gecesi, 22 yıl sonra ilk defa kaybeden Sayın Erdoğan, balkona çıkıp ‘Dik duracağız ama dikleşmeyeceğiz’ dese de milletin bu beklemediği davranışıyla dikleşmeden bir an bile durmamaktadır. Bu bir siyasi hazımsızlıktır. İktidar bu hastalığını tedavi etmek yerine kendine oy vermeyen seçmenleri cezalandırmayı, millete adeta meydan okumayı tercih etmektedir. Milletin gönlünden düşerseniz geri kazanmanın yolu çalışmaktır. Milletin gönül kapısı kendini anlayana, çalışana, anlamaya çalışana açıktır. Ama milleti yok sayarsanız, onun kararlarına direnirseniz gözünden düşersiniz. İşte bunun çaresi yoktur. AK Parti bu yaptıklarıyla milletin gözünden düşmüştür.

"TAYYİP BEY'İN ŞAŞIRDIĞI 31 MART SONUÇLARI DEĞİL 31 EKİM SONUÇLARIDIR"

Geçen hafta Tayyip Bey, ‘CHP nasıl oluyor da bu kadar oy alabiliyor, bu kadar belediye kazanabiliyor’ demekteydi. Nasıl bu kadar belediye kazandığımızı söylerken derin bir sorgulama içinde olduğunu samimiyetle ortaya koymuştur. Haksız da değildir. Sayın Erdoğan da ölçmektedir biz de ölçmekteyiz. Tayyip Bey’in şaşırdığı 31 Mart sonuçları değil, 31 Ekim sonuçlarıdır. Vatandaşın belediyelerimizden ortalama memnuniyeti, yedi ayın sonunda yüzde 58’e yükselmiş durumdadır. Çünkü CHP’li belediye başkanları iyi hizmet ediyorlar. CHP, son seçimlerin birincisi olduğu gibi, Sayın Erdoğan’ın önündeki anketlerde de bizdeki anketlerde de açık farkla Türkiye’nin birinci partisidir. Sayın Erdoğan esas buna isyan etmektedir. Bu isyanın arkasında iktidarın durduramadığı icraatlarımız vardır.

KREŞ TEPKİSİ

*81 ilde sayısı 653’e çıkan, 2025’te bine yükseltme hedefini koyduğumuz kreşlerimiz vardır. Bu kreşler; şehit, gazi çocuklarına ücretsiz, yoksul ailelerin evlatlarına özel sektörün onda biri fiyata hizmet vermektedir. Bunu görüp o kreşleri kapatmak isteyenler suçüstü yakalanmıştır. ‘Hodri meydan’ dedik. Kadınlar, çocuklar, aileler tepki gösterince, ‘Kreşleri kapatın, yoksa gelip biz kapatırız’ diyenler gönderdikleri yazıları inkar edip geri adım atmak zorunda kaldılar. Buradan bir kez daha söylüyorum: Biz kreş yapmaya devam edeceğiz. Gelin bir garibanın evladını o kreşlerden çıkarın da görelim.

Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında elbette sadece kreşler yoktur. Sayın Erdoğan’ın isyanın arkasında, yurt genelinde dört çeşit yemeği yarım çorba fiyatına sunan, sayısı 76’ya yükselen kent lokantalarımız vardır. Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında, sayıları 70’i bulan öğrenci yurtlarımız vardır. Çünkü iktidar Türkiye’deki öğrencilerin sadece yüzde 13’üne yetecek kadar yurt yapmıştır. Bu rakam İstanbul özelinde yüzde 2,6’dır. Yurt yapma sorumluluğu iktidardadır ama belediyelerimiz evlatlarımız tarikatların, cemaatlerin kucağına itilmesin diye sorumluluk almış, ellerini taşın altına koymuştur. Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında ‘CHP gelirse sosyal yardımlar kesilir’ kara propagandasına karşı, belediyelerimizin sosyal yardımları tam 4,8 kat artıran şefkatli sol elleri vardır. Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında üreticilere her türlü desteği veren, tarlada kalan ürünleri satın alıp yoksul vatandaşlara dağıtan belediyelerimizin hizmetleri vardır. Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında temelde bir düzenin sona ermiş olması vardır. Sayın Erdoğan, Ankara‘yı parsel parsel satanların, İstanbul’da helikopterle kupon arsaları bulup Arap şeyhlerine pazarlayanların, İstanbul’a ihanet edenlerin düzeninin sona ermiş olmasına isyan etmektedir.

Bugün SGK borçları tartışması adı altında yıllarca AK Partili belediyelerin yediği ve hesaplarını ödemedikleri bu yemeğin faturasını faiziyle ve bir seferde CHP’li belediyelere ödetme gayretinin girişimidir. Belediye şirketlerinin borçlarını, sözde kaynağında kesecek bir işe tenezzül edilmektedir. Cümle alem bilmektedir ki bu gelirler kesildikten hemen sonra Plan ve Bütçe Komisyonu’na sevk edilecek bir kanun teklifiyle şirketlerin faizleri affedilecek, anapara borçları taksitlere bölünecektir. Burada yapılacak düzenlemeden belediye şirketleri yararlanamasın diye belediyelerin birikmiş, kendi döneminizde de yükseltilmiş, yüksek faizli borçları bir seferde kaynağından kesilmeye çalışılmaktadır. Milletimiz bilsin ki iktidarın kastettiği para, belediye işçilerinin çocuklarının rızkıdır, kastedilen para yoksulların kent lokantasında yediği yemek, kastedilen para kreşlerde hizmetlerimizdir, öğrencinin bursu, garibanın sosyal yardımıdır. Yani kastedilen para, milletin parasıdır. Bugün karşımıza milletin parasını milletten kesip millete zulmetmeye çalışan bir anlayış dikilmiştir. Bizim iktidarımızın bütçesinin görüşüldüğü günlerde bırakın var olan kreşlere, yurtlara, kent lokantalarına saldırmayı; bunları genel bütçeden yatırım planını alacak ve her mahalleye yayılacak bir büyük dayanışmacı ve kalkınmacı bütçeyi bu salonda hep birlikte görüşeceğiz.

*AK Parti yıllarca seçim kazanmış ve kazanmaya alışmıştır. Ama AK Parti’nin zaafı, alışık olmadığı, bilmediği şey seçim kaybetmektir. Kaybetmek aslında hazmetmektir. Bir sonraki seçimi kazanmak için hatayı kendinde aramaktır. Rakibine çelme çakmak, tuzak kurmak, belediye hizmet aracının tekerini geceleyin sinsice indirmek değildir. Bugün yapılan iş, siyasi hazımsızlıkla millete meydan okumak; yine milletin karşısında durmaktır. Millet bunu asla affetmeyecektir. İktidar tüm bu hukuksuzlukları hem muhalefeti sindirmek hem de ülkenin gerçek gündemini konuşturmamak için yapıyor. Ama biz gerçek gündemi konuşmaya inatla devam edeceğiz.

İKTİDARA SURİYE ÇAĞRISI

*Bizim de iktidara çağrımızdır. Türkiye, Suriye'ye, maceracılıktan ve fetih heveslerinden uzak bir pozisyondan, barışçıl bir pencereden bakmalıdır.

Türkiye'nin Suriye politikası, siyasi propagandaların malzemesi olamayacak kadar önemlidir. Trollerin akıl dışı heyecanları olabilir. Sözde yorumcular, sözde uzmanlar, sırtında yumurta küfesi taşımayanlar macera peşinde koşabilir. Ancak devlet, ciddi olmak zorundadır. Soğukkanlı olmak zorundadır. Suriye'de demokratik, kapsayıcı, hukukun üstünlüğüne dayalı bir rejim inşasından yana olmayan kesimlerden uzak durulmalıdır. Terörün ve şiddetin son bulması için çözümler üretilmelidir.

Ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönmelerine yardımcı olacak kapsamlı bir geri dönüş programı hazırlanmalıdır. Bugün ülkemizdeki sığınmacılar, meydanlarda sevinç gösterilerinde bulunmaktadır. Bu sevinç, ülkelerine dönüş sevinciyse buna iştirak ederiz. Ancak iktidarın bir an önce yanıtlaması gereken, meydanlarımızda gösteriler yapan bu kadar sığınmacının nasıl gönderileceği sorusudur? Bizim Suriye'ye dair önceliğimiz, oradaki askerlerimizin güvenliği, yurttaşlarımızın güvenliği, Türkiye'nin çıkarları ve huzurudur. Ne kimsenin maşası olmayı kabul ederiz ne de başka memleketlerdeki yangına maşalarla müdahaleyi doğru buluruz.

Cumhuriyet Halk Partisi, Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanadır, demokrasi barış ve istikrar ortamından yanadır, Suriye halkından ve iradesinden yanadır. Aksi halde yanı başımızda istikrarsızlık üretecek Afganistan gibi bir yapıyla yaşama riskimiz ortadadır. Böyle bir ülkeye Türkiye'deki Suriyeliler de dönmeyecektir aksine Türkiye yeni göç dalgalarına da maruz kalabilecektir. Buradan Türkiye'nin birinci partisinin genel başkanı olarak Avrupa'ya da sesleniyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ilk seçimlerde iktidar olacaktır ve Cumhuriyet Halk Partisi yalnızca sınır komşularıyla değil, Avrupa'yla da ilişkileri içinde olmayı istemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi, yurttaşların esenliğini ve güvenliğini sizden gelecek hiçbir teklife değişmeyecektir. Hakkaniyetli olmayan hiçbir pazarlığa oturmayacaktır. İktidarımızda Türkiye komşularının yanında duracak hem de Avrupa sisteminin parçası olduğunu ısrarla savunacaktır. Türkiye, doğu ile batı arasındaki barışçıl köprüdür, öyle olmalıdır.

Kurucumuzun gösterdiği hedef milletimizi muasır medeniyetler seviyesidir. Onun işaret ettiği yerde güçlü parlamentolar, hukukun üstünlüğü, mütevazi liderler, zengin halklar kişi başına 45-50-55 bin dolar milli gelirler var. Birilerinin gözünü diktiği tarafta ise zengin liderler, fakir halklar kişi başına 4 bin 500 dolar milli gelir var. Bizim rotamız Atatürk'ün koyduğu hedeftir. Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmaktır. Avrupa Birliği'dir. 32'si Avrupa'da toplam 85 siyasi partinin üyesi olduğu, başkan yardımcısı olduğum Sosyalist Enternasyonel partimizin Avrupa Birliği üyeliği mücadelesine tam desteğini açıklamış 85 siyasi parti bu konuda imza atmıştır.