Osmancılık hevesiyle Suriye’de, Türk parası dolaşıma sokuldu ama asıl amaç neydi?

Yayın tarihi: 19 Haziran 2020 Cuma 5:17 pm - Güncelleme: 19 Haziran 2020 Cuma 5:17 pm

Ömer Ödemiş

Suriye de kalıcılık hayallerinden vazgeçin

Esad halkına zulmediyor, demokrasi yok yalanıyla mevcut Suriye devletini yıkmak için ilk adımda dünyanın her yerinden cihatçı katiller bu ülkeye taşındı. Tonlarca para harcanarak ülkede kitlesel ayaklanma yaratılmaya çalışıldı. Binlerce silah Türkiye sınırından geçirilerek bu ülkeye sokuldu. Türkiye’ye göçü sağlamak içim çadır kentler hazırlanarak, yüksek maaşlar vaat edilerek ilk adımda Türkmenler sonrasında ise sınır bölgelerinden insanlar taşındı. Esad’ın zulmünden kaçıyorlar diye dünyaya servis edildi.

Sonra IŞID bahane edilerek Suriye topraklarına askeri giriş yapılarak birkaç kasabada konuşlanıldı. Cerablus, Azez ve El Bab kasabası ele geçirildi. Ardından sınır güvenliği bahanesiyle önce Afrin’e ardından da Tel Abyad ve Rasul Ayn kasabasına girildi.

Tüm bunlarda yetmedi Cihatçı terör örgütlerinin kontrolü altında ki İdlib kentine Rusya hava güçleriyle birlikte operasyon düzenleyen Suriye ve İran birliklerinin kenti ele geçirmesini engellemek için siviller yaygarasına geçildi. İdlib kentinde 4 milyon sivil yaşadığı yalanıyla, bu sivillerin zarar göreceği uydurmasıyla yaklaşık 3 yıl bu cihatçı katillerin İdlib kentinde barınmalarını ve Suriye mevzilerine durmaksızın saldırılar yapmalarına zemin oluşturuldu. Yüzlerce sivil ve Suriye askeri bu saldırılarda yaşamını yitirdi. Bu süreçte Nusra Cephesi, Ahrar-ı Şam ve Türk islam partisi gibi cihatçı terör örgütleri yeni yeni insan ve ağır silahlar edinerek daha bir güçlendiler.

Arkasından Astana ve Moskova anlaşmalarıyla yine İdlib kentine dönük başlatılan harekâtları engelleyerek, sözler verildi, görevler üstlenildi. Tüm bu zaman sürecinde kalıcı olmadıklarını sürekli söyledikleri bölgelerde ki askeri varlıklarını güçlendirerek, bütün bir yaşamı kendi doğruları ekseninde biçimlendirmeye yöneldiler.

Önce ciddi bir askeri yığınak yaptılar. Sonra kaymakam, Vali atandı. Millet bahçeleri, Karakollar açıldı. Türk Üniversitelerinin fakülteleri, PTT şubeleri, bankalar açıldı. Uydurma gümrük kapıları açarak devşirme ÖSO’cuları gümrükçü yaparak, Suriye’nin yeraltı ve yer üstü zenginlikleri Türkiye’ye ithal ediyoruz ayağıyla yaşındı.

Bir yandan İdlib kentini cihatçı terör gruplarını temizleyeceği taahhüdünde bulunurken – ki verilen zaman çok çok geçmiş ve hiçbir yapılamamışken- diğer yandan kontrol altında tuttuğu bölgelere iyice yerleşme ve kalıcı olma adımlarına devam edildi. Son olarak Türk parası bu bölgelerde dolaşıma sokularak, bu kentlerin Suriye karakterleri hepten yok edilerek yeni bir aşamaya geçtiler.

Bir ülkeyi ulus yapan en önemli değerlerden birisi ortak iktisadi yaşam birliğidir. Toprak birliği dil birliği kadar önemli olan iktisadi yaşam birliğinin en önemli göstergesi dolaşımdaki ortak para birimidir. Yani Suriye topraklarında Suriye parası dışında bir başka para birimini dolaşıma sokmak gerekçesi ne olarak ifade edilirse edilsin, bir ilhak girişimi olarak görülür. Oysa her fırsatta Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu, bağımsızlığından ve istikrarından yana olduğunu açıklamaktan geri durmuyordu. Hatta son Moskova bildirisinde Suriye Arap Cumhuriyetinin toprak bütünlüğünün kabul edildiği metnin altına bile imza atılmıştı.

Yani bir yandan Suriye Arap Cumhuriyetinin varlığından, toprak bütünlüğünden ve egemenliğinden yana olduğunuz açıklayacaksınız diğer yandan ise güvenlik gerekçesi ile geçici olarak bulunduğunuz bölgelerde ki tüm yaşamı değiştirerek, dolaşıma kendi paranızı sokacaksınız. Bu ikiyüzlü bir politikadır ve çok yakında yeni gerginlerin ve çatışmaların kapısını aralayacaktır.

Değişik gerekçelerle girilen Suriye toprakları ilhak mı edilmiştir, yeniden kabaran Osmanlıcılık hevesiyle Fetih’e mi çıkılmıştır? Eğer ilhak değilse, neden oralara Vali, Kaymakam vb. gibi yöneticiler atanmakta, PTT, Karakol, Hastane, Merkez bankası şubesi vb. gibi yerler açılmaktadır? Daha da ağır olanı neden Türk lirası dolaşıma sokulmaktadır?

İkiyüzlü Suriye politikasından artık vazgeçilmeli. Gerçek niyet neyse açık açık ortaya konulmalı. Dünyayı kandıramazsınız. Hele ki Rusya ve Suriye’yi hiç kandıramazsınız. Bugün olmaz ise yarın Suriye topraklarından çıkmanızı isteyerek baskı yapılmaya ve daha da ötesi bu gerekçelerle çatışmaların başlaması kaçınılmazdır. 2000’li yılların dünyasında yeni Osmanlıcılık hayalleriyle bir başka ülkeye çökmenize hiç kimse göz yummayacaktır. Bir an önce Suriye toprakları Suriye halkına ve meşru yönetimine teslim edilmelidir. Geç kalınmadan, yeni macera arayışlarına girilmeden…