Gezi Direnişi Davası’nda tutuklanan Osman Kavala 1 Kasım 2024 itibariyle Silivri Cezaevi’nde yedinci yılını geride bıraktı. Kavala, tutukluluğunun yedinci yılına ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Cezaevinde yedinci yılının tamamlandığını belirten Kavala, "Bu süre boyunca masumiyet karinesinin çiğnendiği, temelsiz iddiaların, yalan beyanların kullanıldığı bir yargılama süreci yaşadım" dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2019’da ‘suç sayılan bir faaliyette bulunduğuma işaret eden bir delil olmadığına’ hükmettiğini hatırlatan Kavala, "Gezi davası aynı nedenle beraatle sonuçlandıktan sonra yargı üzerinde siyasetin etkisi arttı. AİHM kararını uygulamamak ve beraat kararlarını bozmak için aleni biçimde yasalarla oynandı. Yasalardaki tanımlara aykırı biçimde bir casusluk suçlaması kurgulandı." ifadelerini kullandı.

‘YARGI MENSUPLARI SAKINCALI BULDUKLARINA CEZA VERME YETKİSİ OLDUKLARINA İNANIYOR’

İstanbul Boğazı'nda kaptan gemisini çarpmaya ramak kala kurtardı İstanbul Boğazı'nda kaptan gemisini çarpmaya ramak kala kurtardı

Kavala’nın açıklamasının devamı şu şekilde:

“Bu suçlama siyaseten de kullanıldı, insan haklarını ve “öteki” sayılanların hayatlarını değersiz gören düşman hukuku uygulamaları teşvik gördü. Böylece, hiçbir şiddet eylemiyle ilişkim olmadığı bilinmesine rağmen en ağır cezaya çarptırıldım, dört Gezi tutuklusu da aynı yaklaşımla 18 yıla mahkûm edildi. Cezalar Yargıtay tarafından onanınca, şunu anladım ki yargı mensupları sakıncalı buldukları insanlara ceza verme yetkisine sahip olduklarına inanıyor. Bu insanların suç işlemediklerini biliyor olmalarına rağmen.

Yargıda insan hayatına değer vermeyen anlayışın yaygınlaşmasının, kamuoyunda infial yaratan birçok olayda olduğu gibi, temel etik değerlerle ilgili bir aşınmayı da yansıttığı düşüncesindeyim.

60 yaşımdan sonra aktif biçimde yaşayabileceğim hayat diliminin büyük bölümünü cezaevinde geçirmiş oldum. Eşimle hayatı paylaşamadım, annemle, sevdiklerimle birlikte yaşayamadım. Yıllardır yürüttüğümüz, barış ve uzlaşma kültürüne katkı sağladığına inandığım sivil toplum çalışmalarını sürdürmem engellenmiş oldu.

Cezaevinde kendimi bir yurttaş olarak hissetmeyi sürdürebilmek için, maruz kaldığım, şahit olduğum hukuksuzlukları kamuoyu ile paylaştım, uyarıcılık sorumluluğumu yerine getirmeye çalıştım.

‘GEZİ'NİN PARK OLARAK KALMASI TESELLİ KAYNAĞI’

Hayatımın hatırlayabildiğim en erken döneminden itibaren ağaçları tanımama imkân veren, kamu mekânını başkalarıyla paylaşmayı öğrenmemi sağlayan Gezi Parkı’nın her yaştan ve sınıftan yurttaşlarımız tarafından kullanılan bir park olarak kalması benim için bir teselli kaynağı.

Ancak, bana asıl teselli verecek olan, ülkemde hukuk devleti yönünde gelişmeleri görmek olacak. Bunun olacağına ve gerçekten özgürlüğü teneffüs edebileceğime inanıyorum.”

Kaynak: Haber Merkezi