Organik diye alınan ürün kanser yapabilir; bu uyarılara dikkat

Yayın tarihi: 5 Ağustos 2021 Perşembe 11:48 am - Güncelleme: 5 Ağustos 2021 Perşembe 11:48 am

Kimyasal gübre ve pestisitlerin insan sağlığına verdiği zararlar organik tarıma da ilgiyi artırdı. Prof. Dr. Metin Turan, vatandaşın herhangi bir köyden organik diye aldığı ürüne dikkat etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Üreticiler kimyasal gübre ve pestisiti bilinçsiz bir şekilde kullandıkları için hem insanlara hem de doğaya zarar vermiş oluyor. Bu da göğüs kanserinden tutun aklınıza gelebilecek tüm kanser türlerine etki ediyor” dedi.

Bitkilerin beslenmeleri için gerekli olan besin maddelerinin başında azot, fosfor, potasyum geliyor. Bitkilerin en çok ihtiyacı olan besin maddeleri yeteri kadar bulunmadığında da ise kimyasal gübrelerle destekleniyor. Kimyasal gübrelerin veriliş şeklinin ve oranının hem bitki, hem ekosistem hem de insan sağlığı için çok önemli olduğuna değinen Yeditepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Turan, hem üreticiye hem de tüketiciye uyarılarda bulundu.

AZOTLU GÜBRE NİTROZAMİNLERE DÖNÜŞÜYOR; KANSER YAPMA RİSKİ YÜKSEK

Kimyasal gübrelerin bilinçsiz kullanımında insan sağlığının da olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Turan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Azotlu gübrelerde fazla kullanırsanız nitrat birikimi ve ardından nitrozaminlere dönüşmesi ve kanser yapma riski yüksek. Fosforlu gübreler için de bu aslında dünyanın problemi. Kurşun gibi ağır metaller var bunlar da rahatlıkla bitkilere geçebiliyor. Bunları azaltabilmenin tek yolu dozunda ve oranında verebilmektir. Yani verilen gübrelerin gübre kullanım etkinliğini artırdığınızda şu an verilen gübrelerin 4’te 1’i veya 5’te 1’i ile sağlık riski yaratmadan sürdürülebilir ekonomik ürünler yetiştirilebiliyor. Bu etkinliğin artırılması hem ekolojinin özellikle toprak ve suların kirlenmesinin önlenmesine hem de milli servetin zarar görmesine engel olur. Üreticiler bunu bilinçsiz bir şekilde kullandıkları için hem insanlara hem de doğaya zarar vermiş oluyor. Organik ve organomineral kısımlarla beslediğimiz zaman bitkinin bağışıklık sistemini güçlendirdiğiniz için basit stres koşullarında bitki çok daha dinamik, dayanıklı hale geliyor. Böyle olunca sizin pestisit kullanmanıza da ihtiyaç duyulmuyor. Son zamanlarda gerek üniversitemiz gerek Türkiye’deki pek çok firmanın bunları azaltmak için ciddi çalışmaları var. Özellikle küresel ısınma ve yeşil mutabakat dikkate alındığında kullanılan her bir kilogram kimyasal gübreye karşılık 5,6-9.7 kilogram karbondioksit (CO2) salınıma neden olunduğu, organo mineral formlara dönüştürüldüğünde bu oranın 0.4-0.5 kilogram CO2’e düştüğü, organik ve mikrobiyal gübreler, kullanıldığında sıfır CO2 seviyelerine kadar inmektedir.”

YAPRAĞI YENEN BİTKİLERE DİKKAT

Kimyasal gübre ve tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanımının göğüs kanserinden akla gelebilecek tüm kanser türlerine zemin hazırladığını belirten Prof. Dr. Turan, “DSÖ’nün tarımla ilişkilendirilmesi insanların hastalıklarıyla beslenmeleri arasındaki ilişki irdelenmeye başladıktan sonra ortaya çıktı. Özellikle yaprağı yenen bitkilerde son derece azotlu gübrelerin kullanılması, pestisitlerin kullanılması beraberinde kombin bir etki yaratıyor. Çocuğunuza şunu yemeyin, böyle yapmayın kanser olursunuz derken bir taraftan salatayla, domatesle ya da dolmayla bunları sunabiliyorsunuz. İnsanlar yakınlardaki köylere gidip ürünleri organikmiş diyerek alabiliyor ama oradaki köylü aslında bilmeden yine aynı şekildeki ürünleri de kullanabiliyor” diye konuştu.

DOĞAYA DA ZARAR VERİYOR

Bitkiden ziyade toprağın beslenmesine dikkat edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Turan, “Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de toprak kirliliği, su kirliliği ve küresel ısınmanın en önemli etkilerinden bir tanesi kimyasal gübre kullanımı. Bunun için organik karakterli gübrelerin kullanımı son derece önemli. İyi tarım uygulamaları ve organik tarım uygulamalarında dikkate alınan en önemli parametre bu iki kombinasyona dikkat etmek. Kimyasal gübre belki doğrudan toprak kayması yaratmıyor ama doğru olan organik kısımları ilave etmediğiniz zaman kimyasal gübrelerin kullanımına bağlı olarak toprakta su geçirgenliği, hava geçirgenliği gibi özellikleri kaybettik. Organiklerin toprağa ilave edilmesi toprakta bitkilerin kök bölgesinde bulunan havalanma ve su kapasitesinin artmasına, dolayısıyla bitkilerin aldığı besinleri daha etkili kullanmasına neden oluyor. Toprakta doğal ve canlı bir bütün olduğunu düşünmedensadece kimyasallarla bunu yapmaya çalışırsanız toprak besinlerini alamadığı bir ortama döner” diye konuştu.

TOPRAĞIN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ORGANİK MADDE VE BİYOÇEŞİTLİLİKTİR

“İnsanlardaki bağışıklık sistemi neyse toprağın da bağışıklık sistemi organik madde ve biyoçeşitliliktir” diyen Prof. Dr. Turan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Topraktaki organik maddenin artması biyoçeşitliliğin, dolayısıyla bitkilerin stres koşullarına, sıcaklık koşullarına daha dayanıklı olmasına neden oluyor. Azotlu gübrelerde 100 kg kullanıldığında 20 kg bitki alıyor,  fosforda 100 kilogram fosforlu gübre kullandığınız zaman siz ancak 5-10 kilogramlık bitki aldırabiliyorsunuz. Geri kalan toprakta fikse oluyor ya da yıkanarak ortamdan uzaklaşarak suların kirlenmesine, nehirlerin ve denizlerin kirlenmesine ötrifikasyona neden oluyor. Dolayısıyla bu bir milli kayıp.”

KİMYASAL GÜBREYİ ETKİN OLARAK KULLANIRSAK 1.5 MİLYON TONA İNDİREBİLİRİZ

Prof. Dr. Metin Turan, Türkiye’de 6.5 milyon ton olan kimyasal gübrenin etkin olarak kullanıldığında 1,5 milyon tona kadar indirilebileceğini belirtti.

Her 1 kilogram kimyasal gübrenin üretiminde yaklaşık 9.6 kilogram karbondioksit salınımına neden olunduğunu belirten Prof. Dr. Turan, “Organomineral de bu oran 0.4’lere düşüyor ve mikrobiyal gübrelerde 0 rakamı ile karşılaşıyorsunuz. Ülkemizin buna hazırlıklı olması lazım. Küresel ısınmanın verdiği etkiyle seller meydana gelecek, yangınlar olacak, farklı olumsuzluklarla karşılaşacağız. Bu sene karşılaştığımız kuraklık da bununla ilgili. Bu konuda Yeditepe Üniversitesi’nin ülke genelinde uluslararası düzeyde yürütüğü çalışmaların önemi ortaya çıkmaya başladı ve yerel kaynakların etkin kullanımı noktasında önemli bilgi ve tecrübesini ve alt yapı imkanlarını bakanlık ve sivil toplum örgütleriyle paylaşmaktadır” ifadelerini kullandı.