Bu yüzden, “yaklaşık bir aydır kayyım atanmasına karşı barışçıl bir şekilde yürüttüğümüz protestolar kapsamında bir grup öğrenci arkadaşımız tarafından açılan sanat sergisinde yer alan bir eser tepkilere neden oldu. Eser, Müslümanlar açısından kırıcı ve incitici olsa da oluşan gerilim okulumuzda yıllardır korunan ve bizim de desteklediğimiz saygı, hoşgörü ve özgürlük ortamı çerçevesinde çözülmelidir. Dolayısıyla bu gibi uyuşmazlıkların çözümünde şiddet, tehdit, linç ve cezalandırma yollarına başvurmak asla kabul edilemez.
Hem İslam'ın bize öğrettiği hoşgörü hem de Boğaziçi'nin gelenekleri ışığında bu gibi sorunların iletişim yoluyla çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz” diye açıklama yapan “Boğaziçi Üniversitesi'nden Müslüman Öğrencilerin” mesajını da bilerek ve isteyerek görmemezlikten geliyorlar…
Çünkü çok iyi biliyorlar ki, bu tür mesajları görmek, tıpkı Gezi eylemleri sırasında yaydıkları “Dolmabahçe’de Cami’de içki içtiler, Kabataş’ta bacımızı taciz ettiler” gibi yalanları deşifre eder, etki alanını azaltır. Bu nedenle bıkmadan, usanmadan benzer yalanları her dönem tekrarlıyorlar. Değişen bir tek tarih ve yer isimleri oluyor…
Dün Dolmabahçe ve Kabataş’tı, bugün de Boğaziçi!
NEFRET SUÇU
Yalnızca bu mu?
Tabi ki hayır! Önemli olan kendi amaçları; Mevcut Anayasa ve yasalardan da muaf tutulmuş gibi davranıyorlar!
Anayasa’nın 10. Maddesinde yer alan “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” belirlemesi sanki onlar için geçerli değildir…
Bu yüzden “Müslüman Öğrencilerin” isteyen herkesin rahatça anlayacağı açıklamasına rağmen, bu açıklamayı görmezden gelip, LBGT’li bazı öğrencileri hedefe oturtarak, olmayan bir durumdan dolayı sosyal medyada linç ettiriyorlar.
Anayasa’ya ve yasalara rağmen nefret suçu işliyorlar…
Öğrencilere bunları reva görenler, hukuk reformu yapacakmış, yeni bir Anayasa yazacakmış, geçin bunları…
Bilinmesi gereken en önemli şey, demokrasi itaat bir yana, çoğunluk üzerinden de tarif edilemez, demokrasi aynı zamanda sayıca az olanın haklarının çoğunluğa karşı korunmasıdır. Kaldı ki, kamuoyu araştırmalarında görüyoruz ki, dün “çoğunluk” olan AKP-MHP Bloku bugün artık “çoğunluk” da değil!
İktidar öğrencileri döveceğine, öğretim üyelerine hakaret edeceğine, keşke Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gibi farklılıkların zenginlik kabul edildiği, çoğulculuğun öne çıktığı modeli Türkiye’ye taşısa…