Türkiye’nin genel görünümü hiç iyi değil. En başta düşünce suçları yine gündemde. Bunun yanı sıra sanat yapıtlarının düzenlendiği sergi saldırıya uğruyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkesi bir yana bırakıldı. Her alanda Diyanet’in etkisi gösteriliyor, tarikatlar da hızla örgütleniyor.
Laikliğe Geçiş
Türkiye, laikliğe şu süreçlerden geçerek ulaştı:
-Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
-Cumhuriyet’in İlanı (29 Ekim 1923)
-Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
-Şer’iye ve Evkaf Vekaleti’nin Kaldırılması (3 Mart 1924)
-Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
-Tekke Zaviye ve Türbelerin Kaldırılması (30 Kasım 1925)
Böylece devlet, toplum dinden arındırıldı, demokratik sürece girildi. Çok partili yaşama geçişle birlikte, hem laikleşme hem de demokratikleşme çözüldü. Biz bu güne 70 yıl süren bir bir çözümleme sonunda geldik.
Şimdi soru şu. Ülkeyi, kimler bu duruma getirdi. Uzun bir süreçtir bu. Başlangıcı 1946’dır. Çok partili yaşam. Politikacılarla kimi okur yazarlar harekete geçtiler. Laiklikle demokrasi arasındaki diyalektik ilişkiyi kopardılar. Bu bilinmeli. Laik olmadan demokrat, demokrat olmadan da laik olamayız. Laik demokratik devlet. Herhangi bir insanın isteği değildir. Yüzyıllarca süren kanlı bir savaşımın sonunda varılanbir tamamlanmış...özgürleşmiş.... insani bir örgütün politik örgütlenmesidir. Buna tamamlanmış devlet diyoruz.
Yarım Kalmış Bir Devlet
En başta söyledim. Düşüncenin suç olmadığını kavramadık. Karşı düşünceler korkutuyor. Eşcinseller ailemizi yıkacak, aile yıkıldıkta devlet yıkılacak. Birçok korkularla sindiriliyoruz. Sağa sola bulaşmayan bir halk isteniyor. Aslında bütün bunların nedeni, Türk devletinin laik, demokrat, insani, özgür, tamamlanmış bir devlet olmayışıdır. Acı da olsa bilelim. Türk devleti yarım kalmış bir devlettir. Bu yarım devlet, düşünce suçlarıyla, dinle, tarikatla tamamlanmaya çalışılıyor.
Düşünce suçuyla, dinle, tarikatla devlet tamamlanmaz. Bu tarihin diyalektik mantığına aykırıdır.
1922’de Gazi, devleti tamamlama sürecini başlattı. Laik... demokrat...özgür insani devlet.
Gazi, 1922’de demokratik-laik devleti tamamlama sürecini başlattı. Bu süreç, çok partili yaşamla durduruldu.
Çözüm
Marks şöyle der, “Demokratik devlet, gerçek devlet, kendi politik tamamlanışı için dine gereksinim duymaz. Tersine, bu devlet dinden soyutlanabilir, çünkü onda dinin insani dayanağı dünyasal bir tarzda gerçekleştirilir. (marks, Yahudi Sorunu çev. Yayın kurulu, Sol Yayınlar, Ankara, 1997, Y-23)
Korkudan, kavgadan, güvensizlikten kurtulmak için yapılması gereken, Türkiye Cumhuriyeti devletini, 1922’de olduğu gibi tamamlama sürecine sokmak. Laikleşme... demokratikleşme, özgürleşme... ,insanileşme sürecini başlatmak. Bu dediğim, ayak oyunlarıyla koltuk kapma kavgası değildir. Sorun, insanın, özgürce, insanca korkusuzca yaşamasıdır.