Neden böyle olduk

Yayın tarihi: 1 Kasım 2022 Salı 9:39 am - Güncelleme: 1 Kasım 2022 Salı 9:39 am

Sayıl Cengiz Gündoğdu

Bir kaza olduğunda canımız yanıyor, ilmen ve fenni olarak bu kazanın, mesela maden ocağının çökmesi ve insanların ölmesi araştırılırken elbette kaderi de hesaba katıyoruz. Hesaba katmak mecburiyetindeyiz. Çünkü kader insanlığın kaderinde vardır.

Kadere ilmen bakarsak şunu görürüz. Ölüm kaderdir. Ne kadar yaşarsan yaşa sonunda ölürsün.
Nasıl ölürsün. Genç ölürsün, çocukken ölürsün, trafikte ölürsün, madende ölürsün, savaşta ölürsün, barışta ölürsün.
Kaderi değiştiremezsin. Bizim söylediğimiz bu. Buna karşı bazı mahut çevreler kader dendi mi hop oturuyor, hop kalkıyor. Böylece cemiyette nifak oluşuyor. Bu nifak nerden geliyor. Bunun için tarihe müracaat etmek lazım gelir. Tarihe müracaat ettiğimizde şunu müşahade ve tesbit ederiz ki, 1923 evveliyatı bu topraklarda Osmanlı hüküm sürmekte idi. Ve Osmanlı halkı padişahına ve halifesine merbut idi. Ve ilaveten Osmanlı dinine, diline, annesine, örfüne, namusuna, ailesine merbut ve mes’ut idi. Osmanlı halkı saadet içinde yaşıyordu. Vakta ki Cumhuriyet ilan edildi ve ….. merbut bir devlet inşaa edildi ve bir azınlık devlete el koydu. Ve şeytani bir kararla laiklik perdesi altında, halkın dinle alakası koparıldı. Ondan sonra sıra dile geldi. Leb’e dudak dediler, ayn göz oldu, enaliye’yi bencillik yaptılar. Enfusi’yi öznele çevirdiler. İstikrar’a tümevarım dediler. Kaziye’ye önerme dediler. Sevkitabri’ye, içgüdü dediler. Tedai, çağrışım oldu. Müldeiumumi savcı oldu. Teşekkül-i âlem, evrendoğum oldu. Bediiyat estetik oldu. Böylece dille kültürümüzü kesintiye uğrattılar. Sanatta, felsefede, ilimde lisan yüzünden kısırlık başladı. Yazık oldu dilimize, örfümüze, ilmimize…
Medeni ve beşeri olan kadim lisanımıza dönmeliyiz.

İki Toplum

Bir öğretmen talebeleriyle gecenin bir saatinde ve evinde esrar içiyor. Ve talebesi bu sebeple ölüyor. Bu, bir cinnet halidir ki bu cinnetin ………, laik ve modernleşme ile aydınlanma putu yüzünden geçmişinden, tarihten kopmadı. Nilüfer Göle’nin sistemleştirdiği gibi tepeden laikliği ve modernleşmeyi cemiyete zorla tatbik ve monte etmenin zuhurudur bu ve bunun neticesinde iki toplum zuhur eylemiştir. Bir yanda atalarının diline, dinine sadık muhafazakar bir toplum, öte yanda modernleşme ile kökten sökülmüş, ruhsuz, kültürsüz bir çöküşün içinde yaşayan çoğunluğu ayyaş ve kokainman ve eroinman bir yığın. Sosyolojik olarak Türkiye’nin batı ve güney kıyıları Anadolu insanından ve Anadolu kültüründen kopmuş, zihinsel yarılma, yabancılaşma ve kopuş yaşıyor.
Gelinen noktada jakoben modernleşme/…….. sıfırı tüketmiştir.
Vaziyet budur vesselam.

Bir Avuç İnsan

Türkiye çoluk çocuğu ile dünyaya teslim olmuştur. Dünyaya eşlim olunca kurtuluş yoktu. Bu yolda hakaret ve maneviyat ve ahlakiyat ve hadiset yoktur. Dünyanın yolunda maddiyat, nefsiyat, zaafiyat ve gevişme vardır. Oysa bu ülkenin kurtuluşu, maddiyatı, nefsiyatı ve geviş getirmeyi, kökten ve radikal bir biçimde rededen nedenlerle mümkün ve imkan dahilindedir. Köke nüfus etmek, vefakar, hizmetkar, cefakar, fedakar ilim ve irfanla mücehhruz, karpuz gibi ikiye bölünmeyen ve atalarının izinde …… sükuniyete giden bir nesil icab eder.