TBMM Çocuğa Karşı Şiddet ve İstismarı Araştırma Komisyonu, AKP Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu başkanlığında toplandı. Komisyonda Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kasım Karataş ve Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülümser Gültekin Akduman sunum yaptı.
Komisyon Başkanı Aydoğdu, yaptığı açılış konuşmasında, ''Çocuk komisyonu kurulduktan sonra sanki kamuoyunda çocuklara ilişkin konuların daha çok gündeme geldiği kanaati içerisindeyim. Bu nedenle komisyonun kurulmasını ve çalışmalarını çok önemli buluyorum'' dedi.
Aydoğdu, konuşmasına şöyle devam etti:
''Tam bir iş birliği ve anlayış birliği altında çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Türkiye'nin gündeminde yer alan bazı olayları yerinde ve zamanında takip etmeyi hedefliyoruz. Soyut konularda ittifak çok kolaydır. Anlaştığımız birçok konunun nasıl hayata geçirileceği, sahada nelerin uygulanacağı konusunda anlaşmamız gerekiyor. Yasa koyucu hangi niyetle çıkarırsa çıkarsın bu nedenle yasa uygulayıcının anlayışı çok önemlidir. Bu itibarla sahadaki uygulamaya çok önem veriyoruz. Bizim buradaki anlaşmamız veya tartışmamız sahadaki en ufak gelişmeyi etkileyebilir. Komisyonumuzun 3 aylık çalışmasını tamamlayacağız. Süre yetmez ise Genel Kurul'dan 1 ay daha süre isteyebiliriz.''
KOMİSYON, SILA BEBEK VE NARİN GÜRAN CİNAYETİ DURUŞMASINA KATILACAK
Aydoğdu, komisyonun Diyarbakır'daki Narin Güran cinayeti duruşmasına ve Tekirdağ'da uğradığı cinsel istismar ve darp sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden 2 yaşındaki Sıla bebeğin ölümüne ilişkin davada 26 Aralık'ta görülecek ilk duruşmaya katılması gerektiğini söyledi. Aydoğdu, bu davaların önemine dikkat çekerek komisyon üyeleriyle davalara gözlemci olarak katılabileceklerini dile getirdi.
''NE YAZIK Kİ YAYGIN KARŞILAŞILAN FAİLLER ARASINDA AİLE ÜYELERİ YER ALIYOR''
Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kasım Karataş, komisyonda gerçekleştirdiği sunumda şu ifadelere yer verdi:
''Çocuklar çok değişik şekillerde kötülüklere maruz kalıyorlar. İhmal, çocuklara karşı biz yetişkinlerin yapması gerekenleri yapmaması halinde dediğimiz şeydir. İstismarı çocuklarla ilişkilerimizde, temasımızda yapmamamız gerektiği halde yaptıklarımıza söylüyoruz. Şiddet çocuklar arasında bile görülebilirken istismarda güç dengesi var diyebiliriz. Çocuğu istismar edenin daha çok bir yetişkin olduğu, bir anlık olay gibi değil de daha süregelen ve güç dengesi nedeniyle yaşanan olgular olduğunu ifade edebiliriz.
Ne yazık ki yaygın karşılaşılan failler arasında aile üyeleri yer alıyor. Anne-babalar, akrabalar, çocukların bakımından sorumlu profesyoneller, eğitimciler, arkadaşları veya akranları bunlar arasında sayılabilir. Failler hiç tanıdık kişiler değilse genelde toplumda daha fazla infial yaratıyor. Ancak ne yazık ki tehlike çok uzakta değil. Tüm bunlar çocukların gelişimine olumsuz etkileri var. Çocukluk yaşlarındaki yaşadıkları olaylar ilerleyen yıllarda bu bireyler üzerinde ciddi hasarlar bırakabilir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası çocukları korumamız gerektiğini belirtiyor. Birlemiş Milletler gibi uluslararası kurumlar çocukları korumamız için bize görevler veriyor.
Biz bu korumayı nasıl yapacağız? Öncelikle ailenin içerisinde koruyacağız. Aile yakın çevre diyerek uzaklaştıracak değiliz ancak çocuk için bazı ailelerden vazgeçebiliriz. Genel olarak çocuğu aile içerisinde koruyarak ve aile içerisindeki diğer bireyleri de koruyacak bunu yapacağız. Eğitim kurumları, iş yerlerinde, bakım kurumlarında, sokakta, sanal ortamda ve toplumda çocukları koruyacağız. Çocukların ihmal, istismar, şiddet ve sömürüden uzakta tutulabilmesi için hak odaklı bir şekilde koruma mekanizmalarını güçlendirmeliyiz.''
''ÜLKEMİZDE ÇOCUK İSTİSMARI VE İHMALİ İLE İLGİLİ ULUSAL OLARAK NET BİR VERİMİZ YOK''
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülümser Gültekin Akduman, öğretmenlerin istismar olgularına dair bildirim yapma oranlarının düşüklüğüne dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Öğretmenler tarafından bildirilen istismar vakaları çok az. Bazı öğretmenler diyor ki 'istismarı tanımlama konusunda bunu kime bildireceğimi bilmiyorum, ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok' diyor. Bazı öğretmenler ise 'aile içerisinde böyle bir durum var ama ben buna müdahale edersem hiçbir faydasının olmayacağını düşünüyorum' diyor. İstatistiklerimiz her ne kadar yeterli olmasa da öğretmenler tarafından bildirilen istismarlar son derece az. Bu bizim TCK'daki sorumluluğumuz. Madde 278 diyor ki, ''Her vatandaş çocuğa karşı işlenmekte olan bir suçu bildirmekle yükümlüdür’'.
Kendi çalışmalarımdan devam etmek istiyorum. İstismara uğrayan kişi istismara uygulayan kişi olmaya adaydır. Okul öncesi dönemde zorbalıkla ilgili bir çalışma gerçekleştirdik. Çok küçük yaş grubunda arkadaş grubundan dışlama, isim takma, arkadaş grubuna dahil etmeme gibi olayların oranı çok yüksek.
Tüm çocuklara profesyoneller tarafından istismar eğitimi verilmeli. Bu sadece okullarda öğretmenlerden oluşmuyor. Burada kimler çalışıyorsa mesela servis şoförü, servis hostesi, okullardaki güvenlik elemanları gibi tamamını kapsayıcı eğitim programı hazırlanması gerekiyor. Eğitim fakültelerinde çocuk istismarı ve çocuk hakları derslerinin zorunlu hale gelmesini düşünüyorum. Verilere ulaşma sıkıntısı çekiyoruz. Ne yazık ki istatistiklerimiz bu anlamda yeterli değil. TÜİK verilerine girdiğimiz zaman Türkiye'deki gerçek rakamlara ulaşamıyoruz. Bu nedenle risk gruplarına ulaşamıyoruz. Eğer biz risk gruplarını bilirsek onlara yönelik eğitim programları geliştirebiliriz, olaylara müdahale daha rahat olur. Eleştirilecek en önemli noktalardan biri ülkemizde çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili ulusal olarak net bir verimiz yok.''
Aydoğdu, ANKA'nın Narin Güran ve Sıla bebek duruşmasına katılacak üyelerle ilgili sorusu üzerine "Henüz detayları belli değil ama komisyon üyelerimizle takip edeceğiz" dedi.