Murat Ülker gizemin peşine düştü

Yayın tarihi: 11 Mart 2021 Perşembe 12:26 pm - Güncelleme: 11 Mart 2021 Perşembe 12:26 pm

Murat Ülker, Bansky’in gizeminin peşine düştü.

2010 yılında Time dergisinin Steve Jobs ve Lady Gaga’yla birlikte dünyanın en etkili 100 ismi arasında gösterdiği Bansky, gizeminden dolayı büyük bir bir üne kavuştu. Kim olduğu bilinmeyen Banksy’nin peşine Yıldız Holding Yönetim Kurulu üyesi Murat Ülker peşine düştü. Ülker, “Banksy, neden benim ilgimi çekiyor, çünkü herkesin kendini anbean paylaştığı, gizemin kaybolduğu, görülmezsen var olmadığının düşünüldüğü bir dönemde; o, kendini itina ve inatla gizliyor. Instagram profilinde kendini tanıtan bölüme “overrated graffiti artist” yazmış yani “abartılmış grafiti sanatçısı!” dedi.

Murat Ülker’in yazısı şöyle:
Geçenlerde bir haber yayınlandı, görmüşsünüzdür (1). 2013 yılında kapatılan Reading Cezaevi, konut haline dönüştürülmek isteniyormuş, buna karşı çıkan bazı kişiler ise oranın bir sanat merkezine verilmesini istiyorlarmış. Bu tartışmalar devam ederken bir sabah fark ediliyor ki bu eski cezaevinin duvarında bir grafiti belirmiş. Eserde, bir mahkumun daktilodan çıkan kağıtları düğüm yaparak kaçtığı görülüyor. Birçok kişi, eserdeki kişinin 1895-1897 Reading Cezaevi’nde tutuklu bulunan Oscar Wilde olabileceği yorumunu yaptı. Wilde en tanınan eserlerinden “Reading Zindanı Baladı” şiirini bu cezaevinde yazmış. Wilde’ın o çok meşhur “Kulak verin sözlerime iyice/ Herkes öldürebilir sevdiğini/ Kimi bir bakışıyla yapar bunu/ Kimi dalkavukça sözlerle/ Korkaklar öpücük ile öldürür, /Yürekliler kılıç darbeleriyle!” dizeleri bu cezaevinde yazılmış yani.
Hemen herkes bu olayı konuşmaya başladı; acaba bu eser Banksy’e mi aitti?
Bu konuşulmaya başladıktan bir süre sonra Banksy, Instagram’da ‘Create Escape’ (Kaçış Yarat) adıyla yayınladığı videoda (2) eserin ortaya çıkma sürecini paylaştı ve eserin kendisine ait olduğunu doğruladı.

SAHİBİ BANKSY KİM?

Time Dergisi 2010 yılında kendisini “yılın en etkili 100 ismi” listesinde yer verdiğinde kafasında bir kese kağıdı ile görüntüsünü paylaşan, hatta kendisinin hazırladığı Exit Through The Gift Shop belgeseli, Oscar Ödüllerinde aday olduğunda ve törene katılıp katılmayacağı merak edilen ve tahmin edersiniz ki katılmayan, gizemli bir sanatçı Banksy’nin bir grup olduğunu iddia edenler de var, Massive Attack adlı müzik grubunun solisti olduğunu iddia edenler de… Onun izini arayan çok insan varken elimizde doğru olduğuna inanılan genel kabul görmüş sadece şu veri var; 1974 Bristol, Birleşik Krallık doğumlu.

Hakkında hiçbir şey duymamış olsanız bile muhtemelen 2018 yılında satıldıktan hemen sonra çerçevesinden aşağı doğru süzülen ve kağıt öğütücü bir mekanizma ile parçalara ayrılan ‘Balonlu Kız’ haberini hatırlarsınız (3). Herkes şok olmuştu, sanıyorum en çok da ismi açıklanmayan, eseri alan hanımefendi. Haberin videosunu çoğumuz izlemişizdir; satıyorum sattım dendiği anda tablodan bir alarm sesi duyuldu ve eser kendi başına bir performans sergileyerek, herkesin gözü önünde kendini imha ederek bir sanat eylemi gerçekleştirmişti. Olayın kimin tarafından gerçekleştirildiği tartışılırken, Banksy, Instagram hesabından post paylaşmıştı (4) ve böylece bu yaşananın onun eylemi olduğunu anlamıştık. Ardından hatta şöyle bir açıklama yapmış “Picasso’nun da dediği gibi yok etme dürtüsü de yaratıcı bir dürtüdür”. İnce bir zekanın ürünüydü! Performans sanatı nedir derseniz; ‘zamanda bir başlangıcı ve sonu olan, zamanla sınırlı bir sanat türüdür’, bir tablo ise zaman içinde sabittir, durağandır. Banksy sanatın kime ait olduğu konusuna kafa yoran birisi olduğu için, eserinin satışına manidar bir anı eklemişti. Ama neticede parçalanmış bu eser, artık ilk halinden daha değerliydi.

Banksy, neden benim ilgimi çekiyor, çünkü herkesin kendini anbean paylaştığı, gizemin kaybolduğu, görülmezsen var olmadığının düşünüldüğü bir dönemde; o, kendini itina ve inatla gizliyor. Instagram profilinde kendini tanıtan bölüme “overrated graffiti artist” yazmış yani “abartılmış grafiti sanatçısı!

Banksy kim olduğunu söylemediği gibi eserleriyle nerede karşılaşabileceğimizi de önceden duyurmuyor. Birden bir eseri dünyanın herhangi bir yerinde beliriyor ve birçok çevrede ses getiren, görenlerin üstünde konuşmak isteyeceği şeyleri, sokak duvarlarında paylaşarak, şahsi kimliğinin bilinmezliğini devam ettiriyor. Tabii böyle olunca birçok yerde onun olduğu söylenen eserler beliriyor. Sanatçı bu konuda dijital bir çözüm üretmiş, sahte ve gerçek eserleri kendi sitesinden yayınlıyor. Sosyal medya hesapları ve web sitesi (5) üzerinden bizimle iletişime geçen sanatçı, böylece sınırlarını kendi belirliyor, teknolojiyi kendi istediği sınırlarda kullanıyor. “Şahsım yok, eserlerim bunlar” diyor sanki!

Banksy başta Birleşik Krallık olmak üzere, dünyanın çeşitli yerlerinde mesaj içerikli eserlerini duvarlara çizen bir sanatçı. Dünyayı dev bir tuval olarak kullanan sanatçının, zamanında Filistin’e giderek İsrail’in ördüğü Batı Şeria Duvarı’na yaptığı grafiti resim çalışmaları da yine çok konuşulan eserlerinin başında geliyor (6). O dönem bölgede duvara dev sanat delikleri açarak, oldukça huzur verici manzaraları hayali pencerelerden vermiştir. Bu süreçte hayatını da tehlikeye atmış.

Sanat eserinin ilk bakışta gösterdikleri, barındırdıklarının tümünden daha azıdır; anlamak, zamanla değişim gösterebilir, izleyenin derinliğiyle boyut kazanabilir, sonsuz yoruma açıktır. Banksy göstermek istediklerini en yalın haliyle düşünmek istemeseniz dahi kafanızda sorular oluşturan vuruculukta yapıyor. Üstelik bunu zekice mizah ile harmanlayarak yapıyor.

Sanatını herkesin davetli olduğu bir parti olarak adlandıran Banksy 2005 yılında Londra’da British Museum’da ‘ilkel insanları tasvir eden bir duvar panosunun içerisine küçük bir taş bırakması olayı çokça ses getirmişti; küçük bir taşın üzerine bir market alışveriş arabası süren bir ilkel insan çizmiş (7). Günlerce orada durmuş o taş. Olay ortaya çıkana kadar kaç kişi o bölümü gezdi ve garipliği fark edemedi acaba? Öyle ya, müzelere eserleri incelemek için gidiyoruz ve eserin içinde duran bu gerilla iş kaç kişi tarafından, neden görülmedi? Bizde de şirket merdivenlerinde Dali’nin, Picasso’nun reprodüksiyonları duruyor ve nedense kimse onları fark etmiyor. İnsan, gözünün önündeki kıymeti, yeterince şatafatlı olmayınca veya beklenmedik bir yerde görmüyor galiba.

Banksy’i anlamak için aslında biraz gerilere gitmek gerek;

1900’lü yılların başında sanatta da modernleşme başladı, Banksy’i anlamak için bu süreçte sanatın belirli bir zümreye ait olduğu düşüncesine karşı çıkma hareketine bakmamız gerekli; bu noktada sanat dünyası içerisinde eleştirel yaklaşımlar yükseldi, Banksy’nin en önemli özelliklerinden biri sanatının eleştirel olması; o güne kadar sanatı özgün kılan özellikler, sorgulanmaya ve aşınmaya başladı. Dadaizm denilen akım bildiğimiz anlamdaki sanatı ‘yok etme’ çabası içindeydi. Bunun için de gerçek nesne ve sanatsal temsiliyet arasındaki bu ikili yapıyı, mesafeyi yok etmek için gerçek nesnenin kendisini sanatsal bir obje olarak sunmaya başladılar. Marcel Duchamp eserleri buna örnektir; 1917de bir pisuvarı ters çevirerek onu bir çeşme gibi sergiledi mesela (8). Yine aynı amaçla 1917de Jean Arp rasgele şekiller ile rastlantısal olarak kolajlar oluşturdu (9), 1989’da Gianni Motti görünmez mürekkeple çok kısa süre görülebilen sonra ise boş bir kanvas olarak görülen çalışmasını sanat eseri olarak sergiledi (10), 1958de Lucio Fontana boş bir kanvası sadece keserek sanat eserleri üretmeye başladı (11). Fransız sanatçı Arman 1960da Iris Clert Gallery adlı galerinin içini ‘Le Plein’ (tam dolu) adını verdiği sergisinde insan giremeyecek şekilde hıncahınç doldurdu ve içeri girilemedi (12), Robert Barry ise 1969da sergisi için bir davet yolladı ancak davetiyede ‘During The Exhibition The Gallery Will Be Closed’ (galeri sergi süresince kapalı olacaktır) yazıyordu (13). Yani galerinin kapalı olmasını bir sanat eseri olarak sundu. Bu konuda bizdeki sanatçı örneği ise Bedri Baykam’dır (14). Tüm bu anlattıklarım çılgınca geliyor ama sanatın ne olması gerektiğini düşündürdükleri kesin! Sanat eserinin sınırları nedir, ne olmak zorunda, bunlara kim karar verebilir; estetik olmak zorunda mı mesela, güzel olması şart mı? Bu çalışmaların hepsinin arkasında sanatın belirli bir çerçevede, kurallar içinde kısıtlanmasına karşı çıkma çabası mevcuttur. Banksy var olan sanat anlayışından memnun olmayanlardan, belirli bir zümrenin gücü yettiği için dekor olarak sanat eserini kullanmasını istemediği için çoğunlukla eserlerini sokaklara, kamu alanlarına yapıyor. Böylelikle sanat eserinin kime ait olduğunu sorgulatıyor; sanat eseri kime aittir, sanatçıya mı, eseri satın alan kişiye mi? Banksy ‘eser kendisinden başka kimseye ait değildir’ diyenlerden. Kendisine katılıyorum hatta diyorum ki bana kalırsa eserler, zamansız. İnsanlar, eserlerin değil, eserler sahiplerinin koleksiyonunu yapıyorlar. Günün sonunda görüyorsunuz ki onlar, konuşturmak ve sorgulatmak için bir şeyler yapıyorlar ve bizler de başlıyoruz konuşmaya ???? .