Muharrem İnce ve Kani Beko’dan dikkat çeken 12 Eylül mesajları

Yayın tarihi: 12 Eylül 2019 Perşembe 12:34 pm - Güncelleme: 12 Eylül 2019 Perşembe 5:31 pm

12 Eylül darbesinin 39, yılında sosyal medya hesabından paylaştığı mesajda, “Türkiye’nin iki 12 Eylül’ü var. Biri 1980 darbesi, diğeri AKP/FETÖ ortaklığında yürütülen ve 15 Temmuz Darbe girişimine giden yolun taşlarını döşeyen 12Eylül” dedi.

12 Eylül 1980 darbe girişiminin yıl dönümünde dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin önde gelen isimlerinden Muharrem İnce ve Kani Beko yayınladıkları mesajlar ile kınadılar.

İnce, “Türkiye’nin iki #12Eylül’ü var. Biri 1980 darbesi, diğeri AKP/FETÖ ortaklığında yürütülen ve 15 Temmuz Darbe girişimine giden yolun taşlarını döşeyen #12Eylül.” dedi.

Kani Beko ise “Parlamentoyu kapatmak da, parlamentoyu bombalamak da, parlamentoyu işlevsizleştirmek de, yerel halk iradesi doğrultusunda oluşan belediyelerin yönetimine el koyarak kayyum atamak da, yalnızca darbecilere özgü yöntemlerdir. Darbeyle mücadele; darbeci yöntemleri meşru kılmaz.” ifadelerini kullandı.

İşte o mesajlar:

 

Cumhurbaşkanı adayı olacağını duyuran İnce’den ‘İmamoğlu da aday olursa ne olur?’ sorusuna cevap

İnce, sosyal medya hesabı Twitter üzerinden 12 Eylül 1980 darbesinin 39. yılında şu mesajı paylaştı:

“Türkiye’nin iki #12Eylül’ü var. Biri 1980 darbesi, diğeri AKP/FETÖ ortaklığında yürütülen ve 15 Temmuz Darbe girişimine giden yolun taşlarını döşeyen #12Eylül.

İnce’nin ‘Cumhurbaşkanı adaylığı’ açıklamasına İmamoğlu cephesinden manidar yanıt

Her ikisi de ülkemize, demokrasimize büyük zararlar verdi, vermeye devam ediyor. Bizim de bu iki 12 Eylül’e karşı mücadelemiz devam ediyor, edecek. Biz kazanacağız, demokrasi ve hukuk kazanacak.”

Öteyandan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko’dan da 12 Eylül’e ilişkin açıklama geldi.

 

Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili | TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesi Kani Beko yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Her türlü demokratik tepkiyi baskı ve zorla sindiren, işkenceyi/devlet terörünü kurumsallaştıran, siyasi partileri, DİSK başta olmak üzere sendikaları, meslek örgütlerini kapatan ve örgütlü toplumu lağveden 12 Eylül askeri darbesi 39. yılını doldurdu.”

 

Darbecilerin yargılanması bir yana kurdukları rejim bütün kurumları ile hala ayakta

 

12 Eylül askeri darbesini yapanlar yargılanıp cezalandırılamadı. Darbeciler yargılanmadan ve ceza almadan öldüler. Darbecilerin yargılanması bir yana kurdukları rejim bütün kurumları ile hala ayakta. Yaptıkları Anayasa yürüklükte, yaptıkları yasaların çoğu yürüklükte. Dahası 12 Eylül askeri faşist darbesinin pek çok uygulaması 39 yıl sonra tekrar gündemde.

15 Temmuz 2016’da ülkemiz yeni bir darbe girişimini bertaraf etti. Halk iradesine silahla el koymaya çalışan darbeciler Türkiye tarihinin en kanlı darbe girişimini gerçekleştirdiler ve yüzlerce yurttaşımızı katlettiler. 12 Eylül’ün yıldönümü vesilesiyle 15 Temmuz darbe girişimini bir kere daha lanetliyor ve yaşamını kaybedenleri anıyorum.

 

11 bin öğretmen açığa alındı. Bu hak ihlallerinin arasına, halk iradesinin gasp edilmesi de eklendi

kani beko

 

15 Temmuz darbe girişiminden sonra demokrasi ve hukuk ortak paydasında buluşmak ve darbe hukukuna kökten son vermek mümkün iken maalesef bu yol tercih edilmedi. Bombalanan parlamentonun rolünün artırılması gerekirken, parlamento devre dışı bırakıldı ve ülke Anayasayı askıya alan kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmeye başlandı. Darbe püskürtüldü ancak demokrasi kazanmadı. Tersine hükümet Anayasayı askıya aldı.

Darbe zanlılarının siyasetteki destekçilerine, Cemaati yıllarca el üstünde tutanlara dokunulmazken binlerce kamu görevlisi sudan gerekçelerle işten atıldı ve açığa alındı. Darbeyle ilgisi olmayan binlerce kamu görevlisi işinden oldu. Akademisyenler darbe/terör torbasına konularak atıldı. Darbe/terör torbasına sığması mümkün olmayan yazar ve araştırmacılar tutuklandı. 11 bin öğretmen açığa alındı. Bu hak ihlallerinin arasına, halk iradesinin gasp edilmesi de eklendi.

Belediyelere kayyum atandı. 15 Temmuz sonrasında olduğu gibi, bugün de Diyarbakır, Van ve Mardin’de halk oylamasıyla seçilmiş belediye yönetimlerine kayyum atanması, darbeden başka bir anlama gelmemektedir. Çeşitli bahanelerle adeta darbe hükümleri yeniden işletilmektedir. Demokrasilerde hiç kimsenin kendini yargı yerine koyup, hüküm verip, infaz etme hakkı yoktur. Halk iradesini hiçe sayarak, halk iradesini yok etmeye çalışan darbecilerle mücadele edilemez. Demokrasinin temelini oluşturan “hukukun üstünlüğü”, “kuvvetler ayrılığı”, “seçme ve seçilme hakkı” bu kararla açıkça ortadan kaldırılmıştır.

 

 

Artık gelinen noktada, Anayasa değişikliği ile yasama, yürütme ve yargı yetkileri cumhurbaşkanının elinde toplanmış, kuvvetler ayrılığı bitmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti tek adam iktidarına teslim edilmiştir. Demokrasinin olmazsa olmazı sayılan Meclis denetimi, bağımsız yargı, tarafsız medya ve sivil toplum katılımı ne yazık ki ortadan kaldırılmıştır.

Parlamentoyu kapatmak da, parlamentoyu bombalamak da, parlamentoyu işlevsizleştirmek de, yerel halk iradesi doğrultusunda oluşan belediyelerin yönetimine el koyarak kayyum atamak da, yalnızca darbecilere özgü yöntemlerdir. Darbeyle mücadele; darbeci yöntemleri meşru kılmaz.

12 Eylül darbesinin 39. yılında 12 Eylülcülerin kendileri mezarda, fikirleri iktidardadır.

Unutulmamalıdır ki, 12 Eylül Cuntasının ülke yönetimine el koyduğu dönemde idam edilenler bugün aramızda olmasa da, milyonlarca insanın kalbine gömülürken, Kenan Evren ve diğer cuntacılar halkın ve emekçilerin vicdanında yargılanmış, tarihin çöp sepetindeki yerlerini çoktan almışlardır!.

Biz bugün bu toprakların insanları olarak, özgürlük, eşitlik, demokrasi, barış ve kardeşlik mücadelemizi; mevcut siyasal iktidara karşı, toplumsal muhalefet içerisinde, demokrasi mücadelesi verenlerle yan yana, omuz omuza birlikte vermeye devam edeceğiz….