Bu çağ, lafzıyla, ruhuyla "anti politik çağ" özelliği gösteriyor. Bu çağ, siyasetin, düşünsel, inovatif ve felsefi temellerini, nitelikli siyaset kadrosunun oluşum olanaklarını ortadan kaldırarak, var olanı ise siyasetin dışına iterek, insan varlığı için yaşamsal olan bu faaliyeti adeta “dünya görüşü”nden önemli ölçüde yoksun duruma getirmeyi başardı.
Oxford sözlüğü tarafından geleneksel olarak “Yılın Uluslararası Kelimesi” belirlenmesi geleneği içinde, 2016 yılı için “gerçek ötesi, hakikat sonrası” (post-truth) kelimesi seçilmişti.
“Hakikat sonrası” ise, mantıksal muhakeme sınırlarına meydan okuyan şekilde, büyük politik yanılsamalar yaratarak, objektif gerçekliğe karşı, marazi ölçülerde duygu patlamalarını, aşırı kişisel kanaatlerin egemen duruma getirilmesini ifade ediyor.
Trump’ın 8 Kasım 2016’da ABD’de ilk dönem başkan olarak seçilmesi özellikle bu sürecin “gerçek sonrası, hakikat ötesi” dönem olarak adlandırılmasında etkili olmuştur. Bu durum, bu anlayışa ve davranış şekline uygun siyasetin yapılma olanaklarının altın çağı olarak düşünülebilir.
Günümüzde anti-politik çağın içerik, davranış ve duyarlılığına özgü bir siyasetin ve siyasetçi zümresinin dünya ölçüsünde oluştuğu, yaygınlaştığı ve muktedir olduğu gayet açık bir gerçeklik olmaktadır.
İlginçtir ki siyasi partiler ve köklü dünya görüşleri bir kenara atarak egosantrik, narsist megaloman yönleri güçlü olan yeni nesil otokratlar, toplumsal kitleleri patolojik bir duygu seli ile peşlerine takmayı başarabilmekteler…
Bu çağ aynı zamanda, politikayı ilkesel bir eksenden çıkarıp felsefi-düşünsel derinlik, tutarlı bir içerik ve davranış ifade eden “bilinç ve anlam haritası”ndan koparıp bir meteor gibi hava boşluğu fazına taşıması “doğal afet ölçüsüzlüğü” gibi kabul edilemez sonuçlara yol açmıştır.
Siyasi tarih için, yüzyılımızın bu “anti-politik çağı” ndan çıkacak malzemelerin boyutları inanıyorum ki gelecek yıllar ve kuşaklar için çok önemli ibret kaynağı olacaktır.
Bu “anti-politik çağ”da önemli ölçüde oluşturulan muktedir “siyasi aktör”ler ve onların politik faaliyeti “algılayış ve yapış tarzı” bugün için tüm boyutlarıyla bir kayıp olmakla birlikte yine gelecek kuşaklar için bir ibret olacaktır.
Trump’ın, 5 Kasım 2024’teki ikinci seçim zaferinde ilk göze çarpan nedir diye bir soru sorulursa bu soruyu en kolay şu şekilde cevaplamak mümkün. Kökleri 1864’e kadar uzanan Amerikan demokrasi tarihi kadar eski olan Cumhuriyetçi Partiyi (GOP), kadrolarını ve politikalarını önemli ölçüde değiştirip, dönüştürerek kendi politik kişilik özelliklerine benzetmeyi başardı denilebilir.
Trump, aynı zamanda “derin Amerika” denilebilecek beyaz, muhafazakâr, içe kapalı, düşük ekonomik profile sahip, dış dünyaya kuşkuyla bakan, göçmen karşıtı bir sosyolojiyi önceki döneminden bu yana oluşturmayı, dönüştürmeyi, sürüklemeyi ve konsolide etmeyi başarmıştır. Trump’ı ve yürüttüğü politika şeklini dünyada şu an önemli ölçüde etkili olan anti politik, anti ideolojik siyasetin ve “hakikat sonrası” dönemin ana ilham kaynağı olarak düşünmek mümkün.
ABD’de bu seçim sonuçlarıyla başkanlığa yeniden dönüş yapan bu “politik palyaço”nun başarısının nedenleri içinde göç sorunu, ekonomi özellikle enflasyon/işsizlik, suç oranları, tırmandırmayı başardığı politik kimliğin kutuplaşma düzeyi ve sosyolojik ayrışmalar etkili olmuştur.
Bir iç savaşın sonlandırılması sonrası devlet kurmuş, toplum oluşturmuş (melting pot), yeni ulus inşa etmiş bir ülkenin bu siyaset ejderhasının sahneye tekrar girmesiyle iç dinamiklerinin kırılma boyutlarını bu yeni dönem gösterecek
Trumpizm politikalarının, ABD endüstriyel-sınai askeri kompleksinin, petrol oligarşisinin/yeni nesil platform ekonomisinin “tekno feodal” sınıfın isteklerine uyumlu olacağı aşikâr.
Bu modern yüzyıl leviathan’nı, Avrupa’yla ilişkilere, küresel iklim değişikliğine, Ukrayna-Rusya Savaşına, Orta Doğu, İsrail- Filistin-Lübnan-İran sorunlarına nasıl bakacağı daha önce ölümü gösterip sıtmaya razı eden yöneyle bilinen kişisel basireti ve insafının durumu belirleyecek gibi…