‘MİT elemanının adını ve cenaze törenini yazmak suç olamaz’

Yayın tarihi: 9 Eylül 2020 Çarşamba 12:02 am - Güncelleme: 9 Eylül 2020 Çarşamba 12:02 am

Gazeteci Faruk Bildirici, T24’de 15 Mart 2020’de yayımladığı “Kızılaycıların cenazesini MİT’çiler kaldırırsa” adındaki yazısını hatırlattı. Bildirici yaptığı hatırlatmaya, “Gazeteciler Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç 6 aydır hapiste. Hayatta olmayan MİT elemanının adını ve cenaze törenini yazmak suç olamaz. “Kızılaycıların cenazesini MİT’çiler kaldırırsa” yazımda örnekleriyle anlatmıştım.” notunu düştü.

Gazateci Faruk Bildirici sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda 15 Mart 2020 tarihinde T24’de yayımladığı yazısını hatırlattı. Bildirici yaptığı paylaşıma, ” Gazeteciler Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç 6 aydır hapiste. Hayatta olmayan MİT elemanının adını ve cenaze törenini yazmak suç olamaz. “Kızılaycıların cenazesini MİT’çiler kaldırırsa” yazımda örnekleriyle anlatmıştım.” notunu düştü.

‘KIZILAYCILARIN CENAZESİNİ MİT’ÇİLER KALDIRIRSA’

Yıl 1995. Gazetelerde bir haber yayınlandı: “Kuzey Irak’ta yardım malzemeleri dağıtan Kızılay aracına saldırı”… Haber, Kızılay açıklamasına dayanıyordu. 5 Nisan sabahı, Duhok’a 10 kilometre uzaklıktaki bir benzin istasyonundaki saldırıda üç Kızılay görevlisi öldürülmüştü.

Kızılay aracına neden böyle bir saldırı olmuş, kim saldırmış belli değildi. Haberler, Kızılay ve Dışişleri Bakanlığı’ndan verilen bilgilere dayandığı için birçok soru havada kalıyordu. Bu haber pek de dikkat çekmemiş, gazeteler küçücük kullanmışlardı.

Fakat Kuzey Irak kaynaklı haberlerde ilginç ayrıntılar ortaya çıkmaya başladı. Saldırı, aynı bölgede yedi Kürt çobanın öldürülmesine misillemeydi. Üç “Kızılay görevlisi”nin yanısıra Kuzey Iraklı dört Kürt ve aracı koruyan iki Peşmerge ölmüş, 25 kişi de yaralanmıştı! Dahası öldürülen Türkler, Kızılay personeli değil, Kızılay maskesi altında bölgede görev yapan MİT mensubuydu!

Bu çarpıcı iddialar önümüze düştüğünde Hürriyet gazetesinin Ankara Haber Müdürüydüm. Arkadaşlara araştırmalarını söylesem de ciddi bir ilerleme sağlayamadık. Tam umudumuzu kesmek üzereydik ki, büro santralına telefonlar gelmeye başladı.

“Kuzey Irak’ta öldürülenler Kızılay görevlisi değil MİT mensubu. Onlar görev başında şehit oldu. Gizlenmelerini kabul edemeyiz.Lütfen Kocatepe Camiinde yapılacak cenaze törenini izleyin, siz de göreceksiniz.”

Arayan kimi zaman ağlamaklı sesli bir kadındı, kimi zaman da sinirli, tepkili erkeklerdi. İsimlerini vermiyor, öldürülenlerle ilişkilerinden söz etmiyorlardı. Ortak yanları, bu olayın gizli kalmamasını istemeleriydi.

Büroda polis adliye haberlerini takip eden arkadaşlarla toplandık, durumu değerlendirdik. Öldürülenlerin gerçekten MİT mensubu olmaları çok büyük ihtimaldi. Fakat gizlediklerine göre MİT’e ya da başka yetkililere sorarak doğru bilgi alamayacağımız da ortadaydı. En iyisi, cenaze törenini beklemek ve dikkatle izlemekti.

İtiraz etmeden çekilin

Kocatepe Camiinde düzenlenen cenaze töreni için birer muhabir ve foto muhabirinden oluşan üç ayrı ekip görevlendirdim. İki ekip camide, bir ekip de Cebeci Mezarlığı’nda izleyecekti. Üç ekibi de toplayıp aynı talimatı verdim:”Kim geldi kim gitti dikkatle not edin. Özellikle MİT yöneticilerine bakın, gelip gelmedikleri önemli. Ama lütfen korumalar uzaklaştırmak isterse hiç itiraz etmeden hemen çekilin. ”

Nitekim takım elbise giymiş, Amerikan traşlı, güneş gözlüklü özel korumalar görev yaptı törende. Muhabir ve foto muhabiri arkadaşlarımızı zaman zaman uzaklaştırmak istediler. Camide yine biraz müsamahalıydılar ama mezarlıkta hiç yaklaştırmadılar. Arkadaşlarımız da itiraz etmeden geri çekildiler hemen. Zaten amaç hasıl olmuştu, durumu aydınlatacak kadar fotoğraf çekilip not alınmıştı.

Tam beklediğimiz gibi olmuş, törene Kızılay’dan çok, MİT yönetici ve mensubu katılmıştı. MİT Müsteşarı Sönmez Köksal da oradaydı. Ayrıca Devlet Bakanı Bekir Sami Daçe, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Özden Sanberk, Barzani’nin Ankara Temsilcisi Safin Dizayee de camideki törendeydi.

Onunla da kalmamış, ölenler için “askeri tören” düzenlenmiş ve Cebeci Mezarlığı’ndaki “şehitlik”te toprağa verilmişlerdi. Bu kadar bilgi yeterliydi bizim için, bu üç insanın Kızılay değil MİT mensubu oldukları doğrulanmıştı.

Yazının tamamı için tıklayın