Milli Eğitim Bakanlığı ile Ensar Vakfı arasındaki sır

Yayın tarihi: 23 Temmuz 2021 Cuma 10:16 am - Güncelleme: 23 Temmuz 2021 Cuma 10:16 am

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, bugün kaleme aldığı yazısında bir öğrenci velisinin MEB’in yaptığı protokollere ulaşmak için dava açtığını ancak bakanlığın protokolleri sır gibi sakladığını yazdı.

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, bugün kaleme aldığı yazısında bir öğrenci velisinin MEB’in yaptığı protokollere ulaşmak için dava açtığını ancak bakanlığın protokolleri sır gibi sakladığını yazdı.

Öztürk’ün bugünkü yazısından ilgili bölüm şöyle:

Dini vakıf ve cemiyetlerle yapılan protokolleri Milli Eğitim Bakanlığı niçin saklıyor? Bunları açıklamak, şeffaflığın gereği değil mi? Bakın, Milli Eğitim Bakanlığı’nın internet sitesine dini vakıf ve derneklerle yapılan protokolleri bulamazsınız. Milli Eğitim Bakanlığı, bu konuda muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin soru önergelerine, cevap da vermiyor.

NEYMİŞ AÇIKLAYIN

Öğrenci velisi Manisalı Avukat Esra Deniz Ağar Şudaşdemir, 5 Şubat 2019 tarihinden beri Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Ensar Vakfı arasında imzalanan 16 Mart /2017 tarihli, “Değerler Eğitimi Kapsamında Sosyal ve Kültürel Faaliyetler Yapılmasına Dair İşbirliği Protokolü”ne ulaşmak için uğraştı.

Başta Din Öğretimi Genel Müdürlüğü olmak üzere, Temel Eğitim Genel Müdürlüğü, Ortaöğretim Genel Müdürlüğü ve Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü ile Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, TBMM Dilekçe Komisyonu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına dilekçeler verdi. Göndermemek için Covid 19’u bile bahene ettiler.

Esra Hanım, protokole ulaşamayınca sonunda dava açtı ve Ankara 13. İdare Mahkemesi iptal kararı verdi. Esra Hanım da yazdığı dilekçe ile protokolün tasdikli örneğinin verilmesi için Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. Bu kararın, Anayasa ve İdari Yargılama Usulü Kanunu gereği, 30 gün içerisinde uygulanması gerekiyor. Uygulanıp uygulanmayacağını bekleyip göreceğiz! Milli Eğitim Bakanlığı imzaladığı protokolü veliden bile saklıyor.

GİZLİLİK SADECE ONLARDA

Protokolün izini Esra Hanımla birlikte süren emekli Yargıtay Üyesi Ali Suat Ertosun, mahkeme kararını aldıktan sonra bize şunları anlattı:

“İki yıllık uğraş sonucu protokolü alamayınca 2020 yılı sonlarında dava açtık. Yürütmeyi durdurma istemlerimiz kabul edilmedi. Ancak Ankara 13. İdare Mahkemesi davayı kabul etti ve iptal kararı verdi. Demokrasilerin vazgeçilmezi, olmazsa olmazı açıklıktır, şeffaflıktır. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, dini vakıf ve cemaatlerle yaptığı protokolleri devlet sırrı gibi saklıyor.

Diğer protokolleri internet sitesine koyarken, bunları koymuyor. Başvuruları sürüncemede bırakarak, bıktırmak için çaba harcıyor. Milletvekillerinin soru önergelerine cevap vermiyor. Kanaatimce dini vakıf ve cemiyetlerle, ilgili Genel Müdürlükler veya verilen yetki çerçevesinde il Milli Eğitim Müdürlükleri’nin imzaladığı yüzlerce protokol var. Daha önceden Ensar Vakfı, Birlik Vakfı ve İlim Yayma Cemiyetinin, Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyut Öğretim Genel Müdürlüğü ile imzaladığı protokoller hakkında Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararları var.”

ANAHTAR TESLİM EDİLİYOR!

Anayasamıza göre, eğitim-öğretimin, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda çağdaş bilim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılması gerekir. Milli Eğitim Temel Kanunu da bunlar belirtilmiş. Milli Eğitim Bakanlığı kadrosunda yaklaşık bir milyon öğretmen var. Öğretmenlik için bekleyen yüz binleri de unutmayalım.

Bunlardan tam yararlanılmazken, dini vakıf ve cemaatlere eğitimin bırakılması şaşırtıcı. Üstelik imzalanan protokoller gizleniyor. Anlaşılıyor ki okulların anahtarı, yakın bir gelecekte dini vakıflara, derneklere, cemaatlere bırakılacak. Bazı yerlerde de bırakılmış durumda. İl ve ilçelerde dini vakıf ve cemiyetler ile müftülerin de katıldığı, “Eğitime Destek Platformu-EDEP” toplantıları düzenleniyor.

Bu konuda özellikle öğrenci velilerine büyük görev, sorumluluk düşüyor. Eğitim geleceğimizdir. Eğitim, yalnızca politikacılara, onların atadığı bürokratlara, hele hele dini vakıf ve cemaatlere bırakılmayacak kadar önemlidir.