MHP’li Oktay Vural: MHP baraj altı kalmamak için ayrı liste kararı vermiş olabilir

Yayın tarihi: 12 Nisan 2023 Çarşamba 12:12 pm - Güncelleme: 12 Nisan 2023 Çarşamba 12:39 pm

MHP’nin ayrı liste ile seçime girmesini değerlendiren eski MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, “Muhtemelen burada herhangi bir başka türlü ittifak halinde ya da belli illerde ittifak olma durumunda oyların baraj altı kalma gibi bir psikolojik sınıra ulaşmaması için bu kararı vermiş olabilirler” dedi. 

MHP’de 2016’ya kadar grup başkanvekilliği görevi yürütüp Cumhur İttifakı’nın kurulmasının ardından aktif siyasetten çekilen Oktay Vural, Independent Türkçe’nin sorularını yanıtladı.  Oktay Vural, iktidarın yeni seçim kanunu ile ilgili hesaplarının tutmadığını dile getirdi. Vural, partisinin de baraj altında kalma durumundan kurtulmak için ayrı liste kararı vermiş olabileceğini söyledi.

Hizbullah’ı terör örgütü olarak görmeyen HÜDA-PAR hakkında MHP’nin olumsuz bir yorum yapmadığını da hatırlatan Vural, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in boş kovan atmasının da bir metafor olduğunu dile getirdi. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in uzlaşma kültürü için mühim olduğunu vurgulayan Vural’ın öne çıkan yanıtları şöyle:

“İKTİDARIN SEÇİM KANUNU HESABI TUTMADI”

“Fiili olarak AKP diktasına götürmek için hazırlanmış tezgâh… Oyları düşen AKP, barajlı sistemle oynayarak daha fazla milletvekili çıkarmak için yeni tezgâh pazarlıyor”. Seçim kanunu değişikliği ile ilgili bu sözleri sarf etmiştiniz. Geçen yıl bu zamanlar seçim kanunu değiştirilirken iktidarın amacı muhalefeti, ittifakları zorlamaktı. Zira partiler seçime kendi amblemleriyle ittifak çatısı altında girmeleri halinde çok oy kaybedeceklerdi. Ancak Millet İttifakı ortak listeyi başardı. Cumhur İttifakı’nda ise MHP ayrı listeyle seçime katılacak… İktidar cephesinde planlar suya mı düştü?

Öyle gözüküyor…

“MHP BARAJ ALTI KALMAMAK İÇİN AYRI LİSTE KARARI VERMİŞ OLABİLİR”

Milliyetçi Hareket Partisi, Bahçeli tercihini neden kurumsal kimlikle girmekten yana kullandı?

Evet, süreç içerisinde bakıldığında tercihini bu yönde kullandı. Zaten açıklamada da Yeniden Refah Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin kendi amblemleriyle gireceği de düşünülerek MHP’nin de kurumsal kimliğine bağlılığı ön plana geçiren bir stratejiyi benimsedi. Muhtemelen burada herhangi bir başka türlü ittifak halinde ya da belli illerde ittifak olma durumunda oyların baraj altı kalma gibi bir psikolojik sınıra ulaşmaması için bu kararı vermiş olabilirler. Sonuçta ittifak içerisindeki partiler bir bakıma oy geçirgenliği bakımından sıfır toplamlı bir oyun içerisinde. Yani bir diğerinden oy alma arayışı yok. Tek arayışları var, belli blokların bölünmesi arayışı…

Oktay Vural’dan Sinan Ateş paylaşımı!

Böyle bakıldığında ittifak içerisindeki siyasi partiler sıfır toplamlı olduğuna göre, ittifak içindeki partilerin ittifak içerisinde oy geçirgenliği olabileceğini dikkate almış olsalar gerek… Bir de kurumsal kimliği ön plana getirerek, hafızalarda yaşayan o kurumsal kimliğin hafızasına güvenerek, bir bakıma üç hilalin hafızasına güvenerek seçmenlerin böyle bir tercih yapacağını düşünmüş olabilir. Ama bu konuda bir ortak liste ya da bir müzakere alanı oluşmuş gibi geliyor. Sonuçta böyle bir tercihe gidilmiş. Tercihin bu bakımdan, kendi açılarından (MHP) rasyonel bir tarafı var. Böyle olunca tabii ittifakın en büyük partisinin böyle bir ittifaktan sağlayacağı fayda konusunda ittifak kurduğu diğer partilerin oylarını kendilerine geçirecekken ittifak içerisindeki diğer partilerin artık oylarının kendisine sayılmaması gibi bir sonuçla da karşı karşıya gelecek. Dolayısıyla Nisan 2022’de geçirdikleri kanun bir bakıma, bu yönüyle bakıldığında ittifakları güçlenmesini değil bir bakıma ittifak kurulmasını daha azaltan bir olgu olarak görüyor. Buna karşı diğerleri de aksine bir yol izliyor. Onlar da partileri belli yerlerde bir araya getirerek, oy maksimizasyonu sağlayıp daha fazla milletvekili çıkartmaya çalışıyor.

“MHP HÜDA-PAR İLE İLGİLİ OLUMSUZ BİR BEYANDA BULUNMADI”

Ertuğrul Günay’ın AK Parti’de ya da Abdüllatif Şener’in daha sonra CHP’de siyaset yapması gibi… Ama bu durum biraz daha farklı değil mi?

Bu kadar kutuplaşmış bir siyaset içerisinde iktidar ve muhalefet ekseni içerisinde acaba bu tercihler nasıl şekillenecek? O bir muamma. Bu süreç içerisinde böyle bir durumu kaçınılmaz bir sonuç olarak da gördüğümü ifade etmek zorundayım. Çünkü yüzde 50+1’e ulaşmak için artı 1 önemli. Bütün bunlar nasıl bir etki sağlayacak? Yani bu süreç içerisinde bakıldığında seçmen davranışları acaba bu sayısallığa göre mi şekillenecek? Bir taraftan Cumhur İttifakı’nda HÜDA PAR var.

HÜDA PAR gibi bir partinin kodlanmış olarak Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde yer alan bir siyasal İslam boyutu itibarıyla bir anlam ifade edebilir ama onun periferisine takılmış, merkezde olan insanlar için acaba ne etkisi olabilir? Bunlar düşünülmez mi? Yani bunların düşünülmesi gerekir. Böyle bir anlayışı, milletin bayrağından rahatsız olduğunu söyleyen, şu ya da bu şekilde toplumsal değerlerle kabul edilmiş milli değerlerle problemli olanları bir ittifakın içerisine alıp o kitlenin bu konuda duyarsız olması yani taslak insan haline dönüştürüyor bu sistemi anlatabildim mi?

Peki MHP lideri Bahçeli’nin ayrı bir listede olmak istemesinin nedeni HÜDA PAR rahatsızlığı olabilir mi?

Bu konuda HÜDA PAR’la ilgili olumsuz bir beyanda bulunmadılar. Dolayısıyla HÜDA PAR konusunda bunun çok tabii olduğu söylendi, terörle ilgili olmadığı da ifade edildi. Beni ilgilendiren onların politik görüşleri… Politik görüşlerinin milliyetçilikle hiçbir alakası olmadığı, milliyetçi düşünceye tam aykırı bir düşünce olduğu açık. Şimdi dolayısıyla o marjinalitenin merkezi ifade edebilen bir parti içerisinde neşet etmesi bir bakıma insanları birer taslak haline dönüştürmesi aynı zamanda değerleri de yozlaşmaya doğru götürüyor.

Aynı şekilde diğerleri için de söz konusu. Bu bakımdan süratli bir şekilde bu sistemi sağlıklı bir siyasal bir politik meşruiyeti olan bir yapıya kavuşturmamız gerekiyor. Bu bizi başkalaştırıyor. Toplumları, insanları taslak haline dönüştürüyor. “Onun gitmemesi lazım o yüzden buna oy vereceğim” ya da “Bunun kesin gitmesi lazım, o zaman buna oy vereceğim” deniliyor. Tüm yaşananlar insanları taslak kişi haline dönüştüren bu sistemin bir sonucudur. Onun için şöyle düşünüyorum; bir mecelle kuralıdır: “Def-i mefasid celb-i menafiden evladır.” Yani kötülüğü, zararlı şeyleri defetmek, faydalı şeyleri getirmekten iyidir manasında bir mecelle hükmü. Bu toplumsal yapının, siyaset dünyasının bu çölleşmesini ortadan kaldırmak için bir yenilenmeye ihtiyacımız var.

MHP ve İYİ Parti’yi bir araya getiren düğün

“ANKETLERİN DIŞINDA BİR SONUÇ SÖZ KONUSU OLABİLİR”

Kararsızlar var…

Yani kararsız olmadan da fikrini beyan etmeyen ama sandıkta kararını verecek olanlar çok… Sanki böyle bir süreçteyiz… Netice itibarıyla herkesin bir mahallesi, bu mahalle içerisinde yaşadığı bir ortam var. Ama kendi fikri kendine, onu sandıkta gösterecek olanlar da olabilir. Böyle bir iklim olduğunu düşünüyorum. Bu anketlerin dışında bir sonuç da söz konusu olabilir.

“GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM ÖNERİSİ UZLAŞMA KÜLTÜRÜ AÇISINDAN MÜHİM”

Gazi meclisin bugün gelmiş olduğu noktayı eleştiriyorsunuz, bu minvalde bakıldığında güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisini siz nasıl buluyorsunuz?

Politikamızın kadim bir problemi var: kutuplaşma. Diyalog ve uzlaşma yok. Dolayısıyla hangi seviyede olursa olsun diyalog ve uzlaşmanın olması son derece önemli. Bütün bunlara bakıldığında elbette anlamsız görmemiz mümkün değil.

Denetim ve denge…

Evet, şimdi bu kontrol sisteminin olmamasından etkileniyoruz. Bizim istediğimiz nedir? Gerçeğe ulaşmak için kamu güçlerinin sağlıklı bir şekilde müzakere yapıp diyalog ve uzlaşma içerisinde karar verebilecek bir sistemi oluşturması değil mi? Maalesef bu sistem yok. Dolayısıyla böyle olduğu zaman asıl yapılması gereken bu sistemin yenilemesidir. Bu kaçınılmaz bir şeydir. Böyle bir şey olabilir mi?

Ciddiyet lazım yani?

Evet.

“AKŞENER BOŞ KOVANLARI BİR METAFOR OLARAK KULLANDI”

Muhalefet partilerine ilk başta İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı’na, daha sonrasında CHP’ye aynı şekilde bazı saldırılar düzenlendi. İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Akşener’in grup toplantısında kürsüden boş mermi kovanları attı. Siz hem seçimlere giderken muhalefete yönelik saldırıları hem Akşener’in buna göstermiş olduğu tepkiyi nasıl yorumlarsınız?

Tabii sonuçta böyle bakıldığında maalesef bu kutuplaşma söylemleri önemli ölçüde çeşitli toplum kesimlerini etkiliyor, harekete geçiriyor. Şu ya da bu saikle… Bizim zamanımızda da rahmetli Türkeş Bey, “Tepedeki çatışma alttaki gerginliğe sebebiyet veriyor, dolayısıyla tepede bir uzlaşma olursa altta rahatlar” diyordu. Maalesef tepedeki söylemler şu ya da bu şekilde bundan etkilenen kesimleri harekete geçirebiliyor. “Bunun amacı budur, odur” demeden. Dolayısıyla en önemli şey siyasetin bu noktada düşmanlaştırıcı söylemlerden, hakaret söylemlerinden uzaklaştırılması…

Siz, “Akşener bu saldırı karşısında sakin ve itidalli kalmalıydı” diyorsunuz bu doğrultuda?

Hayır, aksine… Böyle bir şey olduğu zaman, bunu doğuran saikleri ortadan kaldırmak lazım. Sonuçta bu şekilde yapıldığında Sayın Akşener’in kürsüden gösterdiği tepki bir metafordur. Dolayısıyla bunların karşısında dik durulacağını, dirençli hale dönüşüleceğini ifade ediyor.

“Bir kuvvet karşısında biz dik durmaya devam edeceğiz” diyor bir bakıma ve bu bir metafor olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla böyle bir olgu… Hedef gösteren söylemlerin tetiklediği durumlara karşı toplumsal bir direnci ortaya koymak amacıyla yaptığını düşünüyorum.

 “İKTİDARIN SÖYLEMLERİ MUHALİFLERİ HEDEF GÖSTERİYOR”

İktidarın söylemlerinin hedef gösterir nitelikte olduğu kanaatinde misiniz?

Maalesef hedef gösterme… Yani “Şiddet, tehdit, hakaret, ne bu şuride siyaset!” diyorum. Yani şiddet, tehdit ve hakaretin olduğu yerde siyaset perişan demektir. Siyaset değerlerle fikirlerle olması lazım. Onu tehdit et, bunu tehdit et. O düşman bu bilmem neci! Böyle bir ortamda alttaki insanlar ne yapar? İnsanlar birbirini düşman olarak görür.

İYİ PARTİ’YE NEDEN KATILMADI?

Siz uzun yıllar MHP’de siyaset yaptınız. Partinin grup başkanvekilliğini yaptınız. Hatta yanlış hatırlamıyorsam 2016’nın ocak ayında Sayın Bahçeli’nin rahatsızlığı nedeniyle yıllar sonra MHP grubunu yöneten ilk kişi de siz olmuştunuz. Herkes sizin MHP’den ayrılmanızla ilgili çeşitli yorumlar yaptı. Peki ya, İYİ Parti’ye neden katılmadınız? Neden aktif olarak siyasetin içinde değilsiniz?

O süreç içerisindeki gelişmelere katkı sağlayamayacağımı, katkı sağlayacak bir ortamı bulamayacağımı düşünerek hareket ettim. Dolayısıyla bir bir muhasebenin neticesindeydi. Onlarla ilgili değerlendirmenin neticesinde hareket ettim.

Yani size bir teklif gelmedi mi? Geçen senenin ekim ayında İYİ Parti’ye geçeceğiniz yönünde bazı iddialar dile getirilmişti zira…

Bunlarla ilgili bir değerlendirme yapmak istemiyorum açıkçası. Katkı sağlama arayışlarına ben saygı duyuyorum. Aktif siyasette değilim ama her konu hakkında fikirlerimi söylüyorum. Bu zeminin nasıl olacağı, hangi safhasında toplumla buluşturabileceğimi biraz zaman gösterecek. Onun dışında insanların birtakım taleplerinin çok tabii olduğunu düşünüyorum. Sonuç itibariyle siyasetin reel politik tarafları da var. Siyaset zemini konusunda önümüzdeki süreçlerin belirleyici olacağını düşünüyorum. Bu konuda toplumla fikirlerimi ve düşüncelerimi açıkçası paylaşma niyetim var. Balon içinde siyasetle, balonun dışındaki siyaset çok farklı. Balon içindeki siyasete bir katkı sağlama aracı güdüyoruz.