TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Moskova'da düzenlenen Uluslararası Eşitlik ve Diyalog Konferansı'nda Ukrayna savaşı ve NATO'ya dair önemli değerlendirmelerde bulundu. TELE1 Ukrayna muhabiri Okay Deprem de konferansta bir konuşma yaptı.
Rusya'nın başkenti Moskova'da, Rusya ve Kırım'ın Dostları Grubu tarafından Uluslararası eşitlik ve Diyalog Konferansı düzenlendi. Rusya Dışişleri Bakanlığı binasında bulunan toplantı salonundaki konferansın moderatörlüğünü Rusya'nın Daimi Kırım Temsilcisi ve Duma Milletvekili Georgiy Muradov yaptı. Kırım ve Rusya'nın dostları tarafından düzenlenen organizasyona Rusya ve Kırım'ın devlet yetkilileri dışında dünyanın dört bir yanından katılımcılar geldi. 40'dan fazla ülkenin temsilcileri arasında aktivistler, politikacılar, gazeteciler, siyasetçiler ve akademisyenler vardı. Konferansa Türkiye'den TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ katıldı. [caption id="attachment_737307" align="alignnone" width="690"]

NATO NEDEN GENİŞLİYOR?
Öncelikle belirtelim ki; Ukrayna savaşı bağlamında, klasik anlamda büyük, zorba ve saldırgan bir emperyal güç ile saldırıya uğrayan mazlum ve mağdur bir ülke ve bir halk yok. Rusya’nın, NATO saldırısını ya da kuşatma harekâtını, Ukrayna üzerinde karşılamaya ve durdurmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Sorunun temelinde yatan asıl neden budur. Bütün bu olup bitenlere “Batılı demokrasiler” sesini çıkarmamış, tersine yeni rejimi silahlandırmamaya yönelmiş, Ukrayna’yı bütün uyarılara karşın NATO’ya almaya kalkışmış, dahası faşist grup ve örgütleri ahlaksızca desteklemiştir. Neo Naziler, toplumsal destekleriyle ters orantılı şekilde, Ukrayna güvenlik ve askeri bürokrasisi içinde en etkili güç haline gelmiştir. Faşist liderlerin doğum günleri ulusal bayram ilan edilmiş, tescilli soykırım suçlularının heykelleri dikilmiştir.UKRAYNA GERÇEĞİ
Ukrayna Batılı emperyalistlerin hizmetindeki turuncu darbe (devrim değil, darbe) girişimcilerinin altın vuruş yapmaya kalkıştıkları ülkedir. Çünkü Soğuk Savaş döneminin bitiminden sonra NATO durmamış, tersine Doğu Avrupa’da sistematik şekilde bir kuşatma harekâtı yürütmüştür. Nedeni bellidir; NATO ve ABD, potansiyelleri itibarıyla kendisine ileride yeniden rakip olabilecek bir gücün yükselmesini önlemeye çalışmaktadır. Bu arada, kendi varlık gerekçesini sürdürebilmek için de, gerçek bir rakip olmaktan çıkarılan ve fakat “düşman” ihtiyacını karşılayacak bir ülke yaratmaktır. İşte bu nedenle NATO ve ABD, Rusya’ya karşı 30 yıldır bir çevirme operasyonu yürütmektedir. Oysa şu soru hala ortada duruyor… Varşova Paktı’nın dağılmasına ve iddia edildiği gibi Soğuk Savaş dönemi bitmesine karşın NATO neden varlığını korumaktadır? Dahası, insanlığa karşı suç işlediğini bildiğimiz bu savaş örgütü üye sayısını neden iki katından fazla artırmıştır neden hala yeni üyeler almaya çalışmaktadır? Tatmin ve ikna edici bir yanıt bugüne kadar verilebilmiş değildir. Çok açık ki; Ukrayna gibi jeostratejik önemi büyük olan ve karşıt bir askeri yapılanma içine alındığında Rusya’nın açıkça boğazının sıkılması anlamına gelen bir ülkeyi, 1985’te yapılan anlaşmaya aykırı olarak, NATO’ya almaya kalkışmak açık bir provokasyondur. İsveç ve Finlandiya’nın da Ukrayna’dan sonra NATO’ya alınmak istenmesi de ortada sistematik bir operasyonun yürütüldüğünün işaretidir. İşte Rusya, bu operasyonu Ukrayna üzerinde karşılıyor, durum bundan ibarettir. Dolayısıyla ortada bir Ukrayna-Rusya savaşı değil, NATO-Rusya savaşı vardır. Daha geniş bir perspektiften baktığımızda ise dünyadaki ticari ve siyasi düzeni yeniden kurmaya doğru açılan bir Doğu-Batı hesaplaşması söz konusudur.
MEDYA VE ENFORMASYON SAVAŞLARI
Romantik bir savaş karşıtlığı ile Ukrayna’da gerçekten ne olup bittiğini anlamak arasında kalın bir çizgi vardır. Tam bu noktadaki kritik ayrım şudur; asıl failleri bırakıp, sadece Rusya eleştirisi yapmak ya da salt Rusya eleştirisini öne çıkarmak, son çözümlemede NATO’cu ve Amerikancı bir çizgiye hizmet edecektir. Bu savaşın bir de basın ve medya boyutu var. Savaş bir anlamda medya üzerinden de yürütülüyor. Batı medyası ve onun kontrol ettiği bir kısım Türkiye medyası, gerçeği saptırmak, bilgiyi karartmak ve yanlış (bozulmuş) haber ve bilgi ile bölge halklarını ve dünyayı etkilemek istiyor. Bu girişimde ya da operasyonda başarılı olduğu da söylenebilir. Ancak, benim yönettiğim Türkiye merkezli televizyon kanalı TELE1 ve dijital yayınlarımızla yaptığımız gibi, bu dezenformasyon saldırısı püskürtülebilir. Dahası, yenilgiye uğratılabilir. TELE1 sayesinde, hangi siyasal eğilimde olursa olsun, artık Türkiye’de hiçbir medya kuruluşu açıkça Ukrayna ve Batı yanlısı bir çizgi izleyemiyor. Çünkü, bağımsız gazeteciler gerçeği ve doğru bilgiyi halka ulaştırdıkları gibi, ülkenin karar vericileri üzerinde de çok etkili oluyor. Başarı dileklerim ve saygıyla"
Muhabir: Gizem Özlen