Meral Akşener: Yıldırım yayın bitse de gitsek modundaydı

Yayın tarihi: 17 Haziran 2019 Pazartesi 8:34 am - Güncelleme: 17 Haziran 2019 Pazartesi 9:04 am

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Fox TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programında soruları yanıtlıyor. Akşener, İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğünü yaptığı ortak yayın için şu değerlendirmede bulundu; ’23 Haziran’daki seçimde de bazı AKP’liler düşmanlaştırıcı dili devam ettirdiler. Sayın Yıldırım yayında bitse de gitsek modundaydı ‘dedi.

Akşener’in açıklamalarından satır başları:

17 yıldır ortadan kalkan bir gelenek söz konusu. Kibirli bir gelenek ortadan kalktı. Bunun devamını diliyorum. Türkiye’nin gerildiği bir ortamda nefes aldırdı. İstanbul’da oy kullanacak olup kararsız olup seçmen açısından bir karar verme imkanı sundu.Sayın İmamoğlu’nu canlı yayında oldukça motive gördüm. Ama en önemlisi Sayın Yıldırım’ı incitici bir sözü olmadı. Bunu çok önemli görüyorum. O kadar yorulduk ki.. Kandil ile şahsen benim ve sayın Karamollaoğlu’nun sözleşme yaptığı ilan edildi. İllet olduk, FETÖ’cü olduk. 23 gün sabahtan akşama kadar çalıştık, sayın Kılıçdaroğlu ile ortak mitingler yaptık. Gittiğim ilçelerde adayların değil sayın Erdoğan’ın resimleri vardı.

Vatandaşlara adayları değerlendirmelerini, hizmet anlayışlarını değerlendirmelerini istedim. Bu bir genel seçim değil. Beka ile ilgisi olmadığını anlattım. Seçimden sonra komşularınızla, akrabalarınızla görüşmeye devam edeceksiniz dedim.

‘YILDIRIM YAYIN BİTSE DE GİTSEK MODUNDAYDI’

23 Haziran’daki seçimde de bazı Ak Partililer düşmanlaştırıcı dili devam ettirdiler. Sayın Yıldırım yayında bitse de gitsek modundaydı. Ak Partililer her şeyden muaf görüyor kendilerini. İstanbul’daki gökdelenlerin sorumlusu CHP’ymiş. Hukuki olarak Şehircilik Bakanlığı ve Büyükşehir Belediyesi’nin iznine tabi o gökdelenler. O izinlere bakıldığında siyasi iradeyi görürsünüz

‘SAYIN YILDIRIM KÖŞEYE SIKIŞTIĞINDA FETÖ DEDİ’

Sayın Yıldırım köşeye sıkıştığı anda FETÖ dedi. Ekonomiden sorumlu damat bey o gelenekten geliyor. Asıl olan şu: FETÖ’nün 15 Temmuz’da ortaya koyduğu o darbe girişimi sonrasında hiç der almamışlar. Vakıf önemli bir şey, Osmanlı’dan beri gelen bir gelenek. Şimdi belediye nakit para vermeyebilir ama dağıttığı kaynaklar var. FETÖ vakıflar üzerinden geldi. Sayın İmamoğlu’nun dediği gibi devlete güvenip resmi kurumlar üzerinden iş yapmak gerekir. Böylece akrabalar üzerinden bir vakıflaşma söz konusu olmaz. Türkiye’de her şeyin olduğu gibi bu anlayışın da cılkı çıktı. Ben sayım Yıldırım’ın FETÖ ile ilişkisi vardır diyemem ama Bakanlık yapmış bir isim

‘İSTANBUL’DA İNANILMAZ BİR İSRAF VAR’

1994’te İstanbul belediyesinin borcu 2 milyar dolardı, bugün 20 milyar dolar olduğu söyleniyor. Bu borç İstanbul’a harcansaydı, trafik sorunu çözülür, iş imkanları artardı. İnanılmaz bir israf var. Bizim gibiler, yani orta karar aileler, şükretmek ve kul hakkından korumayı öğretir. Sizi belli konularda dikkatli olmaya yöneltir; bu sınıfsal bir bakış açısıdır. Sınıfsal çelişkileri şükretmeye yönelterek çözer. Eğitim bize o zengin çocuğu ile, iyi okulları kazanabilmeyi ve iyi bir hayat yaşamayı iyi çalışmayı, bu ülkenin önemli görevlerinde bulunma umudunu aşılar.
Cumhuriyetin en büyük özelliği budur. Muhtar olamaz dendi, Başbakan oldu, Cumhurbaşkanı oldu, saray yaptı. Saray yaptırınca ayrı değerler sistemi oluşur, israfı göremezsiniz. Afrika’da sağ görüşlü bir diktatör devirmek için yola çıkmış Marksist gruplar devirmişler, sarayları büyütmüşler, araba sayıları çoğalmış. Sayın Erdoğan’da aynı değerler sisteminden hareket ediyor. Sayın Erbakan ‘Adil düzen’ diye harika bir sistem bulmuştu. İktidar 17 yılda büyük bir bürokratik kadro kurup, müthiş maaşlar ödüyorsunuz. Bir hayat tarzı geliştirip değerler üretiyorsunuz.
Daire başkanlarının, şube müdürlerinin kaç tana aracı var, modelleri nelerdir? Saray içinde ödenen kredi kartları ne kadardır, limitler var mıdır? Bu hayat tarzını onlar üretiyor. Ben bir bilim insanıyım. Diktatörlükleri, saray erkanını incelemiş bir hocayım. İtiraz ederek, simit hesabı yaparak gelip, itibardan tasarruf olmaz anlayışında bir Türkiye’ye geldik.