Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile görüşen CHP’li Yalçın Karatepe, “Görüşmeye 4 talep ile gittik ancak 4 saatin sonunda acı reçeteyi yine vatandaşa çıkaran anlayışlarında bir değişim iradesi olmadığını maalesef gördük” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Hazine ve Maliye’den sorumlu gölge bakanı Yalçın Karatepe ile bakanlıkta bir araya geldi. 4 saat 15 dakika süren görüşmenin ardından CHP heyeti bakanlıktan ayrıldı.

Görüşmenin ardından basın açıklamasında bulunan CHP’li Yalçın Karatepe şunları söyledi:

“Bugün sayın Mehmet Şimşek’le görüşmemizi gerçekleştirdik. Biz iktidarın milletin yaşadığı ekonomik yıkımdaki sorumluluğuna ortak olacak değiliz. Yine biz iktidarın bundan sonra yapacaklarına bir kredi açacak da değiliz. Biz temsil ettiğimiz kitlelerin haklarını savunmak, toplumun acil sorunlarını bizzat muhatabına iletmek ve bedeli ödeyenin vatandaş olmaması için bu görüşmeyi gerçekleştirdik. Yapıcı muhalefet anlayışıyla daha önce kamuoyuna açık olarak söylediğimiz şeyleri paylaştık.

“GÖRÜŞMEYE 4 TALEPLE GİTTİK ANCAK 4 SAATİN SONUNDA…”

Görüşmede 4 ana talebi ilettik. Asgari ücrete ara zam, emekli aylıklarına artış yapılması, tarımsal desteklerin artırılarak tarım kanunun öngördüğü şekilde yüzde 1 oranında çiftçilere ödenmesi, bu kapsamda şimdiye kadar açıklanmış olan çay ve buğday gibi alım fiyatlarının güncellenmesi ve vergide adaletsizliğin giderilmesi. Biz bu önerilerimizi sunduk ve takipçisi olacağız. Görüşmeye 4 talep ile gittik ancak 4 saatin sonunda acı reçeteyi yine vatandaşa çıkaran anlayışlarında bir değişim iradesi olmadığını maalesef gördük.

Uygulanmakta olan ekonomik programın Türkiye’de nasıl bir bölüşüm şoku yarattığını hepimiz biliyoruz. En üst gelir grubunda yer alanların gelirlerinde ciddi artış olurken düşük gelirlilerin gelirlerinde bir gerileme olduğunu görüyoruz. Zenginlerin zenginleştiği, yoksulların yoksullaştığı bir dönemdeyiz. Uygulanan ekonomik politikalarının temel hedeflerinden bir tanesi yurt içi talebin dengelenmesine yönelik tedbirlerin alınması. Oysa biz biliyoruz ki Türkiye’de talebin önemli bir kısmı üst gelir grubunda yer alanlardan kaynaklanmaktadır.

Talebi dengelemek ya da baskılamak için düşük gelir grubunda yer alanların gelirlerindeki artışın, örneğin ücret aylıklarının, emekli maaşlarındaki artışın sınırlandırılmasının doğru olmadığını görüyoruz. Bunu da sayın bakana çok açık bir biçimde ifade ettik.

“ASGARİ ÜCRETE ZAM YAPILMAMASINA RAZI OLMAMIZ SÖZ KONUSU DEĞİL”

Enflasyonun bu kadar yüksek seviyede seyrettiği bir dönemde asgari ücrete zam yapılmamasını şiddetle reddediyoruz. Buna razı olmamız söz konusu değil. Bu artışın yapılmasının bir zorunluluk olduğunu sayın bakana ifade ettim. Benzer şekilde emekli aylıklarında da artış yapılmasının bir zorunluluk olduğunu ifade ettim. Yasadan gelen enflasyon kadar artış yapmak zorunda olsalar da biz bunun yeterli olmadığını, bunun üzerine de artış yapılması gerektiğini söyledik. Ancak memur emeklileri açısından durumun çok daha olumsuz olduğunu da ifade ettik. Şöyle ki; memur emeklilerinin aylıklarındaki artış enflasyon farkı artı sözleşmeden gelen diye bir ifade kullanılıyor biliyorsunuz. Yılın ilk yarısında sözleşmeden gelen kısım, ilk 6 ayda ortaya çıkacak enflasyon verisinden düşüldükten sonra ikinci altı aylık döneme denk gelen sözleşme farkı eklenecek. Böyle bir uygulamanın yapılması durumunda memurların ve memur emeklilerinin alacağı ücret artış oranı yüzde 20 gibi bir seviyede kalacaktı, bunun yetersiz olduğunu ifade etmek isterim.

Geçen yıl sayın cumhurbaşkanının bir açıklaması vardı; kamu çalışanlarına, memurlara seyyanen yapılan bir zam vardı ‘biz bunu aynen memur emeklilerine de uygulayacağız’ demişti ama üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen uygulanmadığını biliyoruz. Bunun da uygulanması gerektiğini sayın bakan ifade ettiğimizi paylaşmak isterim.

Tarım konusundaki düşüncelerimizi de paylaştık. Tarımın çok önemli bir konu olduğunu düşünüyoruz. Tarımın bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu, bir ülkenin birincil amacının vatandaşlarının uygun maliyetle gıdaya erişebilmelerini sağlamak olduğunu sayın bakanla paylaştım.

İnsanların ekonomik güçleriyle orantılı olarak vergi ödemesi gerektiği konusundaki görüşlerimizi de paylaştık. Bugün Türkiye’deki vergi sisteminin adaletli olmadığını, ödenen vergilerin ekonomik güçle ilişkili olmadığını, özellikle düşük gelirli vatandaşların üzerindeki vergi yükünün çok ağır olduğunu ifade ettik. Bu çerçevede sayın bakana düzenleme yapılmadı gerektiği konusunda bazı önerilerde bulunduk.

FAİZ TEPKİSİ

İktidarın yeniden göreve geldikten sonra ilk yaptığı şey faiz oranlarında ciddi artışa gitmek oldu. En yüksek artışın özellikle düşük gelir gruplarının çok sık kullandığı kredi kartlarında ve kredili mevduat hesaplarının faiz oranlarında olduğunu biliyoruz. Kredili mevduat hesaplarına aylık yüzde 5 faiz uygulanmaktadır. Ama daha vahim olanı bu hesaplar ya da kredi kartları üzerinden kullanılan kredilere ödenen faizin yüzde 30’u kadarı verginin de vatandaşın omuzlarına yüklenmiş olması. Bu bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil.

Muhtaç olan insan kredinin maliyetine bakma imkanına bile sahip değil. Faizin bu kadar yükselmesine rağmen KMH’taki borç tutarı 116 milyar TL’den 260 milyar TL’ye yükseldi. Vatandaş geliri olmadığı için bu yüksek faizli imkandan borçlanıyor. KMH üzerinden en düşük gelir grubundan yaklaşık ayda 2 milyar TL vergi alınıyor.

2006 yılında vergi kanununda yapılan bir düzenlemeyle, yurt dışında ‘vergi cenneti’ olarak adlandırılan ülkelere giden para üzerine yüzde 30 oranında vergi alınmasına yönelik düzenleme yapıldı. Fakat bu düzenlemenin hayat bulabilmesi için ‘vergi cenneti’ olarak adlandırılan ülkelerin listelerinin cumhurbaşkanı tarafından yayınlanması gerekiyor. Kanunun üzerinden 18 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bu ‘vergi cenneti’ ülkeleri listesinin yayınlanmamış olmaması Türkiye’de bu ülkelere kaynak aktaranların vergilendirilmemesi sonucunu doğurduğunu, vergi adaletiyle örtüşmediğini sayın bakana ifade ettik.

KÖİ PROJELERİNİN MALİYETLERİ

“Kamu özel işbirliği projeleri maliyetlerinin kabul edilmez olduğunu, herhangi bir adım atılmadığını söyledik. Cumhurbaşkanı bu projeler için ‘kamunun cebinden 1 kuruş çıkmayacak’ demişti ancak 2024 bütçesinde bu projeler için 160 milyar TL üzerinde bir ödeme yapılacağını biliyoruz. KÖİ projelerindeki şirketlerin gerçek anlamda vergilendirilmesi gerektiğini, bu şirketler matrahsız iken vergi oranını 5 puan artırmanın sonuç vermeyeceğini belirttik. Verginin yüksek gelir gruplarından yüksek oranda alınması gerektiğini, konunun takipçisi olacağımızı beyan ettik. Şirketlerin ne kadar vergi borcunun silindiğini, uzlaşmaların ne olduğunu kamuoyuna açıklamalarını istedik.”

“TÜİK’İN VERİLERİNE İLİŞKİN ELEŞTİRİLERİMİZOLDUĞUNU SÖYLEDİM”

“TÜİK’in açıkladığı verilere ilişkin eleştirilerimiz olduğunu, kamuoyunda bu verilere şüpheyle yaklaşıldığını, bu şüphelerin de haklılık payının çok yüksek olduğunu ifade ettim. Verilerin şeffaf biçimde kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini söyledim.

TÜİK için bağımsız danışma kurulu kurulmasını önerdik, verilere ilişkin tereddütlerin kalkması için bunun gerekli olduğunu söyledik.
Ekonominin eğitim sisteminden, yönetim modelinden ve hukuktan bağımsız olamayacağını, kalkınma için bütünsel bir bakışa ihtiyaç olduğunu söyledik. Bakan Şimşek anlattıklarımızı dinledi. Kendisi de değerlendirmeler yaptı.

“YURT DIŞI HARCI KONUSUNDA SOMUT BİR YANIT ALAMADIK”

Yurt dışı çıkış harcının alınmaması gerektiğini söyledik ama somut bir yanıt alamadık. Tasarıyla ilgili çalışmayı henüz tamamlamadıklarını sanıyorum.

Gübre ve yemdeki KDV istisnasının kaldırılacağına dair iddiaları gündeme getirdim. Taslak Meclis’e gelince son durumu göreceğiz.”

CHP – Mehmet Şimşek görüşmesi 4 saat sürdü