MEB’den tartışma yaratacak Deniz Feneri protokolü

Yayın tarihi: 26 Kasım 2019 Salı 10:44 am - Güncelleme: 26 Kasım 2019 Salı 5:05 pm

Milli Eğitim Bakanlığı, Deniz Feneri Derneği’ne, “İyilik Okulu Protokolü” adı altında okulların kapısını açtı. Derneğin, protokol kapsamında öğrencilere yönelik ödüllü yarışmalar düzenlemesine izin verildi. Beş yıl süreceği öğrenilen işbirliğinin Türkiye genelindeki tüm ortaokulları kapsayacağı açıklandı. Ortaokulların yanı sıra halk eğitim merkezleri ve açık öğretim kurumları da protokole dahil edildi.

Dini vakıf ve derneklerin de aralarında yer aldığı çok sayıda tartışmalı kurumla işbirliği yapan Milli Eğitim Bakanlığı, şimdi de Deniz Feneri Derneği ile masaya oturdu. Bakanlık ve dernek arasında, “İyilik Okulu” adı altında işbirliği protokolü imzalandı. Öğrencilerin harçlıklarınıdan yapacakları bağışların, “İyilik Kumbarası” adı verilen kumbarada toplanmasını öngören protokol beş yıl sürecek.

Danıştay’ın, “Protokoller, kamusal eğitim sorumluluğunun ihlalidir” kararına karşın Ensar Vakfı başta olmak üzere, İlim Yayma Cemiyeti ve TÜGVA gibi birçok vakıfla işbirliği anlaşması imzalayan MEB, tartışmalı protokollerine bir yenisini daha ekledi. Deniz Feneri Derneği, 18 Kasım’da imzalanan protokol kapsamında bakanlığın yeni ortağı oldu.

EN KAPSAMLI PROTOKOL

Birgün’den Mustafa Mert Bildircin’in haberine göre, MEB ile Deniz Feneri Derneği arasında imzalanan protokole, “İyilik Protokolü” adı verildi. Derneğin, protokol kapsamında öğrencilere yönelik ödüllü yarışmalar düzenlemesine izin verildi. Beş yıl süreceği öğrenilen işbirliğinin Türkiye genelindeki tüm ortaokulları kapsayacağı açıklandı. Ortaokulların yanı sıra halk eğitim merkezleri ve açık öğretim kurumları da protokole dahil edildi. Bakanlığın Deniz Feneri Derneği’yle imzaladığı protokol, bugüne kadarki protokollerin en kapsamlısı oldu.

ÖĞRENCİLER DERNEĞE TAŞINACAK

Protokol ile ortaokul öğrencilerinin Deniz Feneri Derneği’ne götürülmesinin de önü açıldı. Derneğin genel merkezinde ya da şubelerinde, “İnsani değerlere dair hassasiyet artırmak” amacıyla öğrencilere yönelik faaliyet düzenlenmesine izin verildi. Derneğe, öğrencilere yönelik sınırsız faaliyet düzenleme olanağı sağlayacak protokolün amacı, “Toplumda iyiliğin yaygınlaşmasını ve sosyal dokunun güçlendirilmesini sağlamak” şeklinde açıklandı.

Protokol kapsamında okullarda, “İyilik” temalı yarışmalar ve etkinlikler düzenlenecek. Etkinliklerin düzenleneceği okulları dernek belirleyecek. Milli eğitim müdürlükleri ise protokol kapsamında yapılacak etkinliklerin tanıtımını ve duyurusunu yapacak.

KUMBARAYA ATILACAK

Okullarda, aralarında, “İyilik Günlüğü” ve “İyilik Kumbarası” adı verilen etkinliklerin de yer aldığı onlarca etkinlik düzenlenebilecek. Öğrenciler, “İyilik Kumbarası” adı verilen etkinlik çerçevesinde derneğin kendilerine verdiği kumbaralara bağışlarını atacak. Etkinliğin amacı, “İyilik yapmak ve infakta bulunmak” olacak. Deniz Feneri Derneği’nce belirlenen, “Öncü şahsiyetler”, okullarda konferans, söyleşi ya da sohbet programları düzenleyebilecek.

Protokol ile okullarda, “Yardımlaşma duygusunu sevdirmek” amacıyla “İyilik Projesi Yarışmaları” yapılacak. Bakanlığa bağlı tüm müdürlüklerin adeta seferber edileceği yarışmalar için Eylül 2020’de ödül töreni düzenlenecek. Öğrencileri yarışmaya katılmaya teşvik etmek için para ödülü konulacak.

MEB YARGI KARARLARINA MI DİRENİYOR?

MEB’in yargı kararlarını yok sayarak vakıf ve derneklerle imzaladığı protokollerin iptaline yönelik mücadeleyi sürdüreceklerini belirten Eğitim Sen, “İyilik Okulu” protokolüne tepki gösterdi.

Sendikadan yapılan açıklamada, “Öğrencilerimizin dayanışmayı ve yardımlaşmayı davranış haline getirmesi için bu derneklere ihtiyaç yok” denilerek şu sorular soruldu:

MEB yönetiminin bu protokoller üzerinde merkezi bir kontrolü var mıdır? Protokoller bir planlama dahilinde mi imzalanmaktadır yoksa her genel müdürlük kendine yakın vakıf ve derneklerle mi işbirlikleri yapmaktadır?

MEB’in Danıştay tarafından verilen iptal kararlarına rağmen bu protokolleri aynı şekilde yapmayı sürdürmesi, yargı kararına direnmek anlamına gelmez mi?

Protokolde amaç olarak belirtilen hususlar MEB’in asli görevi değil midir?

DENİZ FENERİ SANIKLARINI AKLAYAN YARGIÇLARA YENİ SUÇLAMA: ÇETEYE ÇALIŞMIŞLAR

Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın haberine göre; Almanya’da, “asrın yolsuzluğu” olarak nitelendirilen Deniz Feneri Derneği davasının Türkiye ayağında, sanıkları beraat ettiren İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı İsmail Hakkı Yolmaz ile üye İsmet Karabulut’un meslekten ihraç olmalarına neden olan davada aldıkları hapis cezasının gerekçesi açıklandı. Yargıtay 19. Ceza Dairesi, kararında sanal kumar çetesi baronu Veysel Şahin ve yakınları hakkında “yargılamayı yenileme ve infazın durdurulması” kararı veren Yolmaz ve Karabulut’un, “maksatlı biçimde usul ve yasaya aykırı şekilde karar vererek çete üyelerine haksız menfaat sağladıkları” belirtildi.

İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “Sanal Kumar Çetesi” davasında Veysel Şahin ve adamları, 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Sanık avukatları, yargılamanın yenilenmesini istedi, ancak talep reddedildi. Avukatlar bu kez “ret” kararına itiraz edince dosya, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi. Bu mahkeme başvuruyu kabul etti, sanıklar hakkındaki cezaların infazını da durdurdu. 5. Ağır Ceza Mahkemesi de kararın yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Konu, daha sonra Hâkimler Savcılar Kurulu gündemine geldi. Kurul, 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkan, İsmail Hakkı Yolmaz ve üye İsmet Karabulut hakkında soruşturma başlattı. Hukuka aykırı karar verdikleri gerekçesiyle açığa alınan iki isim hakkında yapılan soruşturma sonucunda “görevi kötüye kullanma” suçundan dava açıldı. Dava ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nde görüldü. Yargılama sonucu, Yolmaz 5 ay hapse mahkûm edilirken, cezası paraya çevrildi. 1 yıl 8 ay hapse çarptırılan Karabulut’un cezası da ertelendi.

TEAMÜLLERE AYKIRI

Daire, Yolmaz ve Karabulut’un mahkûmiyet gerekçesini açıkladı. Oybirliği ile alınan kararda, başkan Yolmaz’ın “çete üyeleri hakkındaki kararın verilmesinde tüm inisiyatifi üye İsmet Karabulut’a bırakarak, teamüllere aykırı bir karara imza attığı ve bu şekilde görevi kötüye kullandığının anlaşıldığı” belirtildi. Karabulut’un ise sanal kumar çetesi hakkındaki dosyayı bizzat takip ettiği vurgulanan kararda, “talep geldikten sonra, birkaç saat içinde dosyayı inceleyip alışılmışın dışında yazdığı 8 sayfalık kararı da başkan ve diğer üyenin yeterli araştırma yapmasına imkân bırakmadan, doğrudan imzalamalarını sağladığı” kaydedildi. Kararda, üye Karabulut’un aynı durumda bekleyen başka dosyalar olmasına karşın, bu dosyaya öncelik tanıdığı ve ayrı bir önem atfettiği belirtildi. 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “maksatlı biçimde, usul ve yasaya açıkça aykırı şekilde” verilen bu kararla, “çete üyesi sanıklar hakkında verilen hükmün infazına başlanamadığı ve bu şekilde çete sanıklarının haksız menfaat elde etmesine neden oldukları” ifade edildi.

‘Deniz Feneri’ soruşturması nedir?

Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri e.V. yolsuzluk nasıl ortaya çıktı?

İddianameye göre, 2006 yılında Berlin İslam Cemaati Başkanı ve IGMG (Milli Görüş İslam Toplumu e.V.) eski hukuk danışmanı Abdurrahim Vural, Almanya’nın çeşitli maliye dairelerine dernekle ilgili iddialar içeren şikâyet yazıları gönderdi. Vural, yardım paralarının kötüye kullanıldığını, vergi kaçakçılığı yapıldığını yazıyordu. Aynı yıl Sema Tokgöz adına Berlin’den Frankfurt am Main Maliye Dairesi’ne bir faks gönderildi ve aynı suçlamalar yöneltildi. İncelemelerde bu faksı da Vural’ın gönderdiği saptandı. 20 Şubat 2007’de Frankfurt am Main Savcılığı’na, kimliği belirsiz bir şikâyet daha ulaştı. Dilekçeden, bu kişinin dernektekileri yakından tanıdığı anlaşılıyordu. Yazıda sanık Mehmet Gürhan’ın tüm işleri yönettiği yer alıyordu.

Ancak tüm bu şikâyetlerden önce, 2002’den itibaren dernek yöneticilerinin para trafiği Alman makamlarınca inceleniyordu.

 Soruşturma nasıl yürütüldü?

Bu iddialar üzerine soruşturma başlatıldı ve Nisan 2007’de Deniz Feneri Derneği e. V ve Kanal 7 TV Almanya Temsilciği’ne baskınlar yapıldı. Bilgisayarlar, dosyalar, belgeler, muhasebe kayıtları ve banka dekontları incelenmek üzere alındı. Savcılık o zaman yaptığı açıklamada yardım adı altında toplanan paraların amaç dışı kullanıldığını, çeşitli firma ve kişilere aktarıldığını söyledi. Şimdiki davanın sanıkları olan Deniz Feneri Derneği e.V’nin ve Kanal 7 INT’in Genel Müdürü Mehmet Gürhan, yardımcısı konumundaki Mehmet Taşkan ve Deniz Feneri e.V. ve Kanal 7 Int yayıncısı Euro 7 Fernseh GmbH’nın muhasebe ve mali müdürü Firdevsi Ermiş tutuklandı.

İddianamedeki suçlama ne?

Alman savcılığın iddianamesinde, derneğin Deniz Feneri Derneği kampanyasıyla 41 milyon avro topladığı ve bunun 18 milyonunu amaç dışı kullandığı öne sürülüyor. İddianamaye göre suç tarihi 2002-2007. Suçlama özetle şöyle: “Derneğin amacı ihtiyacı olanlara yardım toplamaktı. İnternette, gazetelerde, televizyonlarda (özellikle Kanal 7’de) reklamlar yapıldı ve insanlara hesap numaraları verilerek bağış istendi. İsteyen nakit isteyen havaleyle bağışını gönderebiliyordu. Beş yılda 41 milyon avro bağış toplandı. Ama paraların büyük kısmı gerçek amaç için kullanılmadı. Sanıklar hesaptan yüksek miktarda para çekiyordu. Bazı şirketlere ortak olunmuştu. Paraların bir bölümü kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye gönderiliyordu. Yaklaşık 18 milyon avro bu yolla kullanıldı.”