Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kahraman edasıyla “Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde” kuracağını ilan ettiği “Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı” önerisi tam da böyle bir örnektir. Erdoğan hep yaptığı gibi, sorun çözer gibi yapıyor ama ilk düğmeyi bilerek ve isteyerek yanlış ilikliyor. Böyle olunca da ondan sonraki adımların hiçbir hükmü kalmıyor!
Türkiye’de Alevilerle ilgili sorunu çözüp, tartışmayı bitireceksen öncelikle Alevileri gerçekten eşit yurttaş olarak göreceksin. Bunun birinci ve belirleyici adımı da, istisnasız bütün Alevilerin ve de yargının (hem Yargıtay’ın, hem de AİHM’in) ibadethane olarak gördüğü Cemevini tıpkı Cami, Kilise, Sinagog ve Havra gibi bir ibadethane olarak kabul etmekten geçer! Yargıtay’ın “bir mekanın ibadet yeri sayılıp sayılmamasının münhasıran o inanca tabi insanların taktirinde bulunmalıdır" belirlemesine ve “Alevi inancına mensup insanlarının inanç ve ibadet merkezlerinin cemevleri olduğu, Alevilerle birlikte tüm toplum kesimleri tarafından kabul edilmiş bir olgu ve gerçekliktir” kararına rağmen Cemevini bir ibadethane olarak değil, bazen “kültürevi” bazen de “cümbüşevi” olarak görürsen,”İslam’da cami ve mescit dışında başka bir ibadethane yok” dersen, sorunun çözülmesi mümkün olmaz! Nitekim Erdoğan tam da bunu yapıyor ve bu yüzden bilerek ve isteyerek Cemevi ile ibadethane kavramını yan yana getirmiyor, Aleviliği de sanki “turistik bir kültürmüş” gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir “Daire Başkanlığı” olarak görüyor, Cemevlerinin aydınlanma, su ve bakım giderleri gibi giderlerinin de kamu kaynakları kullanılarak karşılanmasını da bir lütuf gibi sunuyor. Oysa Alevilerin birincil sorunu, ne cemevlerinin elektrik ve su sorunu, ne de imar sorunudur, Alevilerin birincil sorunu hem yasalar hem de günlük yaşamın her alanında eşit yurttaş kabul edilme sorunudur! Bu dayatmacı, dikte ettirici ve “tarif edici” yaklaşım bitmeden Türkiye normalleşmez, tartışmalar bitmez...
NORMALLEŞMEK İÇİN
Türkiye normalleşecek, hukuk ve demokrasi yeniden ayakları üzerine dikilecekse, atılacak adımlar bellidir:
1)Herkesin inancını ve kimliğini olduğu gibi kabul etmek. Kimseye kendi inancını ve kimliğini tarif etmemek!
2)Neredeyse “cüzzamlı” bir hale getirilen laikliği yeniden hatırlamak ve devletin hakem rolünü üstlenerek bütün inançlara eşit mesafede durmasını sağlamak!
3)Türkiye’de “farklı olan”, eşit yurttaş görülmeyen herkesin mağduriyetler ve acılar yaşadığını unutmadan, mağduriyetleri ve acıları yarıştırmak yerine ortadan kaldırmanın yollarını bulmak!
4)Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak için dini değil aklı ve bilimi kullanma cesaretini göstermek!
12 Ekim 2022, İstanbul
Necdet Saraç