Lugansk Halk Cumhuriyeti İçişleri Bakan Yardımcısı ve komünist lakaplı komutan Vitaliy Viktoroviç Kiselyov, “Lukaşenko sonrası tufan mı?” sorusuna, "Hayır rejim kendini korur" diye yanıt verdi.
Okay Deprem'in Lugansk Halk Cumhuriyeti (LHC) İç İşleri Bakan Yardımcısı ve Lugansk bölgesinin önde gelen askeri komutanlarından Vitaliy Viktoroviç Kiselyov ile “Tele1.com.tr” için özel olarak gerçekleştirdiği eksklüsiv röportajın ikinci bölümünü bugün veriyoruz:
https://tele1.com.tr/luganskli-komutan-kiselyov-polonya-ukraynali-nasyonalistlere-kucak-acacak-631970/
VİTALİY VİKTOROVİÇ: “ ‘BİRLİK DEVLETLERİ’ PAKTINA YENİ ÜLKELER DE KATILACAK”
Sn. Kiselyov ile uzun sohbetimiz adeta soluksuz sürerken, genel bir soruya daha geçiveriyorum: “Güney Doğu Ukrayna’yı bütün olarak nasıl bir geleceğin beklediği” kritik ve yanıtı herkesçe en çok merak edilen sorulardan birisine... Donbass’ın LHC, Rusya ve Çeçen özel birliklerince tam olarak kontrolünü sağlanmadan, güney doğunun yeni kaderinin belirlenmesi için somut adımlar atılması noktasında her şeye rağmen erken olduğunun altını çiziyor Vitaliy Viktoroviç. Bir diğer ifadeyle; yakın gelecekteki muhtemel referandum şartlarının hem Donbass hem de Ukrayna’nın güney doğusunda etnik Rus ve Rusça konuşan nüfusun yaşadığı toprakların, onun ifadesiyle “kurtarılmasından”, Donetsk ve Lugansk Halk Polisi ve Rusya Silahlı Kuvvetleri’nce alınmasından geçtiğini ısrarla ve bir kez daha belirtiyor. Sonrasında konu gene bambaşka bir mecraya akıyor: Rusya Federasyonu ve Beyaz Rusya arasında meşhur “Birlik Devleti” (Soyuznoye Gosudarstvo) anlaşmasına. Bu bağlamda çok mühim bir iddia ortaya atıyor ki, o da; Kazakistan başta olmak üzere eski Sovyet Cumhuriyetlerinden pek çok devletin de oldukça kısa vadede söz konusu konfederasyona katılacağını yönünde. Dahası, adı geçen çatı örgütlenmesine Güney Doğu Ukrayna’da kurulacak devlet veya devletler ile Donbass’ın da katılacağı kanaatini seslendiriyor. Bu arada kendisinin bir başka sansasyonel iddiası da; Ukrayna’nın Karadeniz’e kıyıdaş bütün bölgelerinin Rusya’ya geçmesinin ardından, yani ülkenin Azak’tan sonra deniz ile bağlantısının kesilmesinden, ağırlıklı endüstriyel bölgelerini kaybetmesinden sonra, en iyimser tahminle karasal ve tarımsal ufak bir ülke olarak mevcudiyetine devam edebileceği.
RUSYA İLE BELARUS’UN FİİLİ BİRLEŞME SÜRECİ BAŞLADI BİLE
Belarusya’yı bu kadar konuştuktan sonra sözü Baltık ülkelerine getirmemek herhalde olmazdı. Bölgedeki üç ülkenin de, eskiden olduğu gibi bugün de Rusya açısından çok stratejik ve ticari bir rol oynadığını söylüyor Vitaliy Kiselyov. O esnada aklıma şöyle bir soru sormak geliyor kendisine: “Peki Belarus’un Rusya ile birleşme ihtimali gerçekten de var mı, var ise bunun ne kadar zamanda gerçekleşebileceğini düşünüyorsunuz?”
Ona göre tam birleşme süreci, bütünlüklü entegrasyon süreci zaten yavaştan başlamış durumda. Bunun da ilk ve en bariz göstergesi ilk etapta KGB’nin (Belarus Güvenlik Servisi – açılımının tam çevirisi ise: “Devlet Güvenlik Komitesi”). FSB’ye (Federal Güvenlik Hizmeti – Rusya) bağlanması, giderek ona bağlı bir birim haline gelmesi olacak dediklerine bakılırsa eğer.
BELARUS TAM OLARAK HAK ETMEDİĞİ BİR REFAH DÖNEMİ YAŞADI VE YAŞIYOR
Belarus konusunu, bu sefer de kendisi farklı yönleriyle açmaya devam ediyor. Litvanya – Letonya ve Estonya ile Rusya arasındaki illegal ticaretin çok mühim bir oranının Beyaz Rusya üzerinden geçtiğini, bu ülkenin göreli refahını, Belarusluların yıllardır, reel olarak yaşayabileceklerinden çok daha iyi yaşıyor olmalarının bir dolaylı dinamiğini de buna bağlıyor. “Yani Belarus 20 yıldır bir yerde hak etmediği bir refahı mı yaşadı ve yaşıyor” diye sorduğumda ise bunu “Kesinlikle evet” biçiminde cevaplıyor. Bu noktayı, ülkenin Rusya Federasyonu’ndan en ucuz gaz ve petrolü aldığını, dahası; kendi petrol rafinerileri sayesinde ham petrolü işlemek suretiyle Avrupa ülkelerine çok daha yüksek fiyatlardan satarak çok ciddi karlar elde ettiği ve bu yolla da bütçesini finanse ettiği bilgisini ekliyor. Bunun yanı sıra, Rusya’dan en düşük faizle ve en uygun ödeme şartlarında 30 ile 40 milyar dolar arasında kredi temin ettiğini hatırlatıyor.
LUKAŞENKO SONRASINDA REJİM KENDİSİNİ MUHAFAZA ETMEYİ BAŞARABİLİR
Son olarak ise Aleksandr Lukaşenko sonrasını soruyorum kendisine, Belarus’ta uzun süre askerlik yapmış, bölgesel jeopolitiği iyi bilen ve gene geniş yöredeki siyaseti yakinen takip eden birisi olarak bu sorunun yanıtını ondan da duymak istiyorum. “Deyim yerindeyse Lukaşenko sonrası tufan mı?..”: “Hayır” diğer yanıtlamayı tercih ediyor. Ona kalırsa Beyaz Rusya’nın kurumları, kurumsal yapısı, her şeye karşın, aksi yönde radikal bir değişikliğe izin vermeyecek durumda, bilhassa da Rusya ile karşılıklı ilişkilerde gelinen nokta gözetildiğinde. Bunun da ötesinde, Belarus nüfusunun hatırı sayılır bir oranının her şeye rağmen, Sovyet ve Rus dönemine epey yakın olduğunu, eski ile bugünü birleştiren geleneksel değerlerine bağlı bulunduğunu; özellikle de Büyük Anayurt Savaşı’ndaki büyük partizan mücadelesinin ülkenin sosyo kimyasında çok derin bir miras bıraktığını, bunun da en nihayetinde Lukaşenko sonrasında dahi rejimin kendisini korumayı ve varlığını sürdürmesine imkân vereceğini kaydediyor…