Kutuplaştırıcı siyaset AKP’yi küçültüyor

ASLA OY VERMEM!

Nitekim AKSOY Araştırma’nın en son araştırmasında bu gerçeğin sonuçlarını da açıkça görüyoruz. Bütün seçmen içinde CHP’ye “asla oy vermem” diyenler oranı yüzde 41,8 ile oransal olarak en düşük seviyede olurken, seçmenin yüzde 56,2’si AKP, yüzde 61,2’si de MHP için “asla oy vermem” diyor! (Bu oran İYİ Parti için yüzde 49,7, HDP için yüzde 79,5)  Bu sonuç aynı zamanda toplumda bir değişim ve dönüşüm isteğini de yansıtıyor. Çünkü toplumun ezici bir çoğunluğu yıllardır tekrarlanan yalnızca tarihi ve bazen de isimleri değişen kutuplaştırıcı, ötekileştirici siyasetten bıkmış durumda!  Oligarşik bir yapıya dönüşen Erdoğan iktidarı değişen Türkiye resmini görmüyor, kentleşmenin birçok kavramı değiştirdiğini, özellikle dinin eski etkisinin kalmadığını görmek istemiyor. Oysa Erdoğan’ın “kimlikler” hesabıyla “yüzde 30-70 dengesi” üzerine inşa etmek istediği “iki partili sistem” hayali biteli çok oldu,  mecliste şu anda grubu olan beş partiyle birlikte tam 14 parti var! Bundan dolayı, söyleyen Erdoğan da olsa 9 yıldır “Gezi kalkışmasında camide içki içildi” yalanına eklenen “camilerimiz yakıldı” yalanı da, “Milletimizin mukaddes değerlerine dil uzatıyorlar, provokasyonları ibadethanelerimizi ve imam hatiplerimizi hedef alacak şekilde büyüdü” söylemi de istenilen karşılığı bulmuyor. AKP bırakın kendi seçmenini, kendi kadrolarını bile bu söylemler karşısında konsolide edemiyor, nitekim dört gün önce tutuklanan Gülşen’in dört gün sonra ev hapsi de olsa tahliye edilmesi de bunu işaret ediyor! Aynı şey yasaklanan festivaller ve konserler için de geçerli. Toplum vicdanı bu tür keyfi ve yaşam tarzına müdahale eden yasakları kabul etmiyor, tıpkı Ankara’da hak arayan öğretmenlerin dövülmesinin büyük tepki toplaması gibi… Aynı tepkiyi şimdi “Musa peygambere bakıyorsun, adamı da tarih bilmiyor, yok öyle birisi. Musevilerin kitabındaki Mısır'dan çıkış olayı da yok” dediği için "Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlere alenen aşağılama" suçlamasıyla ve "şüpheli" sıfatıyla ifadeye çağrılan Prof. Dr. Celal Şengör için de yaşayarak göreceğiz. Halkın ezici bir bölümü Celal Hoca’nın yanında yer alacak. Çünkü sağından soluna muhalefet bir bütün olarak dini tartışmaların ve kutuplaşmanın çok dışında kendisini konumlandırmış durumda. Kılıçdaroğlu’nun ve Karamollaoğlu’nun son uyarıları da bu yüzden önemli! Etnik ve dini kimlikler üzerinden demokrasi çıkmaz, aslolan eşit yurttaşlıktır!