‘Koronavirüs laboratuvarda üretildi’ tartışmalarına son noktayı koydular

Yayın tarihi: 18 Mart 2020 Çarşamba 3:06 pm - Güncelleme: 18 Mart 2020 Çarşamba 3:06 pm

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve dünyaya yayılan koronavirüs (COVID-19) hakkında birçok iddia ortaya atıldı. Çin, virüsün ABD ordusu tarafından Wuhan’a getirildiğini öne sürerken, virüsün laboratuvarda üretilmiş olduğu iddiaları da sıkça dillendirildi. 17 Mart 2020’de Nature Medicine’de yayımlanan bir araştırma, virüsün doğal evrimin bir sonucu olarak geliştiğini ortaya koydu.

Bilimfili’nden Gürkan Akçay’ın Türkçeleştirdiği makalede, SARS-CoV-2 ve virüsle akraba diğer virüslerden elde edilen gen dizilimlerinin analiz edilip novel koronavirüsün bir laboratuvarda ya da genetik bir müdahale ile üretilmiş olabileceğine dair herhangi bir bulgu elde edilmediği ortaya kondu. Araştırmacılar, bilinen koronavirüs suşlarının mevcut genom dizisi verilerini karşılaştıran araştırmacılar, SARS-CoV-2’nin doğal süreçlerden kaynaklandığını kesin olarak belirleyebildiklerini duyurdu.

Çin, ABD’yi suçladı: Çin’i karalama amacıyla çeşitli asılsız açıklamalar yapıldı

‘Koronavirüsü ABD getirdi’ tartışmasına Trump’tan yanıt

VİRÜSÜN KÖKENİ NEREYE DAYANIYOR?

Araştırma ekibi, virüsün kökeni konusunda da iki senaryo olabileceğini kaydetti.

Birinci senaryoda, virüs, insan olmayan bir konakçıda doğal seçilim yoluyla mevcut patojenik durumuna evrildi ve sonra insanlara atladı. Bu senaryo, diğer koronavirüs salgınlarında da meydana gelen durumdu. Örneğin; SARS’da insanların misk kedisi ile doğrudan teması söz konusuyken, MERS’de ise develerle doğrudan temas sonucu insanlara bulaş meydana gelmişti. Araştırmacılar, yarasa koronavirüsüne çok benzediğinden; yarasaları SARS-CoV-2 için en olası rezervuar olarak görüyor. Bununla birlikte, yarasalar ve insanlar arasında bir ara konağın muhtemelen olduğunu gösteren deliller mevcut, yani doğrudan yarasa-insan iletimi vakası bulunmuyor.

Bu senaryoda, SARS-CoV-2’nin spike proteinlerinin ayrıştırıcı her iki özelliği de –resepter bağlanma alanı ve virüsün yarılma bölgesi– mevcut haline insanlara enfekte olmadan evrimleşti. Bu durumda, mevcut salgın, muhtemelen insanlar enfekte olur olmaz hızlı bir şekilde ortaya çıkacaktı, çünkü virüs onu patojenik hale getiren ve insanlar arasında yayılabilen özellikleri geliştirmiş olacaktı.

İleri sürülen ikinci senaryoda ise, virüsün patojenik olmayan bir versiyonu bir hayvan konakçısından insanlara sıçradı ve daha sonra insan popülasyonundaki mevcut patojenik durumuna evrildi. Örneğin, Asya ve Afrika’da bulunan armadillo benzeri memeliler olan pangolinlerden elde edilen bazı koronavirüsler, SARS-CoV-2’ye çok benzer bir reseptör bağlanma alanı yapısına sahiptir. Pangolinden gelen bir koronavirüs, doğrudan veya misk kedisi veya yaban gelinciği gibi bir aracı konak yoluyla bir insana bulaşmış olabilir.

Daha sonra, yarılma bölgesi olan SARS-CoV-2’nin diğer belirgin spike proteini bölgesi, muhtemelen salgının başlamasından önce insan popülasyonunda sınırlı saptanmamış dolaşım yoluyla bir insan konakçı içinde evrimleşmiş olabilir. Araştırmacılar, SARS-CoV-2’nin yarılma bölgesinin, insanlar arasında kolayca bulaştığı gösterilen kuş gribi suşlarının yarılma bölgelerine benzediğini buldular.

SARS-CoV-2, insan hücrelerinde böyle virülan bir yarılma bölgesine sahip olacak biçimde evrimleşebilir ve kısa süre sonra koronavirüs muhtemelen insanlar arasında yayılma yeteneğine sahip olabileceğinden mevcut salgını başlatabilirdi. Araştırmacılara göre, bu noktada hangi senaryoların büyük olasılık olduğunu bilmek imkansız değilse bile zordur.

Öte yandan, SARS-CoV-2, insanlara mevcut patojenik formunda bir hayvan kaynağından girdiyse, virüsün hastalığa neden olan suşu hala hayvan popülasyonunda dolaşabileceği ve insanlara bir kez daha atlayabileceği için gelecekteki salgınların olasılığını artırır. Ancak insan popülasyonuna giren ve patojenik olmayan bir koronavirüsün, daha sonra SARS-CoV-2’ye benzer özellikleri evrimleştirme ihtimali yine de daha düşük gibi görünüyor.

Makalenin tamamı için tıklayınız.