Kimyasal çözücülere maruz kalan kadınların çocuklarında otizm riski

Yayın tarihi: 2 Ağustos 2019 Cuma 2:13 pm - Güncelleme: 2 Ağustos 2019 Cuma 2:14 pm

İşyerinde kimyasal çözücülere maruz kalan kadınların çocuklarında otizm görülme olasılığının daha yüksek olduğu öne sürüldü.

ABD’de yapılan çalışmada araştırmacılar 740 anne ve 891 babanın iş geçmişini inceledi. Araştırmada otizm spektrum bozukluğu teşhisi konmuş 537 çocuğun ebeveynleriyle normal nörolojik gelişim gösteren 414 çocuğun ebeveynleri karşılaştırıldı.

Bu incelemelerde çocuklarda nörolojik ve doğuştan anormalliklerle bağlantılı 16 maddeye, ebeveynlerin hamilelik öncesinde ve süresince ne sıklıkta ve yoğunlukta maruz kaldığı değerlendirildi.

Bu maddeler arasında ilaçlar, metaller, tarım ilacı, anestezikler, zift, hidrolik yağ, plastik, polimer, radyasyon, temizlik sıvıları, dezenfektanlar ile boya ve yağ çözücüler dahil kimyasal çözücüler yer aldı.

Sonuçlar, herhangi bir kimyasal çözücüye maruz kalan annelerin otizmle bir çocuğa sahip olma olasılığının, maruz kalmayanlara göre yüzde 50 daha fazla olduğunu ortaya koydu.

Annelerin işyerinde en çok maruz kaldıkları kimyasallar, temizlik maddeleri ve dezenfektanlar, çözücüler ve etilen oksit olarak sıralandı. Babalarda ise bu maddeler temizlik maddeleri ve dezenfektanlar ve metaller oldu.

Kimyasal çözücüler dışında başka hiçbir maddenin otizm riskini arttırdığına dair bir sonuca varılmadı.

“Daha geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var”

Araştırmanın baş yazarı Ulusal İşyeri Güvenliği ve Sağlığı Enstitüsü’nden Erin McCanlies, “Eğer hamileyseniz ya da hamile kalmayı planlıyorsanız işvereninize işyerinde ne tür çözücü maddeler kullandığını sorun” dedi.

Araştırma çözücülerin doğrudan nasıl otizme neden olup olmadığını ya da nasıl etkili olduğunu gösteren kontrollu bir deney değil. Araştırmanın bir eksiği de hangi belirli çözücü ve ürünlerden uzak durulması gerektiğini barındırmaması.

Erin McCanlies de araştırma sonuçlarının çevresel ve mesleki faktörlerin, otizm spektrum bozukluğunda rolü olduğuna dair kanıtlara katkı yaptığını ve daha geniş kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.