Kılıçdaroğlu Gezi Parkı Davası tutuklularının aileleri ile buluştu

Yayın tarihi: 15 Mayıs 2022 Pazar 12:55 pm - Güncelleme: 15 Mayıs 2022 Pazar 4:29 pm

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da Gezi Parkı Davası tutuklularının aileleri ile bir araya geldi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve milletvekilleri ile birlikte Gezi davasında hukuksuz biçimde 18 yıl hapisle cezalandırılan 8 ismin aileleriyle ile bir araya geldi.

Kılıçdaroğlu, “Toplum; demokrasi konusunda, özgürlükler konusunda, bedel ödeyen bu insanları asla unutmaz. Biz, dolaylı bedel ödüyoruz, onlar doğrudan bedel ödüyorlar. Bizim görevimiz de bedel ödeyenlerin yanında durmak, içinde bulunduğumuz ortam neresi olursa olsun onların sözcülüğünü yapmak” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi davasında hukuksuz biçimde 18 yıl hapisle cezalandırılan Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Yiğit Ali Ekmekçi, Ali Hakan Altınay ve Can Atalay’ın aileleri ve avukatlarıyla kahvaltıda bir araya geldi.

“BİZ DOLAYLI BEDEL ÖDÜYORUZ, ONLAR DOĞRUDAN BEDEL ÖDÜYORLAR”

Demokrasi vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, “Biz, demokrasinin önemini belki de bu tür olaylarla biraz daha kendi ruhumuzda, bedenimizde, anlayışımızda, düşüncelerimizde hissediyoruz ve demokrasi mücadelesinin de bunun için verilmesi gerektiğini biliyoruz.” dedi. Kılıçdaroğlu, “Elbette ki bu mücadelede insanlar bedel öderler. Şu anda içeride olan arkadaşlarımız, bu bedeli ödeyenlerdir. Dolayısıyla toplum; demokrasi konusunda, özgürlükler konusunda, bedel ödeyen bu insanları asla unutmaz. Onlar, tarihteki yerlerini alırlar. Bizim temel hedefimiz şu: Bedel ödemeyenler olarak -biz dolaylı bedel ödüyoruz, onlar doğrudan bedel ödüyorlar- bizim amacımız, bizim görevimiz de bedel ödeyenlerin yanında durmak, onların bir anlamda içinde bulunduğumuz ortam neresi olursa olsun onların sözcülüğünü yapmak bir anlamda.” ifadelerini kullandı.

“BU SIRADAN BİR OLAY DEĞİL”

Bu haksızlığın sadece Türkiye’de değil yurt dışında da yankı bulduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Yaşadığımız olay, aslında sıradan bir olay değil. Bir ülkenin entelektüel düzeyi yüksek, olayları sağlıklı sorgulayabilen, haksızlıklar karşısında sesini rahatlıkla ifade edebilen, düşüncesini ifade edebilen arkadaşlar bunlar. Sıradan insanlar değil. Dolayısıyla bunların tutuklanmaları, hapse atılmaları da sıradan bir olay değil. Çok sayıda örneği var bunun tarihte. Bütün mesele, bunların tekerrür etmemesiydi. Ama maalesef darbe dönemlerinde ben bunu çok gördüm. Ben, 12 Mart’ı da gördüm, 12 Eylül’ü de gördüm, bu dönemi de gördüm. Dolayısıyla yaşadığımız olaylar ve dramlar, bundan sonra keşke hiç yaşanmasa. Ve bizler hangi görüşte, düşüncede olursak olalım, en az azından düşüncelerimizi birbirimize saygıyla anlatabileceğimiz bir atmosferi yakalayalım” dedi.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancığlu ise, “Bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da dayanışmaya, umudu birlikte büyütmeye ve örgütlenmeye, örgütlülüğe devam diyorum” sözleriyle dile getirdi. Gezi tutsaklarının ve ailelerinin yanında olmanın vazifeleri olduğuna dikkat çeken İmamoğlu da “Hiçbir ailemizin başka bir duyguyla bize bakmamasını istiyoruz. Bu bizim vazifemizdir ve onu yerine getiriyoruz. Hukuksuzluğa uğrayan kim varsa, ona da şekilde davranmaya hazır bir yönetimiz” ifadelerini kullandı.

KILIÇDAROĞLU 12 EYLÜL ANISINI ANLATTI

Kemal Kılıçdaroğlu Gezi Parkı tutuklularının aileleriyle yaptığı görüşme sırasında 12 Eylül anısını anlattı. Kılıçdaroğlu şu şekilde konuştu:

“12 Eylül dönemi. Bürokratken, yurt dışına gideceğim, bir yıl süre hesap uzmanlarını yurt dışına gönderiyorlardı, ben de Fransa’ya gideceğim, 1980’li yıllarda. Tabii giderken babam ve annem Tunceli’deydi, o zaman böyle uçak seyahatleri, Avrupa’ya gidiş- geliş çok rahat değildi. Gidip, yaşlı ikisi de ellerini öpelim de ne olur, ne olmaz diye gittim. Dönüşte öğrenciliğimde gönderdiğim kitaplar vardı. O kitapların bazılarını yanıma aldım. El valizi vardı, onun içine koydum. Çamaşırlarımı üst tarafa koymuştum.

Bindik otobüse, İstanbul’a geliyorum. Elazığ’a yaklaşırken, yolda askerler durdurdular otobüsü, ‘Herkes insin, bagajının başında beklesin’ diye. Tabii biz de indik. Valiz küçük zaten. Onun başında bekliyorum. Sırayla aradılar, bana geldi, ‘Aç’ dediler. Fermuarı açtım. İşte üste atletim falan vardı. Kaldırdı, kitap. Kaldırdı, kitap. Kaldırdı, kitap.

Diğerlerinin tamamına ‘Sizler kaldırabilirsiniz’ dedi, ‘Siz bekleyeceksiniz’ dedi. Bekledik tabii, mecburen bekleyeceğiz. Allah’ın dağı. En üstteki kitabı aldı, hiç unutmuyorum. En üstteki kitap ‘İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı.’ Gri bir kapağı var. ‘Devlet Planlama Teşkilatı’ yazıyor. Çeviriyor sayfalarını hiç resim yok. Hepsi yazı. Dedi ki, ‘Bu kitapların taşınmasının yasak olduğunu bilmiyor musun sen?’ Dedim, ‘Bu yasak değil, Devlet Planlama Teşkilatı’nın yayını.’

“BEN DEVLET MEMURUYUM BUNLAR DA KAMUNUN KİTABI”

Hüviyetimi aldı. Hesap uzmanlarının hüviyeti, bizim hürriyetlerde Başbakan, Maliye Bakanı ve kurul başkanlarının imzası vardır. ‘Her türlü vali, kaymakam yardım eder falan filan’ diye. Fakat Süleyman Demirel’in imzası var, o da içeride, 12 Eylül döneminde.

‘Sen bekleyeceksin’ dedi, götürdü kitabı. Bir teğmen var, ona verdi. O aldı kitaba baktı. Hüviyetime bakıyor. Bana şöyle işaretle, ‘Gel’ dedi. Gittim oraya. ‘Sen’ dedi, ‘bu kitapları nasıl taşıyorsun?’ dedi. Dedim, ‘Ben devlet memuruyum. Bunlar da kamunun kitabı.’ ‘Bir daha seni görmemeyim buralarda. Şimdi seni serbest bırakıyorum’ dedi. Bütün otobüs, herkes binmiş, sadece ben aşağıdayım. Herkes bana bakıyor, ‘bu ne yapıyor?’ diye.

Valizi aldık, bagajlar da kapandığı için otobüse koltuğun altına koydum. İstanbul’a gelinceye kadar üç ayrı yerde arama oldu. ‘Herkes insin, valizin başında beklesin.’ Tabii ben valizi aşağıya indirmedim. İndim ben de. Ama hiç kimse de çıkıp, ‘Ya bu koltukların altında bir şey var mı?’ diye bakmadı.

‘İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’ tesadüfen üstte. Onun altında bir sürü, sol içerikli kitap var. Doğan Avcıoğlu’nun kitapları, İsmail Beşikçi’nin kitapları var. Yani, iyi ki onu bulmadılar. O dönem yaşadığım stresi, o dönem kişi seni gözaltına alıyorum dese, yapacağınız hiçbir şey yok. Dağın başında, telefonla bile ulaşamazsınız. Şu anda içerdekiler de dışarıya çıkınca güzel anıları olacak.”

 

Kılıçdaroğlu: Ülkemiz karnını doyurmak için ithalat yapan bir ülke