Kazdağları köylüleri, Halilağa Bakır Madeni projesine karşı açılan davanın sonucu beklenmeden ağaç kesimine başlanmasına Danıştay önünde yapılan açıklamayla tepki gösterdi.

Danıştay'ın bir an önce davayı kararı bağlaması istenen açıklamada, “Cengiz Holding’in hukuksuz kesimi acilen durdurulmazsa, mantarı, kekiği, ahlatı, kuş burnuyla bizi besleyen, kurdun, kuşun, sincapların yuvası olan ormanımız gözümüzün önünde yok olacak. Havamız, suyumuz, toprağımız siyanürle, asitle, diğer kimyasal maddelerle kirlenecek. Kanser olmak istemiyoruz. Mahkemelerimiz duysun artık sesimizi” denildi.

Açıklamayı okuyan Hacıbekirler köyünden Sündüs Çelik, şunları söyledi:

“Bizler, Çanakkale’nin Bayramiç ve Çan İlçesine bağlı Hacıbekirler, Yanıklar, Muratlar ve Halilağa köylüleriyiz. Köylerimizin çok yakınında, neredeyse içinde Truva Bakır Madencilik, ‘Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi’ projesi için ellerimizle diktiğimiz çam ormanımızda ağaç kesimine, yol çalışmalarına başladı. Çam ağaçlarımız, meşelerimiz 14 gündür cayır cayır kesiliyor. Ciğerimiz pişti üzüntüden. Maden alanı köylerimizin ortasında. Kesimciler köylerimizden geçiyor her sabah. Testere seslerini evlerimizden duyuyoruz bütün gün. Hayvanlarımızı otlattığımız meralarımız, ekip biçtiğimiz tarlalarımız, bostanlarımız madenin içinde kalacak. Ne yiyip ne içeceğiz biz, bunlar elimizden alınırsa bizim. Kasaba yüzü, market yüzü bilmeyiz biz. Yediğimizi, içtiğimizi bu topraklardan çıkarırız, maden hepsini elimizden alacak. Aç mı kalalım devlet duysun sesimizi, mahkemelerimiz duysun artık sesimizi.

“TARLALARIMIZIN, HAYVANLARIMIZI OTLATTIĞIMIZ MERALARIN ELİMİZDEN ALINMASINA RAZI DEĞİLİZ"

Dava açtık, keşifler yapıldı. Bilirkişiler geldi gezdi buraları. Rapor yazdılar. ‘Kamu yararı’ yoktur dediler bu köyler için, burada yaşayan köylüler için. Ama mahkeme bunu da duymadı. Madenle pazarlık masasına oturmadık, satmadık topraklarımızı. Satmadığımız topraklarımıza şimdi kamu yararı vardır denilerek kamulaştırma yapılmaktadır. Hakkımızda kamulaştırma davaları açılmıştır. Bizler tarlalarımızın, hayvanlarımızı otlattığımız meraların elimizden alınmasına razı değiliz.

Köylerimiz yıllardır sulu tarıma geçmek için, hayvanlarımız için gölet bekliyordu. Hacıbekirler’e gölet yapılacaktı. Seviniyorduk. Ama şimdi madenin su ihtiyacı için iki adet gölet yapılacağını öğrendik. Bu göletlerin suyu da köylerimizin su kaynaklarından sağlanacakmış. Biz susuz kalacağız. Bu göletler de yetmeyecek diye Çan’ın Kocabaş Çayı’ndan da kanal ile su alınıp getirilecekmiş madene. Çan’ın 55 köyünü besleyen Kocabaş çayı da susuz kalacak. Biz susuz yaşayamayız. Hayvanlarımız susuz yaşayamaz. Kirazlı köyünde altın madeni projesi için kesilen yüzbinlerce ağacı gördük. Ormandan geriye hiçbir şey kalmadı. Biz o manzarayı hiç unutmadık. Devletimiz halkın hukuksuzluğa tepkisine kulak verdi ve projeyi iptal etti. Çok sevindik. Bizim de sesimizi duysun.

“BU MADENİN KAMU YARARI YOKTUR”

Okullarda yasaklanan yılbaşı kutlaması sokakta tartışma yarattı! Okullarda yasaklanan yılbaşı kutlaması sokakta tartışma yarattı!

Cengiz Holding’in hukuksuz kesimi acilen durdurulmazsa, mantarı, kekiği, ahlatı, kuş burnuyla bizi besleyen, kurdun, kuşun, sincapların yuvası olan ormanımız gözümüzün önünde yok olacak. Havamız, suyumuz, toprağımız siyanürle, asitle, diğer kimyasal maddelerle kirlenecek. Kanser olmak istemiyoruz. Bizler, bu projenin ÇED Olumlu Kararı’nın iptal edilmesi için sivil toplum kuruluşları ile birlikte iki kere dava açtık. Birinci davada bilirkişiler keşif yaptı. Rapor hazırladı. Rapor, “Bu maden burada olmaz, kamu yararı yoktur” dedi ve hakimler de bilirkişi raporuna itibar etti ve davayı kazandık. Ancak şirket yeniden ÇED Raporu hazırladı. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çan Çevre Derneği, Ayvalık Tabiat Derneği, Ege ve Marmara Çevreci Belediyeler Birliği ve 91 vatandaş adına açtığımız ve Çanakkale 1. İdare Mahkemesi tarafından görülen ikinci davamızda da, proje sahasında yeniden bilirkişi keşfi yapıldı. Bu raporda; çevre mühendisi, jeoloji ve hidrojeoloji mühendisi ile orman mühendisi bilirkişiler ‘Proje sahasındaki orman varlığı ciddi bir şekilde zarar görecektir. Ocak faaliyetleri sonucunda dağlar, yamaçlar yok edilerek çukurlar açılacak, oluşturulan atık döküm sahası, stok ve malzeme depolama sahalarıyla yüzey topografyası değişecek yüzey ve yeraltı suları olumsuz etkilenecek. Bölgenin su kaynaklarının madene tahsisi bölgede kuraklık yaratacak. Madenin su ihtiyacı için yapılacak göletler ve derivasyon kanallarının da ÇED Raporu’nda yer alması gerekirdi. Bu madenin kamu yararı yoktur’ denildi.

“BİZ EVLERİMİZDE YAŞAYAMAYACAĞIZ”

Ancak ne yazık ki mahkeme heyeti kendi atadığı ve görüş istediği bilirkişi heyetinin raporuna itibar etmedi ve 14 Haziran 2024 tarihinde, bir üyenin muhalefetine karşın 2 üyenin oy çokluğu ile davamızı reddetti. Daha önce kazandığımız davanın kaybedilmiş olmasına çok üzüldük. Bu karara karşı 26 Temmuz 2024 tarihinde, Danıştay 4.Dairesi’ne temyiz başvurusunda bulunduk. Avukatımızdan edindiğimiz bilgiye göre, Danıştay 4.Dairesi öncelikle yürütmenin durdurulmasına yönelik talebimizi, Bakanlığın savunması alındıktan sonra değerlendirmeye karar verdi. Geçen sürede savunma verme süresi de sona erdi ve yürütmenin durdurulması hakkında bir karar verilmek üzere dosya görevli Danıştay hakimine iletildi. Tam da bu aşamada iken kesim başladı ve 14 gündür ağaç kesimleri son hız devam etmekte. Avukatımız 01 Kasım 2024 tarihinde Danıştay 4.Dairesi’ne dilekçe ile ağaç kesimi fotoğraflarını gönderdi ve telafisi mümkün olmayan zararların önüne geçilmesi için dosyanın acilen incelemeye alınıp, yürütmenin durdurulmasını talep etti. Avukatımızın başvurusundan sonra 11 gün geçti ancak ağaç kesimleri daha da hızlanarak devam ediyor. Artık telafisi mümkün olmaz hale gelecek, yüz binlerce ağacımızı kaybettik. Bu altın bakır madeni projesinde hukuksuzluk yaşanmaktadır. Kirazlı’da olanların bir benzerini bir kere daha yaşamak istemiyoruz. Bizler zaten kıt kanaat geçinen köylüleriz. Geçimlik tarlalarımızı, suyumuzu, toprağımızı, ormanlarımızı kaybetmek istemiyoruz. Evlerimizin 500 metre yanında 18 sene patlatma yapılarak hayatımızın mahvedilmesine razı değiliz. Yaşlılarımız, çocuklarımız, bebeklerimiz dinamit sesleri ile uyanmasın. Bu maden buraya yapılırsa bizler evlerimizde yaşayamayacağız. Köylerimizi terk etmek zorunda kalacağız. Bizler şehre taşınsak ne yer, ne içeriz?

“DOĞAMIZ MAHVOLMADAN ADALETİN TECELLİ ETMESİNİ İSTİYORUZ"

Devletimizin bizleri, köylüleri de düşünmesini, mağdur etmemesini istiyoruz. Erzincan İliç Altın Madeni’nde yaşanan felaketi de televizyonlardan gördük. 9 köylü hayatını kaybetti. Sonra işçiler işten çıkartıldı. Şimdi işsiz kalan köylüler tarlalarını maden yüzünden kaybettikleri için geçinemiyorlar. İsyan ediyorlar. Biz de İliç’in köylüleri gibi olmak istemiyoruz. Köyümüzün hemen yanında yapılmak istenen atık barajının çökmesinden korkuyoruz. Hayatımızdan endişe ediyoruz. Bizim tarlalarımızda yetiştirdiğimiz ürünlerimiz, baktığımız hayvanlar zaten bizim altınlarımızdır. Köylerimizin hemen yanından çıkartılacak olan madenden bizim hiçbir yararımız olmayacaktır. Altın bakır, çıkartan şirketin olacaktır. Karı şirkete, zararı bize olacaktır. Şirketi daha zengin ederken bizi daha da yoksullaştıracak olan bu maden projesini istemiyoruz. Madenin yol açtığı zarar daha fazla büyümeden, doğamız mahvolmadan, adaletin tecelli etmesini istiyoruz. Ellerimizle binbir zorluklarla diktiğimiz ağaçlarımızın katledilmesine yüreğimiz daha fazla dayanmıyor, o ağaçların çığlıklarını biz duyuyoruz, hakimlerimiz de duysun istiyoruz. Danıştay’dan, acilen yürütmeyi durdurma kararı vermesini ve arkasından da ÇED Olumlu kararını iptal etmesini bekliyoruz. Danıştay hakimlerimizin sesimizi duyacağına inanıyoruz. Saygılarımızı sunuyoruz.”

Köylülerin Danıştay 4. Daire'den randevu talep ettikleri, olumlu dönüş olması halinde yapılacak görüşmenin ardından Meclis'e geçecekleri öğrenildi.