Kazanan-kaybeden

Yayın tarihi: 27 Şubat 2023 Pazartesi 10:01 am - Güncelleme: 27 Şubat 2023 Pazartesi 10:01 am

Hüsnü Mahalli

Başka bir açıdan

24 Şubat yani Cuma günü Ukrayna savaşının birinci yıldönümü idi. Batının yaklaşık yüz ülkesi Rusya’ya karşı Neo-Nazi destekli Zelenski rejimini destekliyor. Bu ülkeler şimdiye dek Rusya’ya yönelik yaklaşık 18 bin yaptırım kararı aldı ama Rusya’nın değil kendi ekonomileri perişan oldu.

Yaklaşık 13 milyon Ukraynalı ülke dışına kaçtı ve başta Almanya olmak üzere bir çok Avrupa ülkesine dağıldılar.

ABD’nin yarı sömürgesi konumundaki Almanya’nın Sosyal Demokrat- Yeşiller koalisyonu savaşın en ateşli savunucusu. Belki de Almanlar, Hitler’in Sovyet cephesindeki büyük yenilgisinin intikamını alma peşindeler. Sovyet kültürünün mirasçısı Ruslar ise ‘Almanlar faşist söylem ve eylemlerinden vazgeçmezse yakında Kızıl Bayrağı yeniden Berlin’de dalgalandırırız’ diyorlar.

Amerikan emperyalizminin savaş saplantıları devam ettiği sürece Ukrayna’da çözümün yakın olmayacağını herkes biliyor. Bunun için Başkan Putin ‘ Batının bizi yenmesine asla izin vermeyeceğiz’ diyor ve nükleer başlıklı füzelerini hazır durumda tutuyor.

Özetle dünya artık 24 Şubat 2022 öncesine asla dönmeyecek ve savaşın yakın gelecekte bitebileceği yönündeki umutlar giderek azalıyor. Çünkü savaş aygıtı NATO ile Avrupa ülkelerinin çapsız iktidarlarını esir alan Washington kolay kolay yenilgiyi kabullenmeyecek ama Ukrayna perişan olduktan sonra halkını yüzüstü bırakıp gidecektir.

Vietnam’da, Kamboçya’da, Somali’de, Irak’da, Afganistan’da ve Latin Amerika’nın bir çok ülkesinde olduğu gibi.

Emperyalizmin işi gücü tezgah, pislik, kan, göz yaşı ve dinmeyen acılar. Başka ülkelerin insanlarını birbirine kırdırmak konusunda çok beceriklidir.

Bunu da çok kolay yapıyorlar çünkü her yerde satın alabilecekleri insanları buluyor ve tepe tepe kullanıyorlar. Faşist, dikta ve demokrasi düşmanı iktidarlar, örgütler, yapılar ve karaktersiz kişiler her zaman emperyalizmin hizmetinde oluyorlar.

Son tezgah Kanlı Arap Baharı idi.

Aralık 2010’da başlayan ve farklı boyutlarıyla Libya, Mısır, Suriye, Yemen, Irak, Lübnan ve diğer Arap ülkelerini etkileyen kanlı süreç bizim coğrafyada en az iki milyon insanının ölümüne, dört milyonunun yaralanmasına, on milyonunun ülkesinden kaçmasına ve en az iki milyon evin yıkılmasına ya da zarar görmesine neden oldu.

Bu ülkelerin yeniden toparlaması için en az 20-30 yıl gerekecek.

Tezgahta başoyunculuğa heveslenen AKP yönetiminde Türkiye’nin durumu çok daha ilginç. İktidar; 12 yılın fiyaskolarından hiç bir ders almaksızın içeride ve dışarıda bilerek ya da bilmeyerek yanlış politikalarına devam ediyor. Ülkenin bütün kurumları tartışma konusu ya da perişan durumda.

TSK, yargı, Kızılay, eski adıyla Devlet İstatistik Kurumu, DPT, DİB, TCMB, Hazine, medya ve daha neler neler.

Cumhuriyet sonrası inşa edilen varlıkların büyük bölümü satıldı. Arap medyasına göre iktidar geri kalanları satmak için karanlık pazarlıklar yapıyor.

Zaman zaman sosyal medya paylaşımlarına yansıyan insan çürümeleri en tehlikeli olanıdır. Her şeyle baş edilebilir ama cehalet, sapkın tarikatların etkisindeki bağnaz dinsel saplantılar ve vasatın altındaki söylem ve anlayışlardan kurtulmak çok uzun bir zaman ister.

Bunun için bir an önce bu iktidardan kurtulmak ve yerine toplumsal barış ve uzlaşmayı tesis edecek tertemiz bir yapıyı kurmak gerek.

Var olan bütün tartışmalara rağmen Altılı Masa ya da Millet İttifakı bunun yegane yoludur. Masa’nın partileri buna inanıyorsa halkı da inandırmalıdırlar. Yok inanmıyorlarsa bu ülkenin ve insanlarının geleceği adına ‘ Biz bu işi beceremiyoruz’ diyerek kenara çekilmeli ve cesurca ‘Bizim derdimiz Türkiye değil kendi dar kişisel hesaplarımızdır’ dilebilmelidirler.

Bizim bilmediğimiz başka plan ve projeleri yoksa!

Örneğin bazıları AKP’den kurtulmak istemiyor olabilir.

Tam da içeride olduğu gibi iktidarın dışarıda da işinin giderek zorlaştığı bir dönemde.

Onlarla barışmasına rağmen Erdoğan’ın BAE, Suudi Arabistan ve Mısır liderleriyle ilişkileri ‘limoni’.

Bu üç ülke ile birlikte diğer Arap ülkeleri Esad’la barışmak için hızlı davranıyorlar. Arap Parlamentolar Birliği’den bir heyet dün Şam’a giderek Esad’la görüştü. Bu sabah Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Şükri Başkan Sisi’nin mektubunu Esad’a iletti. Kahire’nin Şam’la barışmasından en çok etkilenecek olan taraf Cumhurbaşkanı Erdoğan yani AKP yönetiminde Ankara’dır.

Erdoğan ; Rusya ve İran üzerinden Esad’la barışma çabasında en yakın zamanda sonuç alamazsa Türkiye çok zorlanır. Böyle bir durumda Katar’ın paraları işe yaramayacaktır. Belki de İslamcı AKP’nin imdadına Yahudi devletinin ( İsrail kendini öyle tanımlıyor) Başbakanı Netanyahu yetişir!