Karanlığa kalma
şiiri boşlayarak’ yazıya yönelmenin? Bu da ayrı bir yazının konusu kuşkusuz!
Şiir, mutlak yoğun çalışma isteyen, üstüne düşünülmek, kibirden uzak tutularak kollanmak, daha da önemlisi sol yanda ‘sıcacık’ tutulmak isteyen bir sanat olmuştur her zaman; buna karşın asıl uğraşısı şiir olan birisi bulduğu imgeleri, metaforları, imajları bir başka tarlaya ekince, komşu tarla sulanmış yemyeşil, ‘kendisine ait’ şiir tarlası kurak bomboş kalabiliyor. Tıpkı bu son bir yılda benim tarlamın nadasa yatması gibi…
Bir yıla yakın zamandır hiç şiir yazmadığımı ama bu arada yüze yakın yazı yazdığımı hayretle gördüm bugün, yazı tarlası tıka/basa ekin doluyken; şiirlerimin olduğu dosyaya girdiğimde 1 (bir) şiir olduğunu hayret, haset ve üzüntüyle görmek… Pek sarsıcı gerçekten!
Bundan sonra n’apmalı bunu da bilemedim açıkçası. Çünkü yazı yazmak da sonuç olarak kendini gerçekleştirmenin, içindekileri haykırmanın, söylemenin, direnmenin yöntemlerinden biri kuşkusuz…
Çözüm olarak şunu buldum; en azından, arada bir de olsa bundan böyle bu köşede şiir yayınlamak, bunun için de en az yazı düşünmek kadar, şiire de zaman ayırmak ve yeni şiirleri de sizlerle paylaşmak... Bundan ötürü, ‘şiirler dosyamdaki’ o bir tek yeni şiiri bu hafta sizlerle paylaşmak istedim;
‘Karanlığa Kalma’
Güneş batıyor, bırakma ellerimi
Değilse ardım sıra kocaman karanlık
Yatma vakti midir uyku derinleşiyor
Usulca bir söz bekliyor yine de ruhum
Orada olsan beni beklesen unutmasan
Dere akıyor ve ay ışığı sarartıyor suyu
Hızlandır adımlarını, karanlığa kalma
Gölgeler büyüdükçe insan küçülüyor
İstişare ettim içten içe, bütün bir gece
Tozunu sildim kuytuluğumdaki anıların
Acıdım, kanadım, akıp durdum sana hep…