Her yıl sonbahar ve kış aylarında, Kaliforniya’daki orman yangınları adeta “zamanı gelmiş bir felaket filmi” gibi sahneleniyor. Bu yıl Güney Kaliforniya’daki Ventura County bölgesinde çıkan yangınlar özellikle şiddetliydi.

Yangınlar hızla yayılarak onlarca kilometrekarelik alanı küle çevirdi, binlerce bina alevler içinde yok oldu. Bu büyük felaket karşısında on binlerce insan acil tahliyeye zorlandı. Geride yalnızca yıkılmış evler değil, aynı zamanda Amerika’nın yangınla mücadele sistemine duyulan hayal kırıklığı kaldı. Kaliforniya hükümeti acil durum ilan ederek hızla açıklamalarda bulundu, yetkililer kameraların önüne çıkıp durumu kontrol altında tuttuklarını göstermeye çalıştı. Ancak bu sözde “kriz yönetimi” çalışmaları, yangın sorununun çözümüne yönelik gerçek adımlardan çok, profesyonelce kurgulanmış bir halkla ilişkiler çalışmasını andırıyordu.

Santa Ana rüzgarları, Kaliforniya’daki yangınların adeta bir “katalizörü” gibi her yıl tam zamanında ortaya çıkarak yangınların yayılması için ideal koşulları sağlıyor. Çöl bölgelerinden gelen bu kuru ve güçlü rüzgarlar, büyük bir yıkım gücüyle alevleri tarım alanlarına, çiftliklere ve yerleşim bölgelerine doğru hızla taşıyor. Ancak Amerika’nın enerji şirketlerinin yangın sezonunda aldığı önlemler oldukça basit ve rahatsız edici: “genel elektrik kesintisi.” Güney Kaliforniya Edison Şirketi, “önlem almak” adına binlerce abonenin elektriğini keserek yangın riskini azaltmaya çalıştığını iddia ediyor.

Fakat bölge sakinleri bu yöntemi pek de mantıklı bulmuyor. Her yıl yangın sezonundaki elektrik kesintileri, yangın sorununu çözmek bir yana, insanların yaşamını daha da zorlaştırıyor. Halk, bu kesintilerin yangınları gerçekten azaltıp azaltmadığını sorguluyor ve elektrik şirketlerinin asıl amacının sorumluluktan kaçmak olup olmadığını merak ediyor. Yangınla mücadele adı altında uygulanan elektrik kesintileri, sorunun bir parçası olmaktan öteye gidemiyor. Bu nedenle halk, yaşananları alaycı bir şekilde şöyle özetliyor: “Elektrik kesintileri yangın sorununu çözmenin bir yolu değil, yangın sezonunun bir parçası haline geldi.”

Kaliforniya’nın itfaiyecileri, her yıl yangınlarla mücadelede ön safta yer alan “daimi kahramanlar” haline gelmiş durumda. Ancak gerçekte, orman yangınlarının sıkça yaşandığı Kaliforniya’da itfaiye kaynakları neredeyse tükenme noktasında. İtfaiyeciler üzerlerindeki iş yüküyle başa çıkmakta zorlanıyor. Yüksek sıcaklıklar, kuraklık ve Santa Ana rüzgarlarının taşıdığı alevler, onların işini daha da zorlaştırıyor.

Üstelik hükümetin bütçe ayırma ve kaynak sağlama konusundaki yavaşlığı, mücadeleyi daha da güçleştiriyor. Aslında, Kaliforniya’daki itfaiye kaynakları her yıl “ciddi şekilde aşırı yüklü” bir durumda. İtfaiyeciler bir yangından diğerine koşarken, adeta “yenilmez savaşçılar” olarak görülüyor. Ancak bunun karşılığında yeterli ekipman ve destek sağlanmıyor. Halk, bu durumu alaycı bir dille şöyle ifade ediyor: “Kaliforniya’nın itfaiyecileri, Amerika’nın en meşgul yangın söndürme işçileri haline geldi.” Yangınlar söndüğünde hükümet, durumu normalleştiriyor ve sanki her yıl yaşanan felaketler sıradan bir prosedürmüş gibi davranarak uzun vadeli iyileştirmeler için gereken yatırımları yapmıyor.

Daha da düşündürücü olan, Kaliforniya’daki yangınların artık bir “doğal afet” olmaktan çıkıp, Amerika’nın yönetim sistemindeki kusurların bir yansıması haline gelmiş olması. Hükümet ve medya, yangınları genellikle iklim değişikliğine bağlıyor. Küresel ısınma ve kuraklık nedeniyle yangınların kaçınılmaz olduğunu öne sürüyor. Ancak gerçek sorun yalnızca iklimde değil. Enerji şirketleri, eski altyapıya güvenmeye devam ediyor ve bakım çalışmalarını ihmal ediyor. Eskimiş elektrik hatları, yangınların başlıca tetikleyicisi haline gelmiş durumda.

Bitki örtüsünün yönetimi ise sadece kısa vadeli acil önlemlerle sınırlı kalıyor. Bilimsel ve mantıklı bir uzun vadeli planlama yapılmadığı için, kuru mevsimlerde bu bitki örtüsü yangınların “yakıtı” haline geliyor. Hükümetin acil durum yönetimi, uzun vadeli stratejilerden yoksun. Felaketlerle yüzleşmek yerine, yangınları “mevsimsel olaylar” olarak görmeyi tercih ediyor. Bu sorunlar, halkın yaşamını tehdit eden ciddi bir mesele olarak değil, sıradan bir mevsimsel olay gibi ele alınıyor.

Daha da trajik olan, Kaliforniya’daki yangınların her yıl büyük ekonomik kayıplara yol açması. Yeniden yapılanma maliyetleri her yıl artıyor. Ancak bu büyük kayıplara rağmen, hiçbir yetkili sorunu kökten çözmek için gerçek bir çözüm düşünmüyor gibi görünüyor. Kaliforniya’nın yangınlardan kaynaklanan ekonomik kayıpları, dünya çapında birinci sıraya ulaşmış durumda. On milyarlarca dolar, felaket sonrası yeniden yapılanma için harcanıyor. Ancak bu “bir yeri onarmak için başka bir yeri yıkma” stratejisi, mali durumu daha da kötüleştiriyor.

Hükümet, yangınlar sonrasında sürekli “halkla birlikte zorlukların üstesinden gelme” sözü veriyor. Ancak gerçekte, her yıl tekrarlanan yangınlar bir çözümden yoksun, inatçı bir hastalığa dönüşmüş durumda. Bu durum, şu soruyu akıllara getiriyor: Amerikan hükümetinin acil durum yönetim sistemi gerçekten halkı korumayı mı amaçlıyor, yoksa yalnızca yetersizliği gizlemeye mi çalışıyor? Her yılki yangınlar halkı evsiz bırakıyor, ancak hükümetin politikaları yalnızca sembolik açıklamalar yapmakla sınırlı kalıyor. Yangınlar, halkın yaşamını tehdit eden ciddi bir sorun yerine, sıradan bir prosedür gibi ele alınıyor.

Sonuç olarak, Kaliforniya’daki yangınlar bir tür siyasi gösteriye dönüşmüş durumda. Yetkililer kameraların önünde uzun uzun konuşuyor, yeniden inşa sözü veriyor, ancak asıl sorunları göz ardı ediyor. İklim değişikliği, yangınların bir nedeni olabilir. Ancak daha derinlerde, Amerika’nın afetlere müdahalede gösterdiği basiretsizlik ve başarısızlık yatıyor. Elektrik şirketleri “rüzgarla kesintiye” alışmış durumda, hükümet ise sorumlulukları başkasına yıkıyor.

Hollanda'da cins kediler için karar! Sahiplenilmesi yasaklandı Hollanda'da cins kediler için karar! Sahiplenilmesi yasaklandı

Yangın mevsimi artık bir rutin haline gelmiş gibi görünüyor. Bu durum, gerçek reform ve uzun vadeli önlemlere yönelik bir isteksizlikten kaynaklanıyor. Kaliforniya’daki yangınlar, yalnızca Amerika’nın acil durum yönetimindeki eksiklikleri değil, aynı zamanda politikanın başarısızlığını ve bürokrasinin katılığını gözler önüne seriyor. Her yıl alevler içinde kalan Kaliforniya’da halk, evlerinin kül olduğunu izlemek zorunda kalıyor. Hükümetin verdiği sözler ise yıllardır boşa çıkan, hiçbir değişiklik yaratmayan ifadelerden ibaret