Kaderimizin yeniden belirlendiği kırılmanın nefes kesen romanı: Avcıların Üç Günü

Avcıların Üç Günü... Yazar Sevim Kahraman... Roman... Belgesel... (Destek Yayınları, İstanbul, 2023) Sevim Kahraman, 1971 yılının Mart ayını... 9 ile 12 Mart’ı, o üç günü gösteriyor. Destek Yayınları, bu romanın estetik açıdan gösterilmesini yasaklamış. Ben, estetik kategorilerle göstereyim dedim, karşıma şu çıktı. Yayıncının notu şöyle, “Bu eserin aynen ya da özet olarak hiçbir bölümü telif hakkı sahibinin izni alınmadan kullanılamaz.” Peki, “kullanmayalım”. Ama bu roman estetik açıdan güzel. Bu romanı estetik kategorilerle göstermek gerekir... Tırıl romanlara karşı gerçekçiliğiyle parlıyor bu roman. Yayıncı için önemli olmayabilir bu. Bu roman, yazınımız için bir değer. Avcıların Üç Günü, okunup bir köşeye atılacak romanlardan değil. Bu roman, dünyayı güzelleştirme, insanı sömürüsüz dünyada insanca yaşatma kavgasını gösteriyor. Üstelik ben bu kavganın tarafıyım. Baştan beri estetik kategoriler deyip duruyorum, nedir bu kategoriler.

Estetik Kategoriler

Karakterler / Avcıların Üç Günü adlı romanda karakterler doğru işlenmiş. Hepsi yaşamın içinde yaşıyor. Hiçbiri kukla değil. Karakterler, yazarın özneline göre eklemli değil. Herkes kendi karakterini yaşıyor. Yazar Sevim Kahraman, nesnel davranmış, kimseyi kayırmıyor. Nesnelerin Birliği / İşlevsiz tek bir nesne yok. Bütün nesneler işlevli. Bir örnek. “Soğuk hava” bir nesnedir. Bundan ötürü romanda “soğuk hava” diye geçiştiremezsin. Soğuk havanın insanla ilişkisini kuracak yazar. Sevim Kahraman, insan-nesne ilişkisini kuruyor. Nesnelerin Birliği başat kategoridir. İşlenmesine göre yapıtı gerçekçi ya da karşı gerçekçi kılar. Sevim Kahraman nesnelerin birliğini doğru işliyor. Avcıların Üç Günü, nesneler doğru işlendiği için gerçekçi oluyor. Güdücü Örge / Karakter, süreç içinde geçmiş günlerden bir zaman parçasını anımsayabilir. Anılan zaman parçası önemlidir. Anılan zaman, yaşanan zamana bağlamlıdır. Nesnelerin Birliği bütünlenir böylece. Bu bütünleşme sağlanmazsa, yapıt gerçekçilikten düşer, tırıl olur. Sevim Kahraman bu bütünlüğü sağlamış. Alıntı yapmadan örnek vermek gerekirse, karakterlerden biri, ailesini anımsar. Çoktandır ilişki kuramamıştır ailesiyle. Karakter küçük kız kardeşini de düşünür... Karakterin kız kardeşini anımsadığı zaman parçasıyla gelecek devrim zamanıyla ilişki kurar. Şöyle, devrim olursa kız kardeşi devrim öncesi sıkıntıları yaşamayacaktır. Böylece Nesnelerin Birliği bütünleşir. Zaman / Zaman, kişiye göre değişmeyen, niteliksel zamandır. Nesnel zamandır bu. Nesnel zaman içinde bir de, kişiye, kişinin konumuna göre değişen zaman vardır. Buna öznel zaman denir. Sevim Kahraman nesnel zaman, öznel zaman ilişkisini doğru kurmuştur. Örnek vermek gerekirse, on on-beş saniyelik, nesnel kısa zaman parçası karakteri yüz yıl gibi gelir. Tipik Olan / Romanda karakterlerin devinimleri nesneldir. Yazar öznel açıdan devindirmez karakteri. Her karakter kendidir. Karakterini yaşar. Tipik Olan / Tipik dendikte Engels’in söylediklerini anımsama zorunlu. Bir romanın gerçekçi olabilmesi için hem karakterlerin, hem olayların tipik olması gerekir. Sevim Kahraman, hem olay hem karakterleri tipik olarak göstermiştir. Tipiktir. O dönemin genç kuşak devrimci gençliği... 20, 24 yaşlarında... bu kuşak milim ödün vermeden, kökten dünyayı değiştireceğine inanıyordu. Böyle bir gücü olduğuna inancı tamdı. Cumhuriyet Türkiye’sinde bu genç devrimci kuşak tarih yazmak için ayağa kalktı... trajik bir sonla yenildi, tarihin bağrında yaşıyor. Sevim Kahraman, bu tipiği... bu savaşımı çok güzel göstermiş. 12 Mart öncü devrimci genci öncesiz, sonrasızdır. O öncü devrimci gençler toplumsal çözümleme yaptılar, o çözümlemeye göre devrime hazırlandılar. O birikimli öncü devrimci gençlerin tartışmalarını burjuvazi anlamadı. Bugün de anlayamaz. 12 Mart öncü devrimci kuşağın bir ayırıcı özelliği de şudur. 12 Mart öncü gençliğini olaylar çıkarmadı. 12 Mart öncü devrimci gençliği olayları yarattı. Avcıların Üç Günü bu tipik trajedinin öyküsüdür. Canlandırma / Nesneler arası ilişkileri roman yaşamına uygun çizilmiş. Yaşamı diyalektik akışını doğru gözlemiş... Ayrıntılara kapılmadan canlandırma çatışmanın trajik noktalarını görmüştür. Çatışma / Öncü devrimci kadro, hem sistemle, hem sağcı karşıtlarıyla çatışırlar. Öncü devrimci gençlerin bu kavgası nesnel verilmiştir. İzlek / 9 Mart’ın 12 Mart’a dönmesi, faşist güçlerin daha erken davranmasıdır. Toplumsal Çözümleme / Sistem tıkanmıştır. Devrimle aşılacaktır. Sermaye sınıfı, faşizmle bu sıkışıklığı aşmak ister. İdamlar, işkenceler, hapisler başlar.

Avcıların Üç Günü’nün önemi

1900’lerde Halit Ziya Uşaklıgil’le başlayan romanımızla çizgi, 12 Mart faşizmle birlikte değişti. Dönek solcuları yücelten... solcuları yerden yere vuran romanlar starlaştırıldı... Gerçekçi romanlar gözden kaçırıldı. Şimdi burada şunu sormalı, neden gerçekçi yapıt. Önce Lukacs’tan bir alıntı, “... sanatsal uyandırmanın ilk amacı alımlayıcının insanın nesnel dünyasının kendine ait bir şey niteliğiyle yaşamasını sağlamaktır. İnsan bu yansıda kendini, kendi geçmişini ya da bugününü yeniden bulmalı, böylece insanlığın ve gelişmenin bir parçası olarak kendisinin bilincine varmalıdır.” (G. Lukacs, Estetik III, çev. Ahmet Cemal, Payel Yayınları, İstanbul, 1998, y. 50) İnsan kendi bilincine gerçekçi yapıtlarla ulaşabilir. Karşı gerçekçi yapıtlar, insan bilincini bozar. Tam bu noktada Sevim Kahraman’ın romanı, Avcıların Üç Günü, önemli oluyor. Çünkü roman gerçekçi. Şunu da söylemeliyim. Sosyalist bir toplumun kuruluşunda gerçekçi yapıtlar işlevli olacaktır. Bu dediğimi unutmayın.