İstanbul Barosunun yeni başkanı İbrahim Kaboğlu Anayasa'nın ilk dört maddesi ile ilgili yaptığı “Değişmez maddelere olumlu anlamda dokunulabilir” sözlerine açıklık getirdi. 

X hesabı üzerinden yazılı bir açıklama yapan Kaboğlu, sözlerinin bağlamından koparılarak 'iftira kampanyası' başlatıldığını savundu.

Kaboğlu'nun açıklaması şöyle: 

"20 Ekim akşamı Olağan Genel Kurul ardından hukukçulara yaptığım kısa teşekkür konuşması sonrası, Anayasa'nın ilk dört maddesi üzerine bir iftira kampanyası başlatıldı.. Seçim sürecinde hakkımda yürütülen gerçek dışı söylemlere karşı yaptığım teknik açıklama, siyasi bir zemine ve bağlamı dışına çekilmiştir.

Soruna kısaca değindiğim üzere; 1982 Anayasası'nın 1961 Anayasası'na göre en çok eleştirilen yönü, Devlet'in varlık nedeninin insan ve haklarına dayandırılmamış olması idi. Yirmi yıl süren tartışma ve öneriler ardından, 2001 değişikliğinde 1961 tanımı, yeniden Anayasa'ya kondu. Şöyle;

AKP'nin yeni il başkanını CHP'li Çelik açıkladı AKP'nin yeni il başkanını CHP'li Çelik açıkladı

1) "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan....demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" (1961, md.2).

2) "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı,... demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir" (1982, md.2).

3) "İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyet" (2001 değ., md.14).

Madde 14'teki "dayanan" kaydı, insan haklarını güçlendirici bir düzenleme olduğundan, değiştirilemez madde 2'ye olumlu anlamda dokunmak anlamına gelmekte.

Buna karşılık, 2017 Anayasa değişikliği ve uygulaması, "..demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" (md.2) kuralını zedelemiş ve içeriğini boşaltmıştır.

Anayasal yıkım karşısında seyirci kalanlar, 1995 ve 2001 Anayasa değişikliklerinin neden olduğu iktidar-özgürlük dengesizliğininin özgürlük lehine düzeltilmesine yönelik dokunuşların dile getirilmesini "linç kampanyası nın gerekçesi olarak kullandı.

Anayasal yıkımın yarattığı "bilgi kirliliği", mesleğini ve yaşamını "insan haklarına dayanan demokratik ve laik hukuk devleti" için mücadeleye adamış ve ağır bedeller ödemiş olan bir kişinin "anayasal bilgilenme hakkı"na katkısını bile kirletmiş bulunuyor.

Bu linç kampanyası, son bir yıldır "Yargı-Yasama-Yürütme" üçlüsünde sistematik Anayasa ihlaline son verilmesinde, Anayasa'nın bütüncül yorum ve uygulamasının ne denli önemli olduğunu bir kez daha teyit etti. Bu itibarla, Anayasamızın demokratik hükümlerini dahi uygulamayan ve güya Anayasayı demokratikleştirmek için hareket ettiğini söyleyen sahte anayasacılık zihniyetine karşı mücadeleye ivme kazandırma gereği de acildir.

Anayasal bilgilenme hakkı ve Anayasa'ya saygı için mücadele, İstanbul Barosu üyesi 65 bin avukatın ve özellikle genç avukatların sorunlarının çözümü için de gerekli. Bu inançla, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu olarak laik ve demokratik hukuk devleti için hızlıca görevimize odaklanacağız."

Kaynak: Haber Merkezi