İstanbul’da yoksulluk ve zamlara karşı “İnsanca yaşamak istiyoruz” mitingi

Yayın tarihi: 5 Aralık 2019 Perşembe 1:21 pm - Güncelleme: 5 Aralık 2019 Perşembe 1:44 pm

TELE1 Haber Merkezi

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, 8 Aralık Pazar günü Bakırköy Pazar Alanı’nda vergi adaletsizliğine, zamlara ve ekonomik krize karşı miting düzenleyecek. “Geçinemiyoruz: İnsanca yaşamak istiyoruz, 8 Aralık’ta Bakırköy’deyiz” çağrısıyla yapılan mitinge çok sayıda vatandaşın katılması bekleniyor.

Miting için yapılan ortak açıklamada, “Yoksulluğa, yağmur gibi yağan zamlara, artan vergilere, antidemokratik uygulamalara, kadın cinayetlerine, savaşa karşı sesimizi yükseltmek ortak mücadeleyi büyütmek için bir araya geleceğiz. İstanbul halkını da bu çağrımıza ses vermeye ve mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz” denildi.

“TÜRKİYE’NİN EN DERİN KRİZİ”

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri adına mitingi TELE1’e değerlendiren İstanbul Tabip Odası Sekreteri Osman Öztürk, “Miting çalışmasını 1 Eylül Dünya Barış Günü’nden hemen sonra başlattık. Türkiye’de yıllardır ekonomik krizler yaşanır ama bu süreç yaşadığımız kriz için hem dünyanın hem de Türkiye’nin en uzun ve en derin krizi diyebiliriz. Daha önce 60’lı 70’li yıllarda de pek çok ekonomik kriz yaşandı. Bu dönemleri de yaşamış biri olarak, o dönem krizlerinin geçici krizler olduğunu söyleyebilirim. Yani bir dönem yaşanırdı sonra daha rahat bir döneme girilirdi. Türkiye’de son iki – üç yıldır gerçekten giderek daha da ağırlaşan bir kriz ortamından söz edebiliriz” dedi.

“SOKAĞIN GÜNDEMİ KRİZ”

Ekonomik krizin sokaktaki vatandaşlar tarafından en can yakıcı gündem olduğunu belirten Öztürk, “Hükümet bir takım rakamlar veriyor, yeni ekonomi planları açıklıyor ama bunların gerçekten sokakta karşılığının olmadığını görüyoruz. Hükumet bir yan kazanım olarak sınır dışı operasyonları denendi. Çeşitli siyasi hamlelerde de bulunuldu ama gerçekten sokaktaki insanın birinci gündeminin hayat pahalılığı olduğunu görüyoruz. Bir hafta içinde yoksulluktan intihar eden aileler ya da borcunu ödeyemeyen insanların çıkar yolu bulamayıp hayatına son vermesi, yaşanılan ekonomik krizin en belirgin göstergesi” ifadelerini kullandı.

İntihar olaylarının artmasının yoksullukla ilişkili olduğuna değinen Öztürk şöyle devam etti: Son yaşanılan intiharların ekonomik krizden kaynaklı olup olmadıkları uzun uzun tartışıldı. Burada şunu çok açık söyleyebiliriz intihar edenlerin çoğunun geçim sıkıntısı yaşayan ve borçlarını ödeyemeyen aile bireyleri olduğundan dolayı yaşanılan ekonomik kriz intiharlar açısından bir zemin yaratmıştır. Ekonomik kriz ortamlarından intiharların arttığı bir gerçek. İzmir’de yaşanılan olayda cebinde 1 buçuk lira parası olduğu için pazara gidemeyip intihar eden adamın yaşadığı durum çok gerçek bir durum. İnsan bu kadar çaresiz bırakınca kriz ortamında evine ekmek götüremeyen birey kendini değersiz görebiliyor, bu çaresizlik içinde intihara sürüklenebiliyor. Böylesi bir krizde de intiharları ekonomik krizle bağdaştırmak mantıksız bir şey değil”.

“GENÇLERİN GELECEK UMUTLARI KÖRELTİLİYOR”

Hemen hemen her yaştan ve çevreden insanın ekonomik krizin sonuçlarını hissettiği ifade eden Öztürk, “Özellikle bugüne bakacak olursak gençler içerisindeki işsizlik oldukça yeni bir olgu. Eskiden üniversite mezunu olmak iş bulma daha iyi iş bulma gerekçesi iken bugün eğitim düzeyi arttıkça iş bulma ihtimalin düşüyor. Üniversite mezunu olan gencin yapabileceği bir mesleği var onu dışında işler yapılması bekleniyor. Gençlerin geleceklerine dair umutları köreltiliyor. Krizin kronik olmasının yanı sıra, yoksul zaten hissediyordu ancak artık orta gelir düzeyindeki insanlarda derinden hissediyor ve onlar da yoksullaşıyor. Elektriğe, doğal gaza gelen zamlar bugünden sonra daha çok hissedilecek, soğuklar gelecek evlerdeki doğal gaz elektrik kullanımı artacak ve gelen faturalar insanları oldukça zorlayacak” dedi.

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri tarafından miting için yapılan ortak açıklamada şunlar kaydedildi:

Kamuoyuna çağrımızdır;

Ülkemizde son 5 yılda hiç hız kesmeden ilan edilen konkardatolar, iflaslar, küçülme kararları ile binlerce işçi ve ailesi açlığa mahkum,

Kanunsuz, hiçbir yargı kararına dayanmayan, bir gecede çıkartılan KHK’larla ihraç edilen kamu emekçileri ve aileleri açlığa mahkum,

Seçilmişlerin yerine atanan kayyumlar tarafından işlerine son verilen belediye çalılşanları ve aileleri açlığa mahkum,

Kadın yaşamı tehdit altında, tedbir koruma talepleri çoğunlukla sonuçsuz ,tedbir olan da başarısız. Yalnız bu ay 49 sadece kadın oldukları için öldürüldü. Kadının emeği de yedek, merdiven altı ve görünmez olma özelliğini koruyor.

Art arda gelen zamlar, büyüyen vergiler, küçülen maaşlar ve işsizlikle, milyonlaca emekçi borç batağında

Grev kararları yasaklı, toplu iş sözleşmesi için taleplerini ifade eden kamu emekçilerine, tazminatını isteyen maden işçilerine, emeklilik hakkını arayan EYT’lilere Ankara yollları kapalı..

KHK ile işlerinden edilen binlerce insan aileleri ile birlikte birer sosyal ölüye çevrilmek isteniyor ,

Zam istemek, hak istemek, adalet istemek AKP iktidarı tarafından bu ülkede hainlik olarak tanımlanıyor. En meşru talepler gözaltı ve tutuklamayla karşılık buluyor.

Yarattıkları siyasi ve ekonomik krizlere her dönem “milli”!bir gerekçe yaratıyorlar, darbe girişimi var diyorlar, savaş var diyorlar bir kurşunun fiyatı diyorlar ,daha inandırıcı olmak adına, eleştiri yapılmasını ,soru sorulmasını engellemek için BARIŞ ve SAVAŞ kelimelerini dahi suç unsuru ilan ediyorlar. Ancak artık herkes biliyor krizin de siyasi çıkmazların da sorumlusu 17 yıllık AKP iktidarıdır.

Yaratılan bu devasa sorunlar karşısında yan yana gelemeyen yoksul emekçiler, çaresiz ve yalnız olduklarını sanıyor. Çaresizlik ve yalnızlıktan intihara sürüklenenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Oysa ki hepimiz ,tüm emekçiler birbirimize benziyoruz .Benzer sorunları yaşıyoruz.

Fatih’te dört kardeş, İzmir’de bir aile ve Antep’te öğretmen arkadaşımızı kaybettik. Daha fazla eksilmeden yan yana gelmek, bir şey yapmak zorundayız.

Bizler “Artık Yeter!” diyoruz.

Milyonlarca emekçi olarak işsizliği, yoksulluğu, sefaleti kabul etmiyoruz. Sadece kabul etmiyoruz demek yetmez, birleşip, birlikte, mücadeleyi yükseltmediğimiz sürece bu duruma mahkûm kalıyoruz.

Günlerdir Irak’ta, Lübnan’da, Şili’de, Ekvador’da daha pek çok yerde, yüz binlerce işçi ve emekçi işsizliğe, yolsuzluğa ve antidemokratik uygulamalara karşı direniyor. Kimi yerlerde başbakan ve yetkililer istifa etmek zorunda kaldı.

Aralık ayında bütçe ve asgari ücret görüşmeleri var. Direnmediğimiz, mücadeleyi yükseltmediğimiz takdirde yine sefalet ücreti dayatılacak, bütçede emekçilere pay bırakılmayacak, batık şirketler ve bankalar için büyük pay ayrılacak. Yine emekçilere açlık ve sefalet dayatılacak.

Yeter Artık! Katlanmayacağız!

Bizler 8 Aralıkta Bakırköy’de olacağız, yoksulluğa, yağmur gibi yağan zamlara, artan vergilere, antidemokratik uygulamalara, kadın cinayetlerine, savaşa karşı sesimizi yükseltmek ortak mücadeleyi büyütmek için bir araya geleceğiz. İstanbul halkını da bu çağrımıza ses vermeye ve mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz.