22 yıllık Erdoğan/AKP iktidarının gerçekdışı yorumlar yaptığı, hayali düşmanlar yarattığı, dünkü dostlarına bugün düşman, dünkü düşmanlarına bugün dost dediği bilinen bir gerçek.
Ama doğrusu, İsrail’in Türkiye’ye saldıracağına ilişkin sözler, bütün gerçekdışı iddiaları bile geride bırakacak derecede fantastik ve hayali bir safsata!
***
İsrail’in, Batı’nın kendi Yahudi soykırımını affettirmek için destelediği bir haydut devlet olduğu ve Gazze’de Filistinlilere karşı soykırım benzeri bir katliam yaptığı açık bir gerçek.
Türkiye’deki iktidarın, İslami duyarlılıkları olan kendi seçmenine rağmen, İsrail’e stratejik malların satışına devam ettiği de Metin Cihan gibi gazetecilerin ortaya çıkardığı bir başka gerçek.
Sanıyorum, iktidar sadece içerde çok sıkıştığı ve dikkatleri dışarıya çevirmek istediği için değil, aynı zamanda kendi seçmenine rağmen İsrail ile ticarete devam etmesinin yarattığı çelişkiyi örtbas etmek için böyle bir söylem gerçekleştirdi.
***
Emekli Büyükelçi Süha Umar, 8 Ekim tarihinde muhalif.com.tr’de iktidarın eylem ve söylemlerindeki İsrail çelişkileri üzerine uzun bir yazı yazdı ve yazısının sonunda, kısaltarak alıntıladığım sekiz soru sordu:
1) İsrail’in böyle emelleri olduğu biliniyordu ise bu planın en önemli aracı olan Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı olmak, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına uygun mudur?
2) Mısır’ın adeta İsrail yandaşı olması ile, İsrail’in Ortadoğu’da yayılmasının önündeki iki güçlü devletten biri olan Suriye’nin -diğeri İran-, BOP’un en büyük destekçisi ABD ile birlikte parçalanmasına katkıda bulunmak Türkiye’nin çıkarına mıdır?
3) Özal döneminde Irak’ın kuzeyinde yaratılmasına katkıda bulunduğumuz bir Kürt ünitesinin, Suriye’nin kuzeyinde de ortaya çıkmasına, güçlenmesine yol açmak ne kadar çıkarımıza olmuştur?
4) Uzun yıllar Ortadoğu’da adı bile olmayan Rusya’nın, güneyimize, Suriye’ye yerleşmesine yol açmak Türkiye’nin ne kadar çıkarınadır?
5) İsrail’in Türkiye üzerindeki emellerinden bu kadar emin idiysek, onun Doğu Akdeniz gaz ve petrol projelerinde Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte hareket etmesine yol açan yanlış adımlarımızın Türkiye’ye büyük maliyetini göremedik mi?
6) Hamas’ı bugün bile terör örgütü olarak görmediğimizi, BM’de tüm dünyanın önünde tekrarlayarak, Hamas’a verdiğimiz destek, İsrail’in ekmeğine yağ sürmek değil midir?
7) Devlet adamının görevi, halkını gerçekliği oldukça tartışmalı dış ve iç tehditlerle korkutmak mıdır?
Yoksa doğru politikalarla böyle tehditlerin ortaya çıkmasını önlemek, ortaya çıktığında da gereken önlemleri belirlemek ve almak mıdır?
8) Yoksa bu sözler de “Siyasette böyle sözler söylenir. Ciddiye almamak gerekir” söyleminin bir başla örneği midir?
***
Benim aklıma başka sorular da geliyor:
1) Kürecik Radar Üssü’nün gayri resmi işlevleri ve buradan İsrail’e destek sorunu.
2) Bütün nüfusu 9.5 milyon olan İsrail’in zaten gayri resmi sayıları 10 milyonu geçmiş bulunan sığınmacı/düzensiz göçmen işgali altındaki ülkemize karşı nasıl bir tehdit oluşturabildiği ve bunun kendisi için yaratacağı sorunlar.
3) Ağır suçlamalardan sonra, yapılan tehditler üzerine, rahip Andrew Brunson’u ABD’ye, gazeteci Deniz Yücel’i Almanya’ya yollayan iktidarı, Batı’ya bağımlılığı.
4) NATO üyesi olmayan İsrail’in NATO üyesi olan Türkiye’ye saldırmasının stratejik olanaksızlığı.
***
Dış politika yazılarımın sürekli ana fikri:
YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ!