Işık Ülkesinden… Tüy gibi bir roman (1)

Karakterler Engels, tipik oluşturmanın ilkesi için şöyle der, “Gerçekçilik bana göre ayrıntının doğruluğunun yanı sıra, tipik koşullarda tipik karakterlerin yeniden üretiminde de doğruluğu gereksinir.” (3) Işık Ülkesinden romanında bu anlamda karakter yok. Bundan ötürü de gerçekliği veremiyor. Sözgelimi 6-7 Eylül’de İstanbul’un yağmalanmasını anlatamıyor. Demokrat Parti’nin 1950’de seçimi kazanmasını da… Yassıada’da öyle. İçi boşaltılmış… karaktersiz anlatılar. Soruyorum. Seçiciler Kurulu bu işe ne diyor. Cumhuriyet yönetimi bu kitabı okudu mu… Nesnelerin Birliği Gerçekçi yapıtlar, nesnelerin birliğiyle okurda kök salar… Zeynep Göğüş’te nesnelerin birliği rastlantısal… onun için bir var bir yok. Lodos- “Haydarpaşa’da trenden indiğinde güneybatıdan lodos patladı. Denizi azgın kuduz köpekler gibi köpürten lodos uykusunu getirdi Veli’nin.” (y.64) Lodos nesnesi işlevli kullanılmış. Öksürük- Hilmi, Rezzan adlı bir kızla evlenir. Rezzan’ın kuru öksürüğü Makbule’nin dikkatini çeker. Makbule, oğlu Hilmi’yi sıkıştırır. Rezzan’ın verem olduğu anlaşılır. (y.72) Öksürük işlevli kullanılmıştır. At- “Bayraktarların evi ile Vardar ırmağının doğduğu yer arasındaki mesafe at üstünde on dakika ya sürer ya sürmezdi.” Tümcenin kuruluşu bozuk. Tümce şöyle olmalıydı “Bayraktarların evi ile Vardar ırmağının kaynağı arasındaki uzaklık atla” Atın dört çeşit yürüyüşü var a. Adeta b. Tırıs c. Rahvan d. Dörtnala Poyraz- İşlevsiz. Yalnızca poyrazın estiği söylenmiş. Soba- oturma düzeniyle soba işlevsiz. Canlandırma Gerçekçi romanlar bütünüyle canlandırmaya dayanır. Canlandırmada yazar, olayı anlatmaz. Aradan çekilir. Olaylarla gösterir. Roman yazmanın zorluğu da buradadır. Zeynep Göğüş’te canlandırmış ama bütün yapıtta değil… Canlandırmaya örnek. Veli’nin kızı, Hakkı Bey’in oğlu Faruk’la sevişir. Gizlice buluşurlar… veli, kızının Hakkı Bey’in oğluyla evlenmesine karşıdır. Sonunda bu evliliğe onay verir. Annesi, kıza “’Baban’ dedi, ‘senin evlenmeni istiyor.’ Letafet ‘Kiminle?’ diye sorarken bayılacak gibi oldu, elindeki tahta kaşığı kaynayan reçel tenceresine düşürdü. Babası onu Faruk’tan başkasıyla zorla mı evlendirecekti? Bu kadarı fazlaydı artık. Aklından yukarı koşup kendini balkondan atmak geçti. Huri ‘Gemlikli Hakkı Bey’in oğluyla,’ dediğinde Letafet doğru duyduğuna emin olamadı, rüya gördüğünü zannetti ‘Allahıma şükürler olsun!’ diye bağırıp kollarını annesinin boynuna sardı. Sonra balkona koştu, Ave Maria’yı söylemeye başladı. Patırtıyı aşağı kattan duyan Hanko Nine ağrıyan belini tutarak oturduğu divandan kalktı, merdivenleri ağır ağır çıkarak orta kata geldiğinde Huri’yi dua ederken buldu.” ( y. 122-123) Romanda bir canlandırma daha var. Gazi’nin ölümünde Veli’nin davranışı… radyoyu parçalaması. Bu iki canlandırma romanı canlandırmıyor, yaşamsal kılamıyor. Bu iki bölüm dışında roman yerlerde sürünüyor… Zeynep Göğüş’e sormak gerekiyor. Neden romanı, canlandırmaya dayandırmadın. Roman canlandırmaya dayansaydı, son yılların en güzel romanlarından birini okurduk… Işıklar Ülkesinden tam anlamıyla roman değil. Öykücüklerden oluşan bir yapıt… Anlatımı da bozuk. Bakın ne diyor, “… tren rayların üzerinde harekete geçti. “(y.18) Tren, rayların dışında hareket etmez. “İki yaşlı kadın leylak kokan bahçede çiçek topluyordu.” (y.52) denmez. Ne denir. Yaşlı iki kadın denir. “Amcası zevk sahibiydi.” Denmez. Zevkliydi, denir. Zeynep Göğüş Türkçe düşünmüyor. Düşünmeden… düşünme uğraşısından hızla kaçınıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Işık Ülkesinden, böyle bir dönemin romanı…hızla okunacak, insani hiçbir iz bırakmayacak… nasıl bıraksın iz. İzlek bile yok romanda… Tüy gibi… tüy roman. 1. Zeynep Göğüş, Işık Ülkesinden, Everest yayınları, İstanbul 2018) 2. K.Marx. F.Engels, Yazın ve Sanat Üzerine, Çev. Çeviri Kurulu, Ankara 1997, y.82 3. K.Marx. F.Engels, age y.84