Irkçılığın psikolojisi
Irksız Irkçılık
Bu faillerden biri olan Hitler yakın çevresine kibarlığıyla hatta yufka yürekliliğiyle nam salmış bir zatmış. Çünkü iyi davranılmayı hak eden seçkinler ondan olanlardı. Irkçılık denen şeyin ayakta kalması için ırkçı kurama daima ihtiyaç vardır. Bu ‘kurmacaların’ en fenası malum insan ölçümlerini (kafatası vb) miras bırakan Galton’unki olmuştur. Zira kendinden olan/olmayan ayrımına göre Galton, “istenmeyenlerden” kurtularak ve “arzu edilenleri” çoğaltarak insan ırkını geliştirme hülyası için “iyi nesil” veya “iyi tür” anlamına gelen öjeni kelimesini kullanmıştır. Sonuç malum, kimin kime güce yeterse. Galton’un kuzeni Darwin’den ödünç aldığı sosyal darwinizmin şahlandığı dönemlerde kibar Hitler’in (1944) “Zafer güçlünün, ölüm zayıfındır.” sloganı ırkçılığı ve katliamları meşrulaştırmıştır. Bilimsel ve biyolojik hiçbir dayanağı olmayan ırkçılık musibetini halen ayakta tutan büyü kısaca insanın ‘seçilmişliğine’ dair inancından başka bir şey değildir.
Ölümlü olduğunu bilen ve ölüme yaklaşan birey için artan güvenlik ihtiyacı fiziksel, ruhsal ve politik anlamda belirleyici olur. Psikolojide Dehşet Yönetimi Kuramı olarak bilinen bu teoriye göre bir nevi ölüme meydan okumak için bazı temel eğilimler söz konusudur: Cinsiyetçilik, türcülük, idelojik angajman, din (öbür dünya inancı) ve ırkçılık (içine doğduğumuz toplumun üstünlüğüne dair inanç). Değersizlik, huzursuzluk ve ölüm korkusu karşısında ırkçılık en kolay en kestirme hayat kalma tercihi. Ekonomik çember daraldıkça ırkçılık ve yabancı düşmanlığı artıyor ve artacak da. Maalesef destekçileri gittikçe gençleşiyor. Sosyolog August Thalheimer’in toplumların kalbindeki saatli bomba olarak nitelendirdiği üretimin ve sosyal yaşamın dışında kalan gençlik, ırkçı ve şiddete yatkın eğilimleriyle tüm toplumlar için büyük tehdittir. Okula gitmeyen, çalışmayan, tüm üretim ilişkilerinin dışında kalan bu gençler için Thalheimer ‘sosyal moloz’ ifadesini kullanır. İşte gittikçe büyüyen ‘sosyal moloz’ yığını öfkesiyle, değersizlik duygusunu bastırabilmek için daha da sertleşiyor, keskinleşiyor. Dünyada liderler daha da despotlaşıyor ve ne acıdır ki aldıkları destek sertleştikleri oranda daha da artıyor. İnsanlık adına umutlarımız tükeniyor. Sosyal molozlara teslim bir dünya için ilk önce okullar kapatılıyor, adalet savaşçıları tutsak ediliyor, insani değerler hiçe sayılıyor. Bu bir cinnet sarmalı. Bu sarmaldan çıkmanın tek yolu birbirimize daha çok tutunmak. Yangın yerinde yaşamayı görev bilenlere sahip çıkmak.