İmamoğlu’ndan Erdoğan’a uyarı: ‘Kanal’ın temelini atmaya gidiyorum’ diye düşünüyorsa yanılıyor

Yayın tarihi: 24 Haziran 2021 Perşembe 8:47 pm - Güncelleme: 25 Haziran 2021 Cuma 4:48 pm

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ’23 Haziran seçim ve demokrasi zaferi’nin ikinci yılında TELE1 özel yayınında kritik açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, Erdoğan’a seslendi ve “Kanalın temelini atmaya gidiyorum diyorsa yanılıyor” dedi.

Bağımsız haberciler, Uğur Dündar, Evren Özalkuş, Tuba Emlek ve Merdan Yanardağ sordu; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yanıtladı.

Merdan Yanardağ: 23 Haziran ne anlama geliyor? 

İmamoğlu: 23 Haziran’a giden süreci hiçbir vatandaş hatırlamak istemez. Neticede demokrasiye saplanan çok kötü bir hançer. Hepimiz için sıkıntılı bir durumdu. Ben şunu hatırlıyorum birçok arkadaşım bana ‘ya başkanım iptal ederlerse ne olur’ dediğinde ‘fark atarız’ dedim. Hiç tereddüt etmedim. Bu konuda mahçup ve mahsundum. Buna o kadar inanıyordum ki ama bir o kadar da iptal edilmemeli diye dua ediyordum. Çünkü alınmış bir seçimin iptal edilme yöntem tercihi Allah korusun bir alışkanlık haline gelirse o zaman biz demokrasiden nasıl bahsedebiliriz ki. Hatırlarsanız, ‘çaldılar’, ‘bir şeyler oldu’ gibi gibi saçma sapan, düzgün ve ahlaklı hiçbir insanın aklına gelmeyecek sudan bahanelerle yöntemlerle süreci iptal etme yoluna gittiler. Buna dönük baskı oluşturdular. Hatırlarsanız iftiralar, yalanlar doluydu. Bu sebeplerle seçime gidildi ama iki yıl geçti bir kişi bile yargılanmadı. Tamamen kaybedilen bir seçimi sindirememeydi. Utancağımız boyutun dışında, halkımız öyle bir tokat attı ki… Demokrasiye hançeri saplamak isteyenlere öyle bir ders verdi ki inanılmaz. Ben yüzde 55’e yakın bir oy alarak, İstanbul tarihinin en yüksek oyunu alarak seçilme onurunu yaşayan bir belediye başkanı olarak halkımızla gurur duydum.

“MARMARA DENİZİ ASTIMLI BİR ÇOCUK”

Uğur Dündar: Müsilaj gerçeği var. Kanal İstanbul’un yapılması halinde ben hakikaten ürperiyorum. Ne düşünüyorsunuz?

İmamoğlu: Akademik dünyayla yoğun temas halindeyiz. Marmara Denizi’ni çok hor kullandık. Marmara Denizi çok genç. Fakat bu coğrafyadaki şehirleşme, kentleşme; 30 milyona yakın insan Marmara’nın kıyısında yaşıyor. Daha kötüsü, Türkiye’nin yüzde 50’ye yakın sanayisi bu bölgede, ekonominin yüzde 60’ı yine bu bölgede. Şimdi böyle bir yapılanmayla siz aslında bu bölgede Marmara’yı tehdit eden duruma geldiniz. Onlarca yılın ortaya koyduğu bir gerçek. Günün sonunda Marmara Denizi’nin refleksleri var. Su bilimciler buna, “Marmara Denizi astımlı bir çocuk” diyor. Daha da ileri gidenler var ve en hızlı hayatını yitirecek denizlerden biri diyorlar. Tam aksine bizim bunu korumamız gerekir. Dünya güzeli bir kent var ama bunu koruyacaksın. İstanbul bu konuda kentleşme ve sanayileşme ile en etkili yer.  Kocaeli Körfez bölümü, Ergene bölümü de çok etkiliyor. Bir bilim insanı şunu söyledi, “Ergene Vadisi arıtıldığı an mutlakada Ege’ye gönderilmeli. Marmara’nın kaldıracak tek bir haddi yok.” Bunu bilim insanları diyor. 

Biz biliyorsunuz, doktorla, bilimle yüzleşmekten korkarız hatta her şeye kader kısmet der yolumuza devam ederiz ama böyle değil. Tabii ki inançlıyım, kadere inanıyorum ama yaradanın kaderi zorlayan ya da oluşturan koşulları kulun ortaya koyduğunu da bilen bi inanca sahibim. Bizim bu coğrafyayı iyi kullanmamız lazım. 

BAKANA “ŞİMDİLİK TUTALIM AMA İLİŞKİLİ” DEDİM

Bugüne dair, Şehircilik Bakanlığı ile toplandık. Bizi davet etti, teşekkür ederiz. Davetten 4-5 gün önce ben de böyle bir davet olması çağrısında bulunmuştum. Kocaeli’ye gittik verimli bir toplantı yaptık ve 22 maddeli bir eylem planı konuştuk. 

Birkaç stratejik tarafı vardı. Birincisi temizlik süreci ki bu yarayı iyileştirme anlamına asla gelmiyor. Güne kurtarma ile ilgili bir çaba. Kötü bir çaba değil iyi bir çaba ama günü kurtarmak. Dolayısıyla bir stratejik plana ihtiyacımız vardı. 3 ay içerisinde Marmara Denizi’nin kısa, orta ve uzun vadeli bir stratejik planını oluşturalım dedik. Bir önerimiz oldu, Marmara için Bilim Kurulu oluşturalım dedik. Marmara Belediyeler Birliği ile böyle bir kurul oluşturduk. Günün sonunda bu çalışmalar başladı. Temizlikte müthiş bir seferberlik var. Bilim Kurulu önümüzü aydınlatacak. Şehircilik Bakanı’na da teşekkür ediyorum, kapsayıcılık için. Sayın Bakan’ın samimi bir isteği oldu, “Bu işi siyasetin üstünde tutalım” diye. “Kesinlikle, çok mutlu oluruz” dedik. Hatta toplantıda ben Kanal meselesinin etkisine girince kendisi dedi ki, “Kanal meselesi siyasileşti. Gelin bunu işin dışında tutalım” dedi. Ben de dedim ki “Şimdilik tutalım ama ilişkili” dedim. Günün sonunda fazla dayanamadı bir başka bakan sadece iki gün sonra “Kanal yapılacak Marmara müsilajdan kurtulacak” dedi. Kendisine (Bakan Kurum) espriyle bunu söyledim, bir şey demedi. Tabii ki böyle bir şey yok, tamamen saçmalık. 

“KANAL MARMARA’YI ÖLDÜRÜR”

Buradan kıymetli İstanbullulara seslenmiş olayım. Bilim insanlarıyla yaptığımız sohbetlere göre, Kanal’ın Karadeniz’den İstanbul’a akıtacağı milyarlarca metreküp su, hemen derhal Marmara’yı öldürür. Tarif aynen bu. 25 yılımı bu denizlere verdim profesörlerin ifadesiyle bu sebepten bile bu proje rafa kaldırılmaz, yok edilir. 

Evren Özalkuş: Kanal İstanbul’un birçok şeye zarar vereceği uzmanlar tarafından söyleniyor. Siz hangisiyle mücadele edeceksiniz öncelikli olarak?

İmamoğlu: E valla tümüyle mücadele etmek zorundayım. İstanbul’da geri dönüşü olmayacak arızalar üretecek, tüm akıl ve bilimden uzak bir avuç insanın ısrarıyla sürdürülen bir iş bu. Proje bile değil, fikir. Cumartesi temel atma falan o öyle bir şey değil. 

“Atılan temel nedir sorusunu” İmamoğlu, görsellerle yanıtladı.

Yanardağ: Atılan temel nedir?

İmamoğlu: Üçüncü köprü yapıldıktan sonra Kuzey Marmara Otoyolu’nun bir bağlantı yolu olarak yapılacak bir iştir bu. Bunun niye Kanal’la ilgisi yok biliyor musunuz? Bu yolun bu planlara işlenmesi 2006 yılında. Üçüncü köprü açıklandığında planlara işlenen bir yol burası. Hiçbir şekilde Kanal ile uzaktan yakından alakası olmayan bir iş bu. 

“CUMHURBAŞKANIMIZA SESLENİYORUM…”

2020 yılı Kurumsal Mali Durum Beklentileri Raporu’nda Kanal ile ilgili bir şey yazıyor mu? Yok. Bu bir Kanal temeli falan değildir. Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum. Kanal’ın temelini atmaya gidiyorum diye düşünüyorsa vallahi de billahi de kendilerini yanıltılıyorlar.

Kanal beka meselesiymiş, ülkenin kurtuluşuymuş. Vah vah. Allah’ın betonu bu. Deli saçması bu. Siyasi ömürleri bunu yapmaya yetmeyecek.

Bir gazeteci ya bir kişi ‘Bizi bakanlıklardan biri Kanal için şu toplantıya davet etti. Şu bilim insanları sunum yaptı. Şu şu maddelerden dolayı Kanal İstanbul şöyle iyidir” desin. Bir kelime, bir tarih, bir saat yok. İBB Başkanı bir toplantıya çağrılmaz mı? “Sayın Cumhurbaşkanımız çağırın gelip anlatalım” dedim. Ya bunun geri dönüşü yok. Akıl tutulması. Bunun sebebi ne biliyor musunuz tamamen duygusal(!) 2011’den bu yana 45 milyon metrekareye yakın arazi el değiştirdi.

Sayın Davutoğlu ve Sayın Babacan, her ikisi de o süreçte bu işe nasıl karşı çıktıklarını, denetim mekanizmasının nasıl işlemediğini, kurumlararası diyaloglarla süreci sorguladığında hiçbir yerden olumlu cevap alınmadığını söyledi. Sayın Davutoğlu, Genelkurmay’a hiçbir sorunun sorulmaması üzerine strateji sebebiyle projeyi geri çektiğini söyledi.

“KANAL İSTANBUL’UN ARAZİSİNDE ATATÜRK TARIM ÇİFTLİĞİ KURARIZ”

Oradan arazi alanlara da garanti veriyorum ben. Orada arazi alanların biz İstanbul halkı olarak o arazilerini tarım arazisi olarak kaç liraysa aldıklarında geri alırız onlardan. Ve Atatürk Tarım Çiftliği kurarız.

Bir de utanmadan millete iş ve aş olacak diyor, çıldıracağım. İstanbul’da milyonlarca işsiz var.

“EYY ULAŞTIRMA BAKANI…”

Tuba Emlek: Sazlıdere Barajı’nın İstanbul suyuna etkisi yüzde 10 dediniz. Sayın Bakan da yüzde 2 dedi. Ne kadar etki edecek?

İmamoğlu: Ne yazık ki İstanbullunun muhatap alacağı hiçbir söz konuşmuyor Sayın Bakan. Hiçbir itibari yok. Sazlıdere ve Terkos Barajı tehlike altında. Bilim adına ne yazık ki itibarsız cümleler bunlar. Neresinden anlatayım ki. İki gün çalıştay yaptık. Bütün kurumları çağırdık kimse gelmedi. Ey Ulaştırma Bakanımız beni davet edin. Memleketim için İstanbul’um için yalvarıyorum, davet edin anlatın. Biz de bilim insanlarıyla gelelim savunmamızı yapalım. Bunu da naklen yayınlayalım.

Tuba Emlek: Ulaştırma Bakanı, müsilaj ile ilgili İBB’yi suçladı. Arıtma tesisi kapatıldı denildi, bu böyle mi? Bir de toplanan müsilaj nereye gidiyor?

İmamoğlu: Kıyıda bir lagün oluşturularak, içerisinde özel bir kurutma ile yok ediliyor. Bir bakteri marifetiyle yok edilmesi durumu da var bunu bilim insanlarıyla birlikte yapıyor arkadaşlarımız. Bütün hassasiyeti koruyoruz. Arıtmaların kapatılması ise gündüz olsa kargalar gülerdi buna.

Uğur Dündar: Siz binlerce işçiyi işten çıkarıp 18 bin yandaş aldınız mı? İtfaiye teşkilatında liyakatsiz insanları işe getirdiniz mi?

Merdan Yanardağ: Bana gelen mesajlarda da “CHP’lileri işe almıyor musunuz?” sorusu var

İmamoğlu: Şöyle bakanlar olabilir; bir partinin dönemi bitti, diğerinin dönemi geldi haydi bütün vatandaşlar dışarı. Kusura bakmayın herkes bizim vatandaşımız. Ya zaten bu memleketi paramparça eden bir akıl var. Bu akıldan kurtulmamız için yeni bir dönem başlatmamız lazım. İnanınız, İBB’nin muazzam bir personel hareketi olur. Sadece emeklilikten dolayı ayrılan kişi sayısı 3 bin civarında. 86 bin kişilik bir ekosistemden bahsediyoruz. Bizim işten çıkardığımız personel sayısı daha 3 bini bulmadı.

İmamoğlu: Zammın sorumlusu belediye değildir, hükümettir. Zam bir ülkenin enflasyonuna, ekonomik politikalarına bağlıdır.