İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti zor durumdadır. İstanbul’da bu işe talip olan yıllardır hizmet etmiş ya da bu işin parçası olmuş insanlardan belediye başkanı tercih etme yerine, yaptıkları hesap kitap ortadadır" dedi.
İstanbul için yeniden seçim hazırlıklarına başlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu seçimlere ilişkin konuştu. Sözcü'den İpek Özbey'e açıklamalarda bulunan İmamoğlu'nun, "Sayın Kurum’un bu şekilde İstanbul’a atanmasını yadırgamıyorum" sözleri dikkat çekti. "Sadece birilerinin iradesi ve talimatlarıyla hareket etme kabiliyetini göstermiş insanlar İstanbul’a asla fayda sağlamaz. Tam aksine zarar vermeye, ihanet etmeye devam eder" diyen İmamoğlu, AKP'nin "22 yıldır AKP'ye oy vermedim" diyen Aydın Ayaydın'ı Muğla'dan aday göstermesini hatırlatarak "Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti zor durumdadır" ifadelerini kullandı.
İmamoğlu'na sorulan sorular ve İmamoğlu'nun yanıtlarından öne çıkanlar şöyle:
- AKP adayını açıkladı, Murat Kurum İBB Başkan adayı oldu. Rakibinizi nasıl bilirsiniz? “İnşallah İstanbul’u sizlerle birlikte geri alacağız. İstanbul’u basamak olarak görmeyeceğiz, İstanbul dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyeceğiz” sözlerini, “Bir metrobüsü alıp hatta koymaktan aciz yönetim var” diyerek sizi eleştirdiğini de hatırlatayım.
İstanbul’u bildiği ölçüde konuşabilir ve anlatabilir. Şu anda bilgisi kadar paylaşabildiği için gayet iyi gidiyor. Daha fazlasını beklemek hayalcilik olur diye düşünüyorum.
https://tele1.com.tr/imamoglundan-murat-kurum-gondermesi-bu-millet-temsilciye-oy-vermez-989701/
"KURUM'UN ORTAYA KOYDUĞU TEK ŞEY KUPON ARAZİ"
- Bilmiyor mu İstanbul’u yani?
Bu cümleleriyle bilmediğini gösteriyor. Sayın Kurum, Çevre ve Şehircilik Bakanı’ydı. İstanbul’da ortaya koyduğu tek şey kent içinde tabiri caizse kupon arazi, boş arazi, rezerv alan, kamu arazisi ya da bir kesime ait arazideki imar rantı… Şimdi İpek Hanım, Türkiye’de iki noktayı yan yana koyup bakmak lazım. Birisi AK Parti dönemindeki Esenyurt trajedisi. Bu dünya ölçeğinde bir imar katliamıdır, tarifi yoktur, anlatılamaz. Bu sefilliktir, şehre kötülüktür. Pervasızlıktır, fütursuzluktur. Arazi kendi malın olsa bunu yapmazsın. Diğeri de İstanbul’da bir dönem merkezi irade ve yerel iradenin ortaklaşa yürüttüğü imar rantı sürecidir. Bu bakımdan Sayın Murat Kurum, tam da “İstanbul’a ihanet ettik” itirafıyla tarif edilen sürecin bir parçasıdır. Çok acıdır. Sayın Kurum bunları kendi iradesiyle mi yapmıştır sizce?
- Siz yanıt verin…
Hayır, yapamaz da. Zaten en acısı budur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı bir bürokrat. Bürokrat derken yanlış anlaşılmasın, bunu küçümsemiyorum. Bürokratlar çok değerlidir. Son beş yılda çok değerli bürokratlarla muazzam işler başardım. Fakat ben bürokratların dili düğümlenmiş, gözleri görmez, duymaz ve elleri bağlanmış, bir kağıda yazı bile yazamaz hale geldiğini son beş yılda çok yaşadım. Bir kısmı bakan, bir kısmı genel müdür, bir kısmı valiydi. O bakımdan Sayın Kurum’un bu şekilde İstanbul’a atanmasını yadırgamıyorum.
"İSTANBUL 'TEMSİLCİLERLE' YÖNETİLEMEZ"
- Atanmak diyorsunuz…
İstanbul gibi bir dünya şehri çok net ifade edelim, ‘temsilcilerle’ yönetilemez. İstanbul bir komuta merkezidir ve İstanbul’a “tam yol ileri” diyebilecek bir kaptan gerekir. 16 milyon insanından fikir alan, beslenen ve o koltuğa oturduğu andan itibaren onların sözcüsü olduğunu unutmayan bir anlayışa, bir iradeye sahip olması gerekir. Sadece birilerinin iradesi ve talimatlarıyla hareket etme kabiliyetini göstermiş insanlar İstanbul’a asla fayda sağlamaz. Tam aksine zarar vermeye, ihanet etmeye devam eder. İstanbullu bir temsilciyle yönetilemeyeceğini bilir. İstanbul’a bildikleri, tanıdıkları, kendi iradelerini temsil edecek bir insan seçerler. Biz ona talibiz. Diğer arkadaşımızın böylesi bir taliplik süreci yönetemeyeceğini de biliyorum.
-Sizce AKP karşınıza aday bulmakta zorlanıyor mu?
Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti zor durumdadır. Bakın bir başka Büyükşehir’e “20 yıldır AK Parti’ye oy vermedim” diyen kişiyi aday yapmıştır. Bu, AK Parti’nin kendi içinde yaşadığı sıkıntıları göstermektedir. Yani İstanbul’da bu işe talip olan yıllardır hizmet etmiş ya da bu işin parçası olmuş insanlardan belediye başkanı tercih etme yerine, yaptıkları hesap kitap ortadadır.. TOKİ, Emlak Konut, Şehircilik Bakanlığı eliyle İstanbul’a ihanet etme anlayışını temsil eden birini oraya koymuşlar. AK Parti daha çok emir komuta zincirini takip eden insanları yönetici yapma anlayışının sıkışmışlığında da değil.
AKŞENER AÇIKLAMASI
-Mayıs seçimlerinden sonra muhalefet çok da hoşa gitmeyecek bir fotoğraf verdi. İYİ Parti genel seçimler üzerinden bir söylem geliştirdi, siz de o söylemin hedeflerinden biri oldunuz. Niye Sayın Akşener size o kadar öfkeli?
Aslında kendime dönük öyle bir öfke hissetmiyorum Sayın Akşener’de. Bir kez böyle bir açıklaması oldu ve ondan sonra bunu sürdürmediğini, en azından şahsıma dönük sürdürmediğini görüyorum. Kaldı ki siyasi partiler kendi yol ve yolculuklarını tariflemekte özgürdür. Ben bu ittifak süreci başladığında hem Sayın Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dahilinde hem Sayın Akşener’le sohbetimde ‘iktidar dönemim bitene kadar bu ittifak sürecek’ demiştim. Bizim ittifakımız 31 Mart’a kadar sürüyor. Dolayısıyla bu ne ifade eder? Bu, nezaketi, karşılıklı dayanışmayı, demokrasiye bakışı, İstanbul’a hizmet konusunda sağlıklı iletişimi ifade eder. 2023 seçimlerine gelirsek, muhalefetin müzakere ve münazara yapması talebim tam da bunun içindi. Belki onu yapamamanın, bir araya gelememenin, oturup konuşamamanın vermiş olduğu bir psikolojik durum diye de tarifleyebilirim. Biz belki partimizle ilgili geçirdiğimiz süreçle bunu farklı atlatabildik. Diğer partiler de atlatacaktır. Yerel seçimden sonra bunlar tekrar konuşulacaktır ama umut ederim ki Türkiye’deki muhalif düşünce, muhalif bakış büyüsün. Çünkü şu an Türkiye’deki mevcut rejimin önümüze koyduğu süreç, bize ödettiği bedeller ve ülkemizin geleceğine dair çizdiği yolun gösterdiği tehlike sinyalleri ayrışmamızı değil birlikte bir bakış büyütmemizi söylüyor. Bu, illa sandıkta müttefik olma anlamına gelmiyor. Konuşabilme, müzakere edebilme kabiliyetini son derece yüksek seviyede tutabilmemiz lazım. Bunun adı ister İYİ Parti olsun, ister Türkiye İşçi Partisi olsun, ister Deva Partisi ya da Saadet Partisi olsun hiç fark etmiyor. Bütün partilerin bu anlamda Türkiye’nin geleceği için konuşabilmeleri lazım. Bunun illa ittifak anlamına gelmediğinin altını çizeyim.
- Abla-kardeş, baba-oğul, hep aile üzerinden tanımlandı ilişkileriniz. Biraz aile dağıldı sanki.
Abla-kardeş ve baba-oğul duygusunun bana tariflendiği biçimiyle dağıldığını hissetmiyorum. Ama tek yönlü bir dağılmışlık var ise o benim irademle tarifleyebileceğim bir durum değil. Benim şahsımda, ruhumda böyle bir duygu yok. İşimi yaparken geçmişe dönük birbirimize minnet duyacağımız ya da teşekkür edeceğimiz, şükran duyacağımız anlar vardır. İster adı Sayın Kılıçdaroğlu, ister Sayın Akşener olsun. Yine minnet duygularımı dile getiriyorum. Ama bir yanıyla da koltuğun hakkını vermemle ilgili mutlu olduklarını, gurur duyduklarını düşünüyorum. Dolayısıyla burada en önemli resim bu olsa gerek. Diğer detaylar zaman içinde konuşulur.