Ekrem İmamoğlu: Kanal İstanbul için ÇED Raporu’na onay veren isimlerden biri ‘Nuh Peygamber cep telefonu ile konuştu’ diyen kişi!

Yayın tarihi: 25 Aralık 2019 Çarşamba 9:40 am - Güncelleme: 25 Aralık 2019 Çarşamba 11:43 am

Kanal İstanbul projesiyle ilgili basın toplantısı düzenleyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ” Bu ülkenin geleceğini riske atan bir durumla karşı karşıyayız. İBB olarak Kanal istanbul protokolünden çekildiğimizi ilan ettim. Kanal İstanbul ihanet değil cinayet projesi. 16 milyonun varlığına 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir. Ne rant vaadedilmiş olsa da derhal vazgeçilmelidir” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Kanal İstanbul projesi için basın toplantısı düzenledi. İmamoğlu 15 maddede Kanal İstanbul projesinin sakıncalarını anlatarak, “deprem gibi bir tehlike dururken, milyonlarca insanın can kaybı kapıda beklerken bu kanalı konuşmak bile cinayet” ifadelerini kullandı.

Parsel parsel rant! İşte Kanal İstanbul’un mülkiyet haritası

İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları söyle:

“Kanal İstanbul demek, susuzluğa mahkumiyet demek”

“Bu projenin derhal rafa kaldırılmasını emrediyor bu madde. Akıllı, mantıklı gerçeklerden uzaklaşmamış hiçbir siyasetçi böyle bir riskin varlığını, dünya iklim değişikliğini konuşuyorken bunu bile bile bu projenin inşaatını destekleyemez. Kendi insanına bu ihaneti düşünemez. Bu maddeyi biraz daha açalım. Susuzluk. Raporlar, projenin inşa edilmesi halinde karşılaşılacak felaketin boyutlarını tek tek anlatıyor. Bunlara göre getirdiği en büyük tehlike Terkos Gölü’ne karışacak tuzlu su. Bildiğiniz gibi, Terkos Göçlü ve havzası İstanbul için depolama alanıdır. Binlerce yıldır Avrupa Yakası’ndaki en büyük su deposudur. Bu muazzam su kaynağı yok olacak. Bu kadar basit. Proje ile Sazlıdere Barajı da devredışı kalacak. Bir milli yatırım olarak değeri 2 milyar liranın üzerinde olan Sazlıdere’den bahsediyorum. Aynen apar topar kapatılan Atatürk Havalimanı gibi işlevsiz kalacak. Şu anda Sazlıdere İkitelli sistemi her üç kişiden birinin su ihtiyacını karşılıyor.”

“DSİ’nin belirttiği gibi çatlaklar felakete kapı açacak. Susuzluktan daha büyük felaket konuşulmuyor. Bir avuç insanın önceliği beni ilgilendirmiyor. Milyarlarca insanın önceliği beni ilgilendiriyor. Bu rapora göre inşa edilecek kanalın 5.2 KM’lik zemini tamamı kireç. Terkos’a tuzlu suyun karışacağı net. Sızıntı ihmali büyük bir risk oluşturuyor. Buradaki tek tehlike de susuzluk değil. Aynı zamanda strateji ve güvenlik çerçevesinde durum bir felakettir”

“Stratejik rezerv alan olan yeraltı sularını da kaybetmekle karşı karşıyayız. Su kaynaklarımızı destekleyen Istranca dağlarından gelen yeraltı suların da bu kanal yolunu kesiyor. Stratejik su kaynaklarımızı kaybedeceğiz de karşılığında ne alacağız? Sükse yapacağız. Kime? Onu da bilmiyoruz. Koca bir hiç alacağız.”

“Göz göze göze kendi elimizle, kendi bütçemizle niye felakete davetiye çıkarıyoruz?”

“İkinci husus Kanal İstanbul demek kesinlikle deprem riskini tetiklemek demek. Deprem en önemli konulardan biri. Deprem gibi bir tehlike dururken, milyonlarca insanın can kaybı kapıda beklerken bu kanalı konuşmak bile cinayet. İstanbul var oldukça var olmaya devam edecek bir sorundur. Binlerce yıldır var, car olacaktır. Öyle raporlara öyle gecelik değişiklikler yapılıyor ki fay hattı da değişti diyebilir. 120 yıllık veri incelendiğinde kanal güzergâhı boyunca yapılacak yapılaşma İstanbullu için büyük bir risk taşıyor. Zemin yapısı ne yazık ki heyelanlara çok müsait. Pek çok geometrik sorun söz konusu. Proje 1., 2. ve 3. deprem bölgelerinde kalıyor. 11 km mesafeden de Kuzey Anadolu Fay Hattı geçiyor. Bilin insanları Kanal İstanbul projesinin yeraltı ve yerüstü gerilmelerini ortaya çıkaracağını söylüyor. Plana göre kanalın Marmara girişi olan Avcılar Deniz Köşkleri 631 bin metrekarelik denize dolgu ile konteynır alanı yapılacak. Olası İstanbul depreminin 6 metre yüksekliğinde dalgalar yaratacağı söyleniyor. Bilim insanları hepimizi ikaz ediyor. Akıldan ve bilimden uzaklaşan herkese Allah akıl versin. Göz göze göze kendi elimizle, kendi bütçemizle niye felakete davetiye çıkarıyoruz? Neden bilimi aklı kendinizden uzak tutuyoruz?”

‘Kanal İstanbul’a karşı çıkan şuursuzdur’ diyen Devlet Bahçeli 2011’de ne demişti?

“ÇED asla cevap vermiyor”

“Üçüncü madde, Kanal İstanbul demek İstanbul’un doğasını sonsuza kadar katletmek demek. Hem de katrilyonlar harcayarak katletmek demek. Milli ve stratejik su kaynaklarımızı kurutacaksınız. Milyonlarca İstanbulluyu susuz bırakacaksınız. Peki çevreye nasıl zarar vereceksiniz? Sayın Cumhurbaşkanı’nın izlettiği animasyonda Kanal’ın etrafında katını sayamadığımız gökdelenler sıra sıra dizilmişler. Meclis’te tek bir konut yok diyenler oldu. Kendi raporlarını bakan 500 bin kişilik akıllı şehirden bahsetti. Şuan milyonlar akılsız şehirde yaşıyor. Kimisi o güzel tarım alanlarına bakar güzel der kimi de gökdelenlere bakıp güzel der. Donatılar gelecekmiş. Yav yine beton, yine beton, yine rant. 1.5 bin diyorsa biz onun altını 2 milyonla çizin. ÇED raporunda yapılaşma hiç yok. Kimi aldatıyorsunuz? Bu yapıların ne tür çevresel sorunlara var olacağı sorusuna ÇED asla cevap vermiyor. Bir aldanma geleneğimiz olabilir ama milleti aldatamazsınız, biz buradayız. Sanki bölgede yapılaşma olmayacakmış gibi bir rapor hazırlamışlar. ”

“İhanete fırsat tanımayacağız”

“Dördüncü madde, Kanal İstanbul demek İstanbul’un tarihini talan etmek demektir. Öyle bir şey ki tarihi yapıyı korumak gerekçe olarak anlatılıyor. Birkaç kazayı referans gösterip, bunu gerekçe gösterip kanalın bitmesiyle boğaz trafiği azaltılacakmış. Bahaneye bakar mısınız? O da boğazdaki tarihi dokunun korunmasını sağlayacaktır. ÇEV başvuru dosyasında iddia edildiği gibi yıllara göre boğaz trafiğinde bir artış yok, son 10 yılda yüzde 22 oranında azalış var. 17 milyon metrekarelik sit alanı Kanal İstanbul ile etkilenmektedir. Tarihe ve tarihi değerlere niçin zulmediyorsunuz? Her yüzyıl, on yıl bu şehre katkı sunarak kadim denmiştir o yapılara. İhanete fırsat tanımayacağız.”

“Masalı benim kadar millet de biliyor”

“Beşinci madde Kanal İstanbul demek 82 milyonun sırtına en az 110 milyar liralık vergi bindirmek demektir. Ben onu iki ile çarparım yanılmam. Bu rapor, ama ben ikiyle çarparım, yanılmam. DSİ nasıl anlatıyor durumu? Kanaldaki taşınmazların bulunduğu alan imara açılırsa DSİ olarak 1450 kamulaştırmasız el atma davası ile karşı karşıyayız. Buradan çıkacak mali yük DSİ tarafından akarşılanamayacak boyuttadır. Özel şahıslara ait kamulaştırma bedelleri bile milletin sırtlarına yüklenecek. Bu laf ortaya atıldıktan sonra oradaki arsa manipülasyonları da ayrı bir boyut. İşsizlik almış başını gidiyor, gençlerimiz iş için her yerde imkan arıyorken şurada 420 kişilik memur alımı içim 25 bin insan başvurmuşken siz devlet olarak ayakta durabilmek için vergilere bel bağlamış iken kimi kandırıyorsunuz? Diyecekler ki Kanal’ın millete maliyeti yok. Ama biliyorum ki bu masalı benim kadar millet de biliyor. Yaptıkları projelerin zamanla milletin üzerine nasıl yük olduğunu yaşadık yaşıyoruz. Kendi kendine finanse edeceği noktaların geride kaldığını, gerekirse öderiz edebiyatını gördük. 82 milyon insan bal gibi ödüyoruz. ”

“Kanal İstanbul demek İBB’nin sırtına lüzumsuz 35 milyon liralık maliyet yüklemek demek”

“Altıncı madde Kanal İstanbul demek İBB’nin sırtına lüzumsuz 35 milyon liralık maliyet yüklemek demek. Mevcutta yürüyen işlerimiz bile devredışı kalacak. Üç farklı lokasyonda İGDAŞ hatlarını ortadan kaldıracak, bunların yerine milyarlarca liralık ek maliyet olacak bir maliyet gelecek. Milyarlarca liralık sadece iki kuruma maliyet çıkıyor. Bu rakam İBB’nin bu 2020 yıllık bütçesidnen neredeyse yüzde 50’ye yakın fazla. Pazartesi itibariyle protokolden çekilirken her bir İstanbullunun sırtından bir yeni borcu kurtarma çabasını ortaya koyduk. ”

“Kanal İstanbul demek gelir rüyası görmek demek”

“Yedinci madde Kanal İstanbul demek gelir rüyası görmek demek. Panama Kanalı dediğiniz şey gemilerin yolunu 13 bin km kısaltıyor. Süveyş Kanalı Akdeniz ve Kızıldeniz üzerinden Hint Okyanusu’nu birbirine bağlıyor. Ortalama 6 bin km yolunu kısaltıyor. Gemilerin o yüzden iki kanala para ödeyerek o kanallardan geçiş yapıyor. Kanal İstanbul’da gemiler için tasarruf söz konusu değil ki. Aynı mesafe. Akıntı nedeniyle Marmara’dan Karadeniz’e geçiş 3-4 saat sürecek. Bedava geçmek varken boğazdan, neden Kanal İstanbul’dan geçsin? Montrö üzerinden uydurulmaya çalışılan konuya da ayrıca değineceğim.”

“Trafik iki kat perişan olur”

“Sekizinci madde Kanal İstanbul demek trafikte iki kat perişan etmek demek. İstanbul’un bu büyük tasarımlarında böyle bir plan yok. Böyle bir hazırlıksızlık. Bundan dolayı trafiğe olan etkisini kestirmek bile mümkün olmuyor. Daha yeni yapılan 3. köprünün yolundan, TEM’de o viyadüklerin geçişleri, ben bu sektörü bilen insan olarak hayal bile etmek istemiyorum. Kanal nedeniyle kopacak sonra köprüler ile tamamlanmaya çalışılacak yeni yollar. Yeni bağlantı köprülerine ihtiyaç duyacak. Yeni ulaşım talepleri doğacak.

Çizgi film çizmek kolay dedim, çizgi film ile bu işleri tasarlayıp milletin önüne koymak kolay dedim. Çizgi film çizenler kızmasınlar ben emeklerine saygı duyuyorum. O çizilen köprüler TEM ve E5 sık sık trafiğe kapılacak. Büyük çile halen planlanmış olan Mahmutbey, Esenyurt gibi metro hatlarını da derinden etkiliyor. Başakşehir’in bir bölümünde ve o bölgede yaklaşık 3.5 milyon insan yaşıyor.Yalnızca karayolu değil havada da aynı şey. Ben demiyorum bunu. Raporlar diyor her ne kadar talimatla sehven denilse de. Diyorum ya talimatla fay hattının da yerini değiştirirler. ”

16 milyonun canının söz konusu olduğu bir meselede bile resmi raporlar bir anda değişiveriyor. Ben ondan dolayı Allah akıl versin diyorum.”

“Ben faydalı proje üretme konusunda iddialı bir insanım”

“Dokuzuncu madde Kanal İstanbul demek büyük bir derttir bu, 50 yıllık hafriyat demek. Bunun ulaştırma uzmanları simülasyonu bile yapamazlar. Simülasyonu yaparken bile o kamyonlar birbirlerine çarpar.

“Benim gibi milyonlarca Karadenizli hırçın dalgaları bilir. Neymiş dolgu alanın üzerinde lojistik açacaklarmış. Karadeniz’de. Bunları yapanlar hafriyat mevzuatlarına uygun olarak nasıl bertaraf edilecek raporda bunlar yok. Hafriyatın 2 milyar metreküpe ulaşmasını bekliyoruz. İstanbul’un yıllık hafriyat kapasitesi 40 milyon metreküp. Kanal İstanbul’da 2 milyar metreküp. İstanbul’da 50 yılda çıkabilecek hafriyatın toplamı sadece kanaldan çıkıyor ve bunu denize dökmekten başka çare yok. Çıkan hafriyat Güngören, Bağcılar Esenler’deki kıymetli hemşerilerim duysun. O yaşadıkları yer bir anda 10 katlı bina kadar her yerinin dolduğunu düşünsünler. Bu kadar büyük bir faciadan bahsediyoruz. Bu hafriyatlar 10 bini aşkın kamyonla taşınacak. Bu demek ki buy kamyonlar trafiğe katılacak. Bu kamyonların doğaya vereceği zararlardan bahsetmiyoruz bile. Ben faydalı proje üretme konusunda iddialı bir insanım. Bunu niçin yapıyorlar ben anlayamıyorum.

“Kanal İstanbul demek İstanbul’a 1.2 milyonluk yeni nüfus demek”

Onuncu madde Kanal İstanbul demek İstanbul’a 1.2 milyonluk yeni nüfus demek. Bunu ben demiyorum onların raporları diyor. Bu bununla kalmaz diyorum, İstanbul’da 1 milyon dedikleri yer 3 milyon oldu. Ben dedim en az 2 milyon bu rakam ama arkadaşlarım beni dinlemediler, bu rakamı yazdılar. Altı tane Beşiktaş demek bu. Bu büyüklükteki bir bölgeyi oraya yerleştireceğiz demek. Bu şehirde 1 milyonun üzerinde de konut stoku var ha.

“Milyonlarca insanı deprem esnasında canını nasıl koruyacaksınız?”

“On birinci madde Kanal İstanbul demek 8 milyonluk nüfusu bir adaya hapsetmek demek. Milyonlarca insanı deprem esnasında canını nasıl koruyacaksınız? Bu proje hem İstanbul’un güvenliği hem de Trakya’nın savunması için stratejik bir ihanet projesidir. Hakikaten bizden bu projeye ‘Evet’ dememizi, milyonlarca insanımızın canını tehlikeye atmamızı nasıl bizden bekliyorsunuz?”

“Kanal İstanbul demek Montrö rüyası görmek demektir”

“On ikinci madde Kanal İstanbul demek Montrö rüyası görmek demektir. Montrö anlaşmasına göre Karadeniz’e kıyısı olmayan gemiler Karadeniz’de en fazla 21 gün kalır. Koruyucudur. Bir boğazlar anlaşmasıdır bu. Yani savaş çıkartmak için ihtiyaç duyulan bir askeri yapı buraya giremez. Montrö sözleşmesinin ikinci maddesine göre gemiler Kanal İstanbul’dan geçişe zorlanamaz. Montrö fesih edilse dahi Türkiye boğazlarından ticari gemi geçişini yasaklayamazsınız. Kanalla Türkiye büyük paralar kazanacak savı uluslararası alanda geçersizdir, uydurmacadır, aldatmadır. ”

“Kanal İstanbul demek Karadeniz’in balıklarını ve balıkçılığını yok etmek demek”

“On üçüncü madde Kanal İstanbul demek Karadeniz’in balıklarını ve balıkçılığını yok etmek demek. Marmara denizindeki ilk 25 metrelik su az tuzlu Karadeniz duyu. Bu Galata köprüsünden balık tutarız biz bu sulardan. Karadeniz’de tuz miktarı çoğalacak, Kanal’la doğal denge bozulacak. Tüm Marmara bir zaman Haliç’in koktuğu gibi bir sürece sebep olacak. Silivri’de yazlığı olanlar, Beylikdüzü, Bakırköy’de Maltepe’de Kartal’da, Yalova’da yani tüm Marmara’dan yararlanan milyonlarca insan bundan derine etkilenecek. Yaradan İstanbulumuzu o kadar dengeli o kadar güzel yaratmış ki bu güzel düzeni yok etmeye çalışmanın vebali o kadar büyük ki.

“Kanal İstanbul demek maneviyatı yok etmek demek”

“On dördüncü Kanal İstanbul demek maneviyatı yok etmek demek. Mezarlıklar Müdürlüğü’nün raporuna göre mezarlıklar proje alanında kalıyor. Bu coğrafyada ölüye bile rahat vermiyorsunuz. ÇED inceleme alanında kalan mezarlıklar var. Arnavutköy, Küçükçekmece, Başakşehirde pek çok mezarın taşınmasını mecbur kalınabilir. Yapmayın bu zulmü. Yazıktır.”

“Bu proje her yönüyle felaket, ihanet, cinayet projesidir”

“On beşinci madde, Kanal İstanbul demek bu milleti sevmemek demektir. Kendini sevmek demektir. Herhalde birileri aynaya bakıp bakıp kendine hayranlık duyuyor. Kamu adına karar vericilerin önceliği milletin canını malını korumaktır. Milletini seven bir siyasetçinin önceliği milletinin mutluluğunu sağlamaktır. Bunca genç işsizlikten inliyorken sürdürülebilir üretimi refah için bunca fabrika kurma imkânı varken, çocuklar yeterince beslenemiyorken bizim önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz. Bu proje ile dünyanın göz bebeği biricik İstanbulumuz yaşanamaz bir kent olacak. Birileri para kazanacak diye bu kadim şehrin yok edilmesine tüm hukuki mücadelemizi vererek izin vermeyeceğiz. İstanbul’un güvenliğini, canını, ve Türkiye’nin stratejik güvenliğini tehdit eden bu projeye kimse bizi ikna edemez. Bu proje her yönüyle felaket, ihanet, cinayet projesidir.”

“Bu bütçe ile İtsanbul’dkai bütün okulları yeniden yaparsınız. Kanal İstanbul için harcanacak alan Çevre Bakanlığının kentsel dönüşüme ayırdığı paranın yedi katı. Bu bütçe ile en az 9 tane daha Marmaray yaparsınız. İstanbul’daki o okulları yeniden inşa edersiniz. Deprem sorunlu ne kadar bina varsa yeniden yaparsınız. 150 yataklı tam 1056 tane hastane yaparsınız. Bu tümüyle israf, haram, ülke kaynaklarını har vurup haram savurma projesidir. Yanlışın neresinden dönerseniz Kârdır. ”

“Protokol usulsüzdü. Bu karar meclis kararı alınmadan imzalandı. ”

“İBB’NİN OLMADIĞI BİR PROJE BU KENTTE OLAMAZ”

İmamoğlu açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı:

Protokolden çekilmenizin proje üzerindeki etkisi nedir?

Projeyi nasıl etkileyeceği benim zihnimde bile yok çünkü proje olmayacak. Bizim projeden çekilmemiz demek uzaktan seyredeceğimiz anlamına gelmiyor tümüyle hukuki mücadelemizi vereceğimiz anlamına geliyor. İBB’nin olmadığı bir proje bu kentte olamaz. Şehir halkının olmadığı bir proje olmaz yapılamaz. Bunun adı başak bir şeydir. Türkiye bunu kabul etmeyecektir.

İstanbul’a ne kadar yük biniyor bu protokolde? İmar hareketliliğini incelediğinizi söylemiştiniz. Neler tespit ettiniz?

İBB’nin hızla yaptığı ya da ÇED raporunda üzerinde durulan analizler İBB’ye de 23 milyar liralık bir maliyetten bahsediliyor. Burada sıkı analizler yoktur. 23 milyar lira çok göreceli. Bunu iki ile çarpsanız çok yanlış yapmazsınız. Bu işleri söylerken inanın öylesine söylemiyoruz. Rakamların ciddiye alınması şart. Arsa alımı konusunda sayın bakan çok yanlış cümleler kuruyor. Üzülüyorum. Çevre bakanı çevre ve şehircilik adına konuşmuyor. Ne yazık ki söyledikleri çelişkili. İnsanların gözünü boyamaya çalışıyorlar. Böyle konuşmamalı Çevre Bakanı. Emin bir şekilde arsa hareketi yoktur diyorsunuz. Bir örnek vereyim 2011’den bu yana arsa hareketi 30 milyon metrekareyi bulmuştur. İsterse sayın bakan yazılı da isteyebilir telefonla da isteyebilir, bakanlık makamına saygımız sonsuz, kendisiyle paylaşırım.

Askı süresi var İBB bu itiraz sürecine dahil olacak mı?

Tabii ki de. İstanbul’u ben dert ediyorum. Yarın ben çocuğuma üyelerime hesap veremem diyen herkes Şehircilik Bakanlığı’na İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak Kanal İstanbul projesini su kaynaklarını yok etmesi tehlikesine karşı istemiyoruz diye dilekçe verecek. milyonlarca insan buna itiraz edebilir. Susmak dilsiz şeytanlığı oynamaktır.