İlker Başbuğ’dan çarpıcı Montrö çıkışı

Yayın tarihi: 9 Mart 2022 Çarşamba 7:43 am - Güncelleme: 9 Mart 2022 Çarşamba 7:43 am

Duayen gazeteci Uğur Dündar bugünkü köşesinde Emekli Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile yaptığı söyleşiyi taşıdı.

TELE1 Demokrasi Arenası sunucusu ve Sözcü gazetesi yazar duayen gazeteci Uğur Dündar, Emekli Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile bir söyleşi yaptı. İlker Başbuğ, Uğur Dündar’a yaptığı açıklamalarda Montrö Boğazlar Sözleşmesi hakkında da çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

“Montrö konusunda emekli amiraller haklı çıktı”

İşte Uğur Dündar’ın yazısı:

(U.D.): Siz; “Güç Odaklarının Mücadelesi” isimli kitabınızda, 2. Dünya Savaşı’nda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün uyguladığı stratejiyi; “aktif tarafsızlık” olarak isimlendiriliyorsunuz. Bu konuyu biraz açar mısınız?

I. DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI’NIN SİLAHLANMIŞ TARAFSIZLIĞI SÜRDÜREBİLMESİ İÇİN GEREKEN PARASI, SİLAHI VE SANAYİSİ YOKTU

(İ.B.): Bu sorunun cevabını da, Atatürk aynı konuşmasında şöyle vermektedir. “Vatanımızın coğrafi konumu, İstanbul’un stratejik durumu, Rusların İtilaf hükümetleri yanında yer alması, bizim seyirci kalmamıza asla uygun değildi. Bundan başka; silahlanmış bir tarafsızlığın devamı için paramız, silahımız, sanayimiz kısaca gerekli olan araçlarımız yoktu. İtilaf Devletleri’nin ve özellikle İngilizlerin para vermemesi bir tarafa, gemilerimize el koyarak ve milletin dişinden tırnağından artırarak gemi inşaatına tahsis edilmiş 7 milyon liramıza zorla el koymaları ve İtilaf Devletleri’nin savaş ilan etmesi, harbe girişimizden daha dört ay önce tamamen Osmanlı hükümetinin zararına bir Ermenistan Cumhuriyeti’nin kurulmasına karar verdiklerini ilan etmiş olmaları hatta, Bolşeviklerin yayınladığı gizli anlaşmadan da anlaşıldığına göre İstanbul’un Çarlık Rusyası’na verileceği sözü, savaşa İtilaf Devletleri karşısında girmemizin zorunlu olduğunu gösteren açık delillerdir.” Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’na girişiyle ilgili olarak, Atatürk’ün değerlendirmesi çerçevesinde, şu sonuçları ifade edebiliriz: Birincisi, siyasal koşullar Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştan kaçınabilmesini zorlaştırmıştır. Ancak, burada savaşa çok erken girilmiş olduğu ileri sürülebilir. Almanya, 1 Ağustos 1914’te Rusya’ya savaş ilan etmişti. Osmanlı İmparatorluğu da 11 Kasım 1914’te savaşa girdi. İkincisi, Atatürk’ün çok net olarak ifade ettiği husustur. Boğazları gerektiğinde kapatabilecek güce sahip olmanız gerekiyor. Bu Atatürk’ün değişiyle; “silahlanmış tarafsızlık”. Silahlanmış tarafsızlığı sürdürebilmek içinde gerekli; ekonomik, askeri ve sanayi gücüne sahip olmalısınız. Bu nokta son derece önemli. Ayrıca, acaba Osmanlı İmparatorluğu’nun elinde Montrö gibi bir uluslar arası antlaşma ve bu antlaşmanın Osmanlı Devleti’ne verdiği güç olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu farklı davranabilir miydi? Düşünmeye değer bir nokta.

Yabancı basından flaş Montrö yorumu

(U.D.): Siz; “Güç Odaklarının Mücadelesi” isimli kitabınızda, 2. Dünya Savaşı’nda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün uyguladığı stratejiyi; “aktif tarafsızlık” olarak isimlendiriliyorsunuz. Bu konuyu biraz açar mısınız?

MONTRÖ ATATÜRK’ÜN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE ULUSLAR ARASI ALANDA KAZANDIRDIĞI İNANILMAZ BİR KABİLİYETTİR

(İ.B.): İnönü’nün bu dönemde takip ettiği Türk dış politikası temel olarak Atatürk döneminin dış politikasından farklı değildir, hatta onun tutarlı bir devamıdır. Ancak 2. Dünya Savaşı sürecinde, Türkiye’nin elinde; 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Antlaşması vardır.

Montrö Antlaşması, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne uluslararası alanda kazandırdığı inanılmaz bir kabiliyettir. Türkiye, Montrö Antlaşmasını, harfiyen ve tarafsız uygulayarak, her zaman kendisini krizlerden ve çatışmalardan uzak tutabilir. Boğazların Antlaşma şartlarına göre kapatılabilme yetkisi, Türkiye’ye büyük güç ve imkanlar sunmaktadır.

(U.D.): 2. Dünya Savaşı esnasında, özellikle Türk Boğazları’na ilişkin olarak Türkiye, hangi sorunlarla karşı karşıya kaldı? Bu sorunlarla nasıl baş edebildi?

İNÖNÜ’NÜN HEDEFİ ÜLKEYİ SAVAŞTAN UZAK TUTMAKTI

(İ.B.): İnönü bir büyük savaşın yaklaştığını, Cumhurbaşkanı olduğu anda görüyordu. Asıl sorun savaşın ne zaman ve nerede başlayacağıydı. İnönü’nün uygulamayı düşündüğü stratejinin temel parametreleri ise şöyleydi: Bir savaş anında Türkiye’nin güvenliği İtalya tarafından tehdit edilebilirdi. Bu tehdidi önlemek için; Türkiye, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği’ne yakın bir politika uygulamalıydı. İnönü bu genel yaklaşıma karşın; Sovyet Rusya’nın ne yapabileceğinden emin olamıyordu. Almanya ile müttefikliğe ise her zaman uzak kalmaya çalışıyordu. Rusya ile savaşa girmeyi de hiç istemiyordu. İnönü’nün genel hedefi, ülkeyi ne olursa olsun savaştan uzak tutmaktı. Savaşa girmeyi hiç düşünmüyordu. Türkiye bir saldırıya uğramadığı sürece savaşa katılmayacaktı. İnönü; Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’na girmesinin, İmparatorluğa neye mal olduğunu yaşayarak görmüştü. Ancak bu stratejiyi başarı ile uygulamak pek de kolay değildi. Şimdi bu süreçte yaşanan bazı somut olaylara bakalım:

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ