Türkiye Demokrasi tarihinin en trajik öyküsü, Devrimcilerin, (Devletçi-Seçkincilerin) Cumhuriyeti Demokrasi ile taçlandırmak için, muhalefet görevini “Halifeci ve Saltanatçı Din-Tarım Toplumu Temsilcileri”ne (Gelenekçi-Liberallere) vermeleriyle yaşanmıştır:
Türk Devrimi’nin hedeflediği, “Emperyalizmin Boyunduruğundan Kurtulmuş, Çağdaş, Bağımsız Endüstri Toplumu”na yönelik reformlarla (Atatürk Devrimleriyle) altları oyulan “Toprak Ağaları ve Din İstismarcıları”:
Toplum ve siyasal rejim henüz bu dönüşümü tamamlayamadan “Demokrasi adına” iktidara gelmiş ve ne yazık ki, iktidarlarını, kendilerini buraya taşıyan Demokratik rejimi tahrip etmek için kullanmışlardır.
Atatürk’ün ölümünden sonra İnönü, dünyada eşi görülmemiş bir davranışla, kendi “Tek Adam Yönetimi”ni, “Çok Partili Demokrasi”ye dönüştürmüş, serbest seçimlere gitmiş ve iktidarı muhalefete devretmişti.
Ama ne yazık ki “Demokratik Rejimden” yararlanarak iktidara gelen Demokrat Parti, “Demokratik Rejimin” altını oydu!
Kendisine destek veren Komünistleri hapse attı.
Meclis’ten karar almadan Kore’ye asker yolladı.
NATO’ya girdi, ABD’ye askeri üsler verdi.
Kendine iktidarı teslim eden, CHP’nin mallarına el koydu.
Köy Enstitüleri'ni resmen kapattı.
Partisine oy vermeyen Kırşehir ilini ilçe haline getirdi.
Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’yı hapse attı.
Basın üzerinde müthiş bir baskı kurdu, muhalif gazetecileri hapse attı. Verdikleri yolsuzluk haberlerini ispat etmek isteyen gazetecilerle “İsmail Hakkı mı?” diyerek alay etti.
Siyaseti camilere soktu, şeyhleri, şıhları yeniden güç sahibi yaptı.
Yargıyı, üniversiteleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni baskı altına aldı.
Dil Devrimi’ni eskiye çevirdi.
Menderes, “Odunu göstersem milletvekili seçtiririm”, Meclis’e hitaben “Siz isterseniz Hilafeti bile geri getirirsiniz” gibi sözler söyledi.
İsmet İnönü, yurt gezilerinde saldırıya uğradı; Uşak’ta atılan taşlarla başı kanadı, Topkapı’da linç girişimi yapıldı, bir subayın müdahalesi ile canı kurtuldu.
28 Nisan Darbesi’ne karşı gösteri yapan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakülteleri öğrencileri polis ve asker zoruyla dağıtıldı, fakülteler basıldı, İstanbul’da Turan Emeksiz öldürüldü, sıkıyönetim ilan edildi.
Çok partili düzenin ilk darbesi
Demokrat Parti 1957 seçimlerinde yüzde 50’nin altına düşünce, (seçimlerde çoğunluk sistemi uygulandığı için) iktidarı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Menderes 1961’de yapılması beklenen seçimleri, (ekonomi kötüye gittiği için) 1960’a çekmeyi planlarken, CHP’yi kapatmak veya en azından sınırlamak ve kısıtlamak için bir darbe yaptı:
Önce 15 DP milletvekilinden oluşan bir Tahkikat Encümeni kurdu, sonra 28 Nisan’da kabul edilen yasayla bunun yetkilerini belirledi.
Encümeni, hem savcı, hem yargıç, hem askeri hem sivil mahkeme yetkileriyle donattı. Kararlarına temyiz yolunu kapattı.
Bu eylem, Anayasa’daki bütün hakları ve yargı bağımsızlığını ihlal eden tam bir “Sivil Darbeydi”.
27 Mayıs, bu Sivil Darbe’ye karşı Demokrasi’yi korumak için yapılan İLK Askeri Müdahale, Çok Partili Düzen’in İKİNCİ DARBESİ idi.
Kaynak: Cumhuriyet