Demokratik laik cumhuriyete şeriat adı altında yapılan saldırılar ilahiyatçıları da çileden çıkardı. 14 ilahiyatçı yaptıkları açıklamayla, Arap dilinde pek çok anlama gelen şeriat sözcüğünün terminolojik açıdan Türkçe’de hukuk sözcüğüne karşılık geldiğini vurgulayarak, şeriatın din ve İslam’la özdeş bir kavram olarak yansıtılmaya çalışmanın gerçeğe aykırı olduğunu söyledi. “Şeriat, İslam demek değildir” diyerek demokratik laik cumhuriyetin islamın koruyucusu ve garantisi olduğunu vurguladılar.

Demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti’ne özellikte tarikatçılar tarafından islam adı altında yapılan saldırılar ilahiyatçıların tepkisine neden oldu. İlahiyatçı yaptıkları ortak açıklamada “İslam dini, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıdır” diyerek “Arap dilinde pek çok anlama sahip olan şeriat sözcüğü terminolojik açıdan dilimizdeki hukuk sözcüğünün karşılığıdır. Gerek dinsel inanışları referans alan gerekse laik ve seküler dünya görüşüne dayanan yasalar Arap dilinde şeriat sözcüğü ile ifade edilir. Bu nedenle şeriatı din ve İslam’la özdeş bir kavram olarak yansıtmaya çalışmak gerçeğe aykırıdır” tepkisini gösterdiler.

İSLAM DİNİNİN, İNANÇ, İBADET VE AHLAK ESASLARI OLARAK ŞERİATTAN KESİNLİKLE AYRILDIĞINI BELİRTTİ.

İlahiyatçı Cemil Kılıç, Prof. Dr. Şahin Filiz, Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Prof. Dr. İsrafil Balcı, Dr. Hatice Doğan, İlahiyatçı Hakkı Yılmaz, Dr. Hıdır Temel, İlahiyatçı İdris Şahin, İlahiyatçı İdris Şahin İlahiyatçı Yaşar Koçer, İlahiyatçı Fikret Eroğlu, İlahiyatçı Halis Dinçer, İlahiyatçı Emine Yücel, İlahiyatçı Mehmet Göl, İlahiyatçı Mustafa Sağer yaptıkları ortak açıklamada İslam şeriatı denilen kavramın İslam’ın kendisi olmadığını vurgulayarak şeriat kurallarının çok azının kaynağının Kur’an ayetleri olduğunu ifade ettiler. İslam dininin, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıldığını belirtti.

ÇOCUK YAŞTA EVLİLİK, HAREMLİK-SELAMLIK

İlahiyatçılar, çok eşliği, kölelik kurumunu, çocuk yaşta evliliği, harem selamlık uygulamasını, haklar bakımından kadınların ikinciliğini, mürtedin idamını ve tekfirciliği içermesi, iktisadi tezler bağlamında da günümüzün girift ekonomik ilişkilerini karşılamayacak denli basit oluşu, siyasal sistem açısından ise otoriter ve totaliter bir rejimi öngörmesi, şeriatı kabul edilebilir olmaktan uzaklaştırmakta ve olanaksız kıldığına dikkat çekerek islamın şeriatla kıyaslanamayacak denli değerli olduğunu açıkladı.

İlahiyatçılar “Şeriat uygulanamaz olsa da İslam dini, iman esaslarıyla, uygulama olarak da namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetleriyle, ahlakî açıdan ise helal haram anlayışıyla yüzyıllardır yaşanan ve bundan sonra da daima yaşanacak olan son ilahi dindir.” vurgusu yaparak her ümmet için ayrı bir şeriat söz konusu olduğuna dikkat çekti.

“Bu gerçekler ışığında ilahiyatçılar olarak bizler, bütün halkımızı, aziz dinimiz İslam’ı yaşarken aynı zamanda büyük Atatürk’ün ve şehitlerimizin emaneti olan; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletimize sahip çıkmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, laiklik dinin doğru ve özgürce yaşanabilmesi için de yaşamsal önem taşımaktadır. Devletin dini ancak adalettir anlayışıyla her türlü dinsel ve mezhepsel ayrıma karşı ulusal birlik ve bütünlüğümüzü korumalı ve güçlendirmeliyiz.” çağrısında bulundular.

İLAHİYATÇILARDAN BİLDİRGE

Şeriat, İslam Demek Değildir
Cumhuriyetimizin 100. yılını geride bıraktığımız bu günlerde toplumumuz kısır ve tehlikeli bir tartışmanın içine çekilmek istenmektedir. Bu tartışma adeta dine rağmen din, İslam’a rağmen İslam denilebilecek düzeyde bir cahilliği içeren şeriat tartışmasıdır.
Arap dilinde pek çok anlama sahip olan şeriat sözcüğü terminolojik açıdan dilimizdeki hukuk sözcüğünün karşılığıdır. Gerek dinsel inanışları referans alan gerekse laik ve seküler dünya görüşüne dayanan yasalar Arap dilinde şeriat sözcüğü ile ifade edilir.
Bu nedenle şeriatı din ve İslam’la özdeş bir kavram olarak yansıtmaya çalışmak gerçeğe aykırıdır.
İslam şeriatı denilen kavram İslam’ın kendisi demek değildir.
Zira şeriat kurallarının çok azının kaynağı Kur’an ayetleridir. O ayetlerin de çoğu dönemsel olup esbab-ı nüzul çerçevesinde anlaşılması ve yorumlanması gereken hükümleri içermektedir.
İslam tarihinde bütünsel ve tek yapı halinde bir şeriat anlayışından söz edilemez. Gerek fıkhî gerekse ona zemin oluşturan itikadi meselelere ilişkin onlarca şeriat yorumu ve uygulaması söz konusudur. Bu yorum ve uygulamalar, sahabilerin farklı görüşlerinden, sıhhati tartışmalı kimi hadislerden, İslam bilginlerinin kimi aklî çıkarımlarından neşet eden ve pek çok bakımdan birbiriyle çelişen ictihadî hükümleri göstermektedir.
Hangi şeriat ekolü söz konusu olursa olsun içerdiği kurallar açısından hiçbirinin günümüz toplumsal yaşamına ve insan gereksinimlerine, temel hak ve özgürlüklerine, çağdaş hukuksal sorunlara yanıt verebilecek bir yapıda olmadığı açıktır. Böyleyken insanlığın ve Müslümanların geçirdiği hukukî tekâmülü dikkate almayan şeriat taleplerine itibar etmek mümkün değildir.
Birey kimliği, kadın erkek eşitliği, iktisadî ilişkiler, suç ve ceza kavramı, aile hukuku, siyasi sistem ve bilimsel çalışmalar açısından şeriat hukuku, dönemin Arap toplumunda değişim ve dönüşüme öncülük eden ilk uygulamaları içerse de günümüzde uygulanabilirliği söz konusu olmayan kurallar yığını olarak, ancak akademide hukuk tarihi dersleri için bir anlama sahip olabilir. Başka bir deyişle şeriat kurallarının güncel yaşamda insan onuruna yakışır bir karşılığı yoktur.
Çok eşliği, kölelik kurumunu, çocuk yaşta evliliği, haremlik selamlık uygulamasını, haklar bakımından kadınların ikincilliğini, mürtedin idamını ve tekfirciliği içermesi, iktisadi tezler bağlamında da günümüzün girift ekonomik ilişkilerini karşılayamayacak denli basit oluşu, siyasal sistem açısından ise otoriter ve totaliter bir rejimi öngörmesi, şeriatı kabul edilebilir olmaktan uzaklaştırmakta ve imkânsız kılmaktadır.
İslam dini, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıdır.
Şeriat uygulanamaz olsa da İslam dini, iman esaslarıyla, uygulama olarak da namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetleriyle, ahlaki açıdan ise helal haram anlayışıyla yaşanan ve daima yaşanacak olan son ilahi dindir. İslam azizdir ve şeriatla kısıtlanamayacak denli değerlidir.
Büyük İslam bilgini Ebu Hanife’nin de dediği gibi din, Hz. Âdem’den beri gelen tevhid inancıdır ve asla değişmez. Ama şeriat değişir. Nitekim tarih boyu her ümmet için ayrı bir şeriat söz konusu olmuştur.
Bu gerçekler ışığında ilahiyatçılar olarak bizler, bütün halkımızı, aziz dinimiz İslam’ı yaşarken aynı zamanda büyük Atatürk’ün ve şehit dedelerimizin emaneti olan; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.

İMZACILAR

Cemil KILIÇ (İlahiyatçı Yazar)
Şahin FİLİZ (İlahiyatçı Prof. Dr.)
Mustafa ÖZTÜRK (İlahiyatçı Prof. Dr.)
İsrafil BALCI (İlahiyatçı Prof. Dr.)
İdris ŞAHİN (İlahiyatçı)
Yaşar KOÇER (İlahiyatçı)
Fikret EROĞLU (İlahiyatçı)
Halis DİNÇER (İlahiyatçı)
Emine YÜCEL (İlahiyatçı)
Mehmet GÖL (İlahiyatçı)