Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’la barışması ile ilgili demeçlerini biliyorsunuz. Dün de CHP’li yetkililer ‘Özgür Özel’in Esad’la görüşmesiyle ilgili Şam’dan olumlu yanıt geldiğini’ söylediler ama Esad’a yakın Suriye El-Vatan gazetesi ‘Böyle bir şey yok. Şu anda Şam’ın iktidarda ya da muhalefette Türkiye’den hiç bir siyasi parti ile diyaloğu yok’ diye yazdı. Şam’ın resmî olarak olup bitenlere nasıl baktığı ya da nasıl tepki göstereceği bilinmez ama Suriye ve Arap medyasına bakılırsa Esad’ın acelesi yok.

O da Putin gibi Erdoğan’ın Biden’la görüşmesinin ve sonrasında Erdoğan’ın olası söylem ve eylemlerini bekleyecektir. Kaldı ki her şey normal gelişse bile yani Erdoğa’la Esad buluşsa bile sonrasında çözülmesi gereken onlarca konu var ve bu konu ve sorunlarla ilgili akıl almaz detaylar var.

Örneğin Türk askeri Suriye’den nasıl ve ne zaman çekilecek, Türkiye’nin destek verdiği 50 bin kadar muhalif militanlar nasıl silah bırakacak, Suriye ordusu Türk askerinin çekildiği bölgelere nasıl ve kiminle girecek, militanların durumuna kim çare bulacak, Türkiye ile işbirliği yapan Suriyelilerin durumu ne olacak, Türkiye’deki mültecilerin geri dönüşü için nasıl bir plan hazırlanacak, İdlib’teki çoğu Suriyeli olmayan NUSRA teröristlerinden kurtulmak için Rusya ile işbirliği yapılarak kurtulma planlarını kim ve nasıl uygulayacak ve haberlere bakılırsa Erdoğan-Esad barışmasından hoşlanmayanların Libya’ya gönderilmesi işi nasıl olacak…

Bütün bu detayların konuşulması ve sonuçlanması çabasında Rusya ile birlikte İran var ve hep olacak.

Peki İran’da ne oluyor?

Geçen hafta yapılan seçimlerde Azeri kökenli reformcu Mesut Bezeşkiyan Cumhurbaşkanı olunca herkes kendine göre bir yorumda bulundu ve bazıları da ilginç senaryolar yazdı.

Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Bezeşkiyan’ın Türk olduğunu’ söyledi ve ‘iyi olan Türkiye – İran ilişkilerinin bundan böyle çok daha iyi olacağını’ vurguladı.

‘Reformcu Bezeşkiyan’ın ABD ve Batılı ülkelerle iyi ilişkiler kurmaya çalışacağını’ söyleyen ‘uzman ve azmanlar’ gelen ilk haberlerle şok oldular. Çünkü Bezeşkiyan ilk açıklamalarında Dini Lider Hamaney’nin talimatları doğrultusunda iç ve dış politika yürüteceğini söyledi. Bezeşkiyan bu vurgusunu kendisini telefonla arayan Putin, Şi Ping ve Esad’a da tekrarladı. Bu da yetmeyince göreve resmen başlamadan önce mektup yazdığı ilk kişi Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah oldu sonra da Hamas lideri İsmail Heniye’ye benzer bir mektup yazarak ‘Politikamız değişmeyecek ve Tahran’ın size olan desteği zafere kadar devam edecek’ dedi.

Anlaşılan Ortadoğu’da değişen bir durum yok.

Önemli olan Erdoğan yönetiminde Ankara’nın ne yapacağıdır. Arap medyasına bakılırsa ortada bir güven sorunu var. Herkes Erdoğan’ın vereceği sözlerin yerine getirilmesinin garantilerini görmek istiyor .

Örneğin söylemediğini bırakmadığı Sisi ile barışan ve bununla yetinmeyerek Kahire’ye giden Erdoğan Ankara’ya gelmesi için Sisi’yi ikna edemedi. Büyük olasılıkla Sisi de Erdoğan’ın olası Esad barışmasını ve buna bağlı olarak Ankara’nın atacağı adımları bekliyordur. Örneğin Suriye’den Libya’ya gönderilmesi düşünülen teröristler öncelikle Kahire’yi ilgilendirmektedir. Çünkü BAE ve Suudi Arabistan destekli Mısır; Libya’da savaşan bazı grupları desteklerken başka grupları Katar ve Türkiye destekliyor. Durum böyle olunca Erdoğan’ın daha önce barıştığı Suudi Veliaht Muhamned Bin Selman ve BAE Başkanı Muhammed Bin Zayed Suriye’deki gelişmeleri ve olası Erdoğan- Esad buluşmasını yakından izliyorlar.

İçeride ve dışarıda işi giderek zorlaşan Erdoğan Temmuz 2026’da İstanbul’da yapılacak olan NATO Zirvesini bekleyecektir!

Tabi o zamana kadar erken seçim yapılmaz ve iktidarını kaybetmezse!