Yüksek sesle düşünmek

bazı kişi ve çevreler din içerikli konularla toplumları rehin almayı alışkanlık haline getirmiş durumda. Bunu da yalnızca Türkiye’de değil İslam coğrafyasının bir çok yerinde yapıyorlar. Örneğin Müslüman Afganistan halkının 40 yıldır yaşadıklarını ve şimdi de ‘en hakiki İslamcı’ olduğunu iddia eden Taliban yönetimindeki perişanlığını bilmeyen yok. Biliyorsunuz her eylemde Talibancılar ‘Tekbir .. Allah Ekber’ diye slogan atarlar. Bu slogan ‘ cihatçı’ sloganıdır. Irak ve Suriye’de canlı yayınlarda kafa kesen, Ezidi kadınlara tecavüz eden, toplu katliamlar yapan ve akıl almaz vahşetin her türlüsüne başvuran IŞİD, NUSRA ve benzeri ruh hastası katiller de bu sloganı kullanırdı. Madımak’da insanları canlı yakan katillerin yaptığı gibi. 22 Aralık 2016’da iki Türk askerini canlı yakan IŞİD’çiler gibi. Şimdi de deprem bölgesinde birilerin yaptığı gibi. Enkaz altından kurtarılan insanlar olunca kameraların görmediği biri ‘tekbir’ diye bağırınca herkesin depremzede ile ilgilendiği ve heyecan yaşadığı sırada çevrede bulunanların bazıları ‘Allahu Ekber’ diye karşılık veriyor. Bu davranışın ‘dinsel yorumunu’ ve tarihçesini İhsan Eliaçık Hocamız dün sabah Namık Koçak’ın Forum Hafta sonu programında anlattı. İhsan Hoca ‘Tekbir diye bağıran kişi bunun yerine Allahım sana şükürler olsun diye dua edebilir ’ dedi. Hepimizin yaptığı gibi. Bir Müslüman olarak ‘Tekbir’ diye bağıran kişi ideolojik bir hesabı yoksa Allah’a şükrettiğini söyleyebilir ama burada da bir sorun var çünkü bir çok yerde insanları kurtaranlar arasında Müslüman olmayan ‘Gavurlar’ var. Var olan bilgilere göre bu ‘gavurlar’ şimdiye dek 205 Müslüman Türk insanını enkazın altından canlı olarak kurtarmış. ‘Tekbir .. Allahu Ekber’ diye bağıranlar elbette Allah’a şükredecek ama bu ‘gavurlar’ bir teşekkürü hak etmiyor mu ! Yoksa bu insanların gösteriş içerikli gelişleri de mi kader! Kader olsaydı bu ‘gavurlar’ Suriye’ye gidip orada da insan kurtarırlardı. Eğer kader ise bu insanların geldiği ülkelerin ‘gavur’ yöneticileri tarih boyunca İslama, Müslümanlara ve ülkelerine yönelik her türlü kötülüğü yapmazlardı. Eğer kader ise yine tarih boyunca ve bugün Müslüman ülkelerin ‘Dini mazbut’ yöneticileri, aydınları, gazetecileri ve bilumum ilkesizleri’ bu ‘gavurlara’ hizmet etmez ve ülkeleriyle Müslüman kardeşlerini perişan etmezlerdi.

Kanlı Arap Baharı bunun son örneği.

Emperyalist ülkelerinin ‘gavur’ yöneticilerin plan ve projelerine hizmet eden Müslüman ülke yöneticileri

12 yılda bu coğrafyada en az iki milyon Müslümanın ölümüne ve bir çok ülkenin perişan edilmesine neden oldu.

Din, iman ve Allah yolunda!

“Tekbir.. Allah’u Ekber” diye bağırmıyorlardı ama birileri onların adına bağırıyordu. Deprem bölgesinde olduğu gibi. Elbette hepimiz yaşamını yitirenler için çok üzülüyoruz ve kurtarılan az sayıda insan için çok sevinip şükredeceğiz ama gerçeği de görmek zorundayız. Özellikle iki yüzlü din simsarlarını ve her zaman emperyalizmin hizmetinde olanları.

Onlar var oldukça ne Türkiye’de ne de İslam coğrafyasında hiç bir sorun çözülmez ve her şey daha da kötüye gider.

Şimdi olduğu gibi.