12 yıl sonra geldiğimiz noktada Suriye başta olmak üzere bölge ülkeleri perişan ve her şeyin sorumlusu olan ılımlı-radikal İslamcılar hâla ortalıkta dolaşıyorlar.
Adamlar her zaman ve her koşulda ve yaklaşık 100 yıldır kullanılmaya elverişli aparatlar.
Örneğin ABD’nin IŞİD artıklarını sahiplenmesi, İdlib’teki Nusra ile flört çabası ve AKP’nin Suriye ve Libya’daki silahlı İslamcı gruplara desteğini sürdürmesi ve HÜDAPAR’la İttifak çabası.
İyi de nereye kadar?
Çin’in arabuluculuğu ile Şii İran’la Sünni Vahabi Suudilerin ‘barışması’ bölgede çok şeyi değiştirebilir. Suudi’lerden sonra Mısır, Ürdün, Libya, Bahreyn ve BAE’nin İran’la sıcak ilişki kurmaya başladı. Bu süreç böylece devam ederse, ki edecek gibi görünüyor, bölgede çok şey değişecek demektir.
Değişmenin en önemli sinyali Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın dün Moskova’da Putin’le yaptığı ‘çok önemli’ görüşmeler.
Türkiye ve Erdoğan’ın olası Esad buluşması bu görüşmenin en önemli konusuydu. Putin’in en yakın zamanda Erdoğan’la buluşacağı ya da uzun bir telefon görüşmesi yapacağı konuşuluyor. Amaç; Esad’la Erdoğan’ı seçim öncesinde buluşturmak. Çünkü seçime kadar İran-Suudi Arabistan barışmasında çok önemli gelişmeler yaşanacak ve herkes ‘Esad’ın zaferini’ kabullenmiş olacak.
Erdoğan ne yapar bilinmez ama başka da çaresi yok.
Yok Erdoğan ‘ başka çarem var’ der ve farklı yol ve yöntemlere başvurmayı düşünürse geçen yıl barıştığı Suudi Arabistan, BAE ve Mısır liderlerinin tepkisiyle karşılaşır ve Ankara’nın bir çok bölgesel ve uluslararası h esabı karışabilir.
Sorunun kendisinde olduğu gibi şu andaki durumun en büyük sorumlusu Erdoğan olduğuna göre çözümünde de Erdoğan bir an önce gerekli adımları atıp Esad ile barışmalı ve Türkiye ile Suriye 2011 öncesinde olduğu gibi iki dost ülke olmalı.
Peki geçen 12 yılın hesabını kim verecek?
Başını Ankara’nın çektiği ve halen öyle devam ettiği müdahale Suriye halkına ve devletine inanılması güç zararlar verdi?
İşte size bazı rakamlar :
Halkın %80’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Suriye lirası 22 yılda değerinin %99’u kaybetti. 2011’de bir dolar 50 Lira iken şimdi bir dolar 7300 Lira.
Benzer durum Irak’da yaşanmıştı. 1980 İran savaşı öncesinde bir Dinar 3,5 İngiliz Sterlin ederken şimdi bir Sterlin 1800 Dinar ediyor.
Savaş nedeniyle ülke içinde yer değiştiren ve ülke dışına kaçmak zorunda bırakılanların sayısı 8,5 milyon (nüfus 23 milyon idi).
Savaştaki ölümler ve göçten dolayı genç nüfus (18-45) çok tehlikeli bir şekilde azaldı. Bunun sonucu olarak evlenme çağına gelip evlenemeyen kızların %35 eş bulamıyor.
Savaş, terör saldırıları, ABD ve batılı ülkelerin ambargo ve yaptırımları ithalat ve ihracat rakamlarını neredeyse sıfıra indirdi. Savaş ve terör saldırılarından dolayı fabrika ve atölyelerin %70’i yakıldı ve yıkıldı.
Net rakamlar olmamakla birlikte 600 bin insanın öldüğü ve bir milyon kadarının yaralandığı ya sakat kaldığı konuşuluyor.
Okul, cami, devlet kurumlarının dışında 700 biner yıkıldı.
Böylesi ağır koşulların egemen olduğu ortamda toplumsal, kültürel ve sanatsal yaşam en zor dönemini yaşıyor.
‘Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerde durum farklı düzeylerde de olsa hemen hemen aynı.
Suriye başta olmak üzere bölge halkları beddua edip etmeyeceklerini bilmiyorum ama bunlara neden olanlara haklarını helal etmeyecekleri kesindir.
Özetle Suriye’de savaş bitmediği sürece bu coğrafyada hiç bir sorun çözülmeyecektir. 12 yıldır ‘Suriye; bölgenin kilit ve anahtar ülkesidir’ yazıp anlatıyorum. Suriye’de yanlış yapanlar hiç bir konuda ve alanda iflah olmaz ve olmayacaklardır.
Bunun tek yolu var o da herkesin Esad’dan ve Suriye halkından özür dilemesi ve ülkenin yeniden imarı için katkı sağlamasıdır. Daha önemlisi herkes Suriye’nin yabancı işgaline ve her türlü teröre karşı verdiği mücadeleye destek vermelidir.
Bunu yapmayanlar asla dürüst değil ve tarihten ders almayanlardır. Tarihten ders almayanlara ne denir bilinmez ama samimi olmayanlara kimse güvenmez.