Benim ilgimi en çok İsrail, Yunanistan ve Ermenistan’dan gelenler çekmişti. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ dediği Yunanlılar ve Karabağ savaşında Azerbaycan’ı desteklediği için Türkiye’ye kızan Ermeniler depremzedelere yardım etmekte tereddüt etmemişlerdi.
İsrail ise her zaman ve her konuda olduğu gibi fırsatı kaçırmamıştı. Depremin ertesi günü Antakya’ya gelen İsrailli kurtarma ekibi öncelikle Yahudilerin kaldığı bölgeye gitmiş ve enkaz altında kalanları kurtarmaya çalışmış. Basına ve sosyal medyaya yansıyan haberlere bakılırsa İsrailli kurtarma ekibi ile Türk yetkililer arasında ciddi tartışma yaşanmış çünkü İsrailli grupla birlikte silahlı özel koruma elemanları da gelmişti.
Başka !
Enkaz kaldırma ve kurtarma çalışmaları sırasında sinagoglara da özel ilgi gösteren kurtarma ekibi buldukları Tevrat yazıtlarını alıp İsrail’e götürmüş. Bu haberi İsrail medyasında görünce 2003 Irak işgal günlerini anımsadım. 9 Nisan’da Bağdat’a giren Amerikan askerleri ilk önce Ulusal Müze’yi talan etmişti. Aylar sonra müzeden çalınan ve Yahudi tarihiyle ilgili bir çok yazıt ve tarihi eser İsrail’de sergilenmişti.
‘Ester Parşömeni’ denilen yazıtların İsrail’e götürüldüğü haberinden sonra Türk Yahudi Toplumu TWİTTER hesabından bir açıklama yaparak ‘parşömeni İsrail’den teslim alınıp Hahambaşılığımızda muhafaza altındadır. Antakya sinagogumuzun tadili sonrası yuvasına dönecektir’ dedi.
Soru 1 :
Parşömen neden İsrail’e götürüldü.
Soru 2 :
Sinagog’dan başka şeyler de alınıp İsrail’e götürüldü mü?
Soru 3 :
İsrailli kurtarma ekibi ne cesaretle parşömeni ya da başka şeyleri çalıp İsrail’e götürüyor?
Soru 4 :
Yoksa İsrailli kurtarma ekibi depremi fırsat bilip ‘karanlık’ görevler için mi gelmişti ?
İsrail’in her zaman her yerde yaptığı işi.
Herkes Türkiye ve Suriye’deki depremle ilgilenirken ve her iki ülkede yaklaşık 50 bin insan yaşamını yitirmişken İsrail füzeleri Şam’ın merkezini vurarak 20 Suriyeli sivilin ölümüne neden oldu.
Enkaz altından ‘insanları kurtarmak’ için ekip gönderen İsrail her gün Filistinli gençleri öldürüyor ve Şam’ı bombalıyor ama kimsenin umurunda değil.
Ne demişti İsrailli Haham Şaul Elyahu !
“Suriye ve Türkiye’yi vuran deprem ilahi adalettir. Bunlar zaten Yahudileri sevmezler. Dünya şimdi daha temiz ”.
Afganistan, Irak, Somali ve daha bir çok ülkeyi işgal etme emrini veren ve Kanlı Arap Baharı sürecinde milyonlarca insanımızın ölümüne neden olan ABD ve müttefiki Batılı ülke liderleri de öyle düşünüyordur.
Hıristiyan olan bu liderler IŞİD, NUSRA ve benzeri çetelerin Suriye ve Irak'ta on binlerce Hristiyan'ı da öldürünce sesini çıkarmamıştı çünkü öldürülenler ya da göçe zorlananlar ‘Doğulu Hıristiyan’ idi.
Bu da normal çünkü iki yüzlülük emperyalist batının temel ve vazgeçilmez karakteridir.
Baksanıza ABD Dışişleri Bakanı Blinken depremden iki hafta sonra Türkiye’ye geliyor ama ilk durağı İncirlik Üssü oluyor.
Acaba kime ne tür mesaj vermek istiyor?
Türkiye ve Suriye’de 50 bin insan yaşamını yitirmiş ama adamın derdi başka.
Bakan Çavuşoğlu sonra bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir araya gelecek Blinken’in derdi İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınması konusunda Ankara’yı ikna etmektir.
Karşılığında F-16 hatta F-35’i bile önerebilir çünkü Ukrayna’da ‘Büyük Bahar Savaşı’na hazırlanan ABD iki ülkeyi NATO’ya alarak Rusya’yı sıkıştırmanın planlarını yapıyor.
Belki de bunun için ABD; Ruslar gibi Ortodoks olan Yunanlılara ‘ Koşun Türklere yardım edin” demiş ve deprem bahanesiyle “Ankara ile barışın” telkininde bulunmuştur.
Amerika’nın Rusya’ya karşı kasaplarda Yunanistan ve Kıbrıs’ın çok önemli bir yeri var. Tıpkı Ermenistan’ın olduğu gibi.
ABD’nin telkiniyle arama ve kurtarma ekiplerini Türkiye’ye gönderen ‘geleneksel düşman’ Erivan’ın Ankara ile olası barışması kuşkusuz Rusya’yı tedirgin edebilir ama ABD’yi çok mutlu eder.
ABD bildik ABD ama müttefiklerinde değişen hiç bir şey olmuyor.
Herkes Büyük Tiyatro’da baş rol kapmak için ‘Büyük Patron’un gözüne girmeye çalışıyor. Büyük Patron’un aradığı tek şey mutlak sadakat ya da İslami literatürle ‘biattır’!