Hocaların hocası Boratav: IMF tutkunu meslektaşlarımı bu belgeyi incelemeye davet ederim

Yayın tarihi: 2 Ağustos 2019 Cuma 1:25 pm - Güncelleme: 2 Ağustos 2019 Cuma 2:18 pm

Korkut Boratav Haber sol’daki köşesinde IMF’nin Ekvador’a yaptığı neo liberal saldırıyı yazdı.

Hocaların hocası Korkut Boratav, “Türkiye’deki meslektaşlarımı, özellikle de “IMF tutkunu iktisatçıları” bu belgeyi incelemeye davet etmek isterim.” dedi.

İşte o yazı: 

Mart 2017 çağrısı: Ekvador iktidarıyla dayanışma…

Çağrı, Ekvador’da Başkanlık seçimlerinin ikinci turu arifesinde kaleme alınmıştı. Adaylardan biri, iktidardaki solcu Allianza Pais’in (AP’nin) adayı, on yıl boyunca ülkeyi yönetmiş olan Başkan Rafael Correa’nın yardımcısı Lenin Moreno’ydu. Sağcı aday, banker Guillermo Lasso ise, 2013’te de Correa’ya karşı aday olmuş; yüzde 23’lük oyla yenilgiye uğramıştı.

Çağrı, son on yılda Ekvador’un ekonomik ve toplumsal alanlarda gerçekleştirdiği kazanımları vurguluyordu. Neo-liberal politikaların egemen olduğu önceki çeyrek yüzyıl ile Correa dönemi ile karşılaştırılmaktaydı. Büyüme ortalamaları, yoksulluk, ücret hareketleri, eşitsizlik, sınıfsal dengeler açısından sonuç, açık-ara solcu iktidar lehine çıkmaktaydı.

Karşılaştırma, şu teşhisle sonuçlanıyordu: “Correa yıllarında halk çoğunluğu lehine tarihsel bir kopma gerçekleşmiştir.”

Bildiri, bir anlamda, Güney Amerika’daki solcu iktidarların (“pembe dalga”nın), Venezuela ve Bolivya ile birlikte ayakta duran son üç temsilcisinden birinin daha “düşme” tehlikesine karşı dayanışma amacı izlemekteydi.

Mart 2017 öncesinde, ABD, finans kapital ve yerli burjuvazilerin etkili ittifakı sonunda Paraguay, Honduras, Brezilya, Şili, Arjantin’de solcu iktidarlar peş peşe son bulmaktaydı. Meslektaşlarımız, Ekvador iktidarıyla dayanışmayı acil gündemde görmekteydi.

Ben de bu dayanışma çağrısına katıldım; yüze yakın iktisatçıyla birlikte bildiriyi imzaladım.

Nisan 2017: İktidar adayı kazanıyor

2 Nisan 2017’de ikinci tur başkanlık seçimini, solcu AP’nin adayı Lenin Moreno yüzde 51,2’lik oyla kazandı.

200.000’lik oy farkı, muhalif aday Lasso’yu, “seçim hilesi” suçlamalarına yöneltti. Muhalefet sokağa çıktı; gösteriler yaygınlaştı.

Yüksek Seçim Kurulu, itiraz edilen 1,3 milyonluk oyun yeniden sayımını kararlaştırdı. Moreno’nun oylarında çok az (1594 sayılık) artış belirlendi. Sonuç kesinleşti.

Correa, seçim zaferini Moreno ile birlikte kutladı, “anavatan güvenli ellerde kaldı” dedi. 24 Mayıs 2017’de Lenin Moreno, Başkanlık makamını resmen devraldı.

Böylece, sözünü ettiğim çağrıyı imzalayan iktisatçıların ürktüğü “neo-liberal Lasso’nun başkanlığı” gerçekleşmemiş oldu.

Temmuz 2019 çağrısı: “IMF Ekvador’dan çık…”

Ekvador’la ilgili ve 20 Temmuz 2019 tarihli yeni bir çağrı metni daha aldım. Başlangıç kesimini aktarıyorum:

Birkaç yıl önce Ekvador’da neo-liberal iktisat politikalarına dönüş olasılığına karşı uyarı içeren ortak mektubu imzaladığınız için size dönüyoruz. Ne yazık ki Mart’ta IMF ile imzaladığı bir anlaşma ile Ekvador, aynı seçeneğe yönelmektedir.”

Bu iletiyi, iki yöneticisi de ilk bildiriyi imzalayan Center for Economic and Policy Research (CEPR) yollamış. Bu, Washington’da faaliyet gösteren sol eğilimli bir araştırma kuruluşudur.

İleti, Mart 2019 tarihli Ekvador-IMF anlaşmasını inceleyen bir CEPR araştırmasına dikkat çekiyor. Araştırmanın tespit ettiği IMF programının hedeflerini sıralıyor: Bütçe fazlası yaratılması, emek maliyetlerini aşağı çeken, işgücü piyasalarını “esnekleştiren” bir dizi önlem, kamu hizmetlerinde, işletmelerinde yaygın özelleştirme, Merkez Bankası özerkliğinin yeniden tanınması, yaygın tüketim mallarında dolaylı vergilerin artırılması, enerji, su türü kamusal mallarda sübvansiyonların kaldırılması

Kısa dönemli bir IMF anlaşmasının bu derecede kapsamlı hedefler taşıması, Correa döneminin neo-liberal ilkelerden uzak kaldığını da dolaylı olarak doğrulamaktadır.

İleti, ana-akım iktisat basınında Ekvador-IMF anlaşmasını öven yorumların yaygınlığına işaret ediyor ve sözü gecen CEPR tespitlerini yaygınlaştırmamızı istiyor: “IMF reçetelerinin Ekvador’da önceki yıllarda gerçekleşen ekonomik ve toplumsal kazanımların kaybına yol açacak özellikleri duyurulmalıdır.”

Ben de bu çağrıya uyuyorum: Mark Weisbrot & Andrés Arauz, Headwinds to Growth: The IMF Program in Ecuador. Bu CEPR araştırmasını internetten indirebilirsiniz.

Türkiye’deki meslektaşlarımı, özellikle de “IMF tutkunu iktisatçıları” bu belgeyi incelemeye davet etmek isterim.

Moreno’nun “saf değiştirmesi” 

Okurların birçoğu herhalde sorgulayacaktır: Nisan 2017’de katı bir neo-liberal adayı yenilgiye uğratan Lenin Moreno, iki yıl içinde IMF’ye nasıl teslim oldu?

“Latin Amerika pembe dalgası”na son veren neo-liberal karşı saldırının üç yöntemi var: Askerî, sivil darbeler ve seçimler…

Ekvador’da yeni bir yöntem de başarıyla uygulandı: “Kale”nin (solcu iktidarın) içten fethi…  Yeni başkan, bir önceki başkanın (Correa’nın) oylarıyla ve programıyla iktidara geldi; ancak hızla sağcı rakibinin önerilerini uygulamaya başladı.

Bu dönüşüm, sadece bir saf değiştirmeyle sınırlı kalmadı; Lenin Moreno, kendisine başkanlık kapısını açan lidere de ihanet etti.

Bu döneklik ve ihanet öyküsünün kronolojisini izleyelim.

Nisan-Temmuz 2017: İlk işaretler

Lenin Moreno, seçim zaferi sonrasında “farklı telden” çalmaya başladı: Seçimde mücadele ettiği sağcı muhalefete karşı hoşgörü işaretleri verdi. Kabinesine sağ eğilimlileri de aldı. IMF ile (“abartılı koşullar” içermediği takdirde) görüşmelere başlayabileceğini açıkladı.

Correa 2007’de ABD’nin Ekvador’daki üslerini kapatmayı kararlaştırmıştı. Darbe girişimlerine bulaştığı gerekesiyle ABD büyükelçisi sınır-dışı edilmişti. Wikileaks bu iddiayı doğrulayan belgeleri yayımlamış; Julian Assange’ye Ekvador’un Londra büyükelçiliğinde siyasî sığınmacılık tanınmıştı.

Moreno ise, seçimden hemen sonra ABD ile sağlıklı ilişkiler kurma önceliğini vurguladı. Venezuela ve Küba ile ilişkilerini mesafeli tutacağını belirtti.

Correa, ilk açık tepkisini 10  Temmuz’da ülkesinden ayrılırken dile getirdi: “2 Nisan’da muhalefeti yendik; ama Yurttaşlar Devrimi’nin kazandığı şüphelidir. Teslimiyet belirtileri sadece bir üslup değişimi sayılamaz…”

Rafael Correa, sonraki sürecin büyük bölümünü eşinin ülkesi Belçika’dan izledi. Moreno’ya karşı mücadelesi de bu yüzden sınırlı kaldı.

Ağustos 2017-Şubat 2018: Correa’ya açık saldırı

Lenin Moreno, 2018 bütçesine kemer sıkma önlemleri getirdi; Correa yönetimini, aşırı kamu borçlanması açısından eleştirdi.

Başkan Yardımcısı Jorge Glas ise, açıkça Correa’yı savundu; Moreno’yu istatistikleri saptırmakla ve iktidar partisinin (AP’nin) ilkelerini çiğnemekle suçladı.

Başkan, anayasayı zorlayan bir karşı-saldırı başlattı: Bir Başkanlık Kararnamesi ile yardımcısı Glas’ı görevden aldı. Correa döneminin usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını inceleyecek kapsamlı bir soruşturmayı teşvik etti.

Savcılık, Jorge Glas’a (Brezilya’daki Odebrecht skandallarına uzanan) yolsuzluk suçlamaları ile dava açtı. Glas tutuklandı; yargılandı; altı yıl hüküm yedi. Correa karşıtı basın bile bu dava için, “Başkan Yardımcısı Glas’ın tek bir kuruş usulsüz para almadığı ortaya çıktı” demektedir. Brezilya’daki Lula davası gibi “tümüyle düzmece” tespiti yaygındır.

2022’de Rafael Correa’nın iktidara dönüş olasılığı önlenmeliydi. Moreno, önceki başkanların tekrar aday olmasını önleyecek bir anayasa değişikliğini referanduma getirdi. Şubat 2018’de anayasa değişikliği yüzde 65’lik oy çokluğuyla kabul gördü.

Bu adımla yetinilmedi. Correa tehdidi (Brezilya’da Lula’ya uygulandığı gibi) tümüyle yok edilmeliydi. Başarısız bir darbe girişimi sonrasında ve Kolombiya’ya kaçan muhalif siyasetçi Fernando Balda 2012’de Ekvador’a iade edilmiş; yargılanmış, bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Ekvador savcıları, Balda olayını, o dönemin başkanı Correa hakkında “insan kaçırma suçlaması”na dönüştürdü; Rafael Correa için İnterpol’e “kırmızı bülten” ile gözaltı talebinde bulunuldu. İnterpol’ün tepkisini öğrenemedim.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ