Batılı şirketlerin ve korporasyonların ülkeden ayrılmalarının ardından benzeri görülmemiş fırsatların ortaya çıktığı devasa Rusya Federasyonu pazarı, güney ülkelerinden yeni oyuncular tarafından çoktan aktif olarak keşfedilmeye başlandı. Geçtiğimiz hafta sonu sona eren St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu’na Asya - Pasifik bölgesi, Orta Doğu ve Latin Amerika'nın 130 ülkesinden iştirak eden geniş katılımlı siyasetçi ve işadamı delegasyonları; milyarlarca dolarlık sözleşmelere imza atmak ve Rusların iddialı finansal, enerji, endüstriyel ve bilimsel projelerine dâhil olmak için ciddi ve kararlı adımlar attılar. Amerika, Avrupa ve Asya firmaları; Rus enerji ve hammaddesi sayesinde semirdiler Rusya pazarına girme fırsatına sahip olmanın onlarca ülkede yarattığı heyecanın birçok temel ekonomik ve politik nedeni bulunuyor. Her şeyden önce, Rusya'nın 150 milyondan fazla net nüfusu olan ve yerkürenin en zengin ve bol doğal kaynaklarını barındıran dünyanın en büyük ülkesi olduğunu hatırlatmakta fayda var. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki otuz yıl boyunca bu koca pazar, ürünlerini yalnızca Ruslara büyük kârlarla satmakla kalmayan, ama aynı zamanda ülkede imalat işletmeleri, tarım kompleksleri ve hatta lojistik altyapıları inşa eden en büyük Batılı şirketler tarafından yönetildi. Moskova'nın yabancı sanayicilere, kendi üretim potansiyelini ve sınırsız miktarlarda ve son derece ucuz enerji ve hammadde sağladığı dikkate alındığında; Amerika, Avrupa, Japonya ve Güney Kore tekellerinin muazzam bir rekabet avantajlarının oluşagelmesi ve bu sayede de mamullerini dünyanın bütün bölgelerine tedarik edebilmeleri hiç de şaşırtıcı karşılanmamalı. Batılı şirketlerin terk ettiği Rus pazarının önemli kısmını da Hindistan kapatıyor Tamamen siyasi ve ideolojik nedenlerden ötürü Batılı şirketler Rusya'yı toplu halde terk etmeye, milyonlarca müşteriyi kaybetmeye ve de varlıklarını neredeyse sıfıra satmaya başladıktan sonra; onlardan boşalan yerler, yerel şirketler ve Moskova’nın dostu olan ülkelerden üreticiler tarafından hızla doldurulmaya başlandı. Batı'nın Rusya karşıtı yaptırımlarından en çok yararlananlardan birisi tartışmasız Hindistan iş dünyası oldu. Bunun yanı sıra Ruslar Hindistan'a petrol, sıvılaştırılmış gaz, mazot ve benzin tedarikini onlarca kez artırmak suretiyle bu ülkenin gelişen endüstrisine güvenilir ucuz enerji kaynakları tedarik ederken; Yeni Delhi de yeryüzünün bu en büyük devletinin pazarında sayısız yeni fırsatın ve yepyeni kârlı yatırımların çok yönlü ve yoğun arayışına girmeye başladı son zamanlarda. Hindistan; ilaç, otomobil, elektronik, giyim, ayakkabı gibi sektörlerde bir dünya devi
  1. düzenlenmiş olan “St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu”nda, Hindistan hükümetinin üst düzey yetkilileri, diplomatlar ve düzinelerce Hint şirketinin temsilcisi; enerji, yüksek teknoloji, ticaret ve yeni endüstrilerin açılması alanlarında yeni fırsatlar edinmiş oldular. Bugün Hindistan’ın yerküredeki en büyük ilaç üreticisi; gene otomobil, elektronik, giyim-kuşam ve ayakkabı üretimi gibi sahalarda da dünyanın en önde gelen imalatçılarından birisi olduğu belirtilmeli ve bu bağlamda kocaman Rusya pazarına girme vizesi almanın Hintli firmaların karını önemli ölçüde artıracağının altı kuşkusuz çizilmeli.
Moskova bağımsızlıktan itibaren her konuda Yeni Delhi’nin yanında yer almıştı Hindistan Rusya'nın en hatırı sayılır ticari ve ekonomik ortaklarından biri haline gelme konusunda gerçekten de büyük bir şansa sahip, çünkü bu her iki ülke de onlarca yıllık oldukça dostane ilişkiler mazisine sahip. Bunun haricinde, Moskova'nın sömürge karşıtı mücadelede her zaman Hint halkını desteklediği ve Yeni Delhi'ye kendi ordusunu, sanayi ve tarım endüstrisini yaratmada yardım ettiği gerçeği de anımsanmalı. Ruslar yarım yüzyıldan fazla bir süredir, modern silahların tedarikinde Hindistan'ın en büyük ortağı oldular ve dahası yeni silahların geliştirilmesi, uzay teknolojisi ve bilişim endüstrisi alanlarında da iki ülke de çok uzun süredir pek çok müşterek projede yer alıyor. Ayrıca bu iki büyük ülke; Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS gibi uluslararası teşkilatların artan ve genişleyen gücünün uzunca zamandır iki temel mensubu ve bu da işbirliklerinin hem siyasi hem de ekonomik, bilimsel ve kültürel alanlardaki dinamik gelişimine katkıda bulunuyor.