HDP’den AKP’ye 23 Nisan çıkışı: Kötü niyetli yorum yapmak istemiyorum ama…

Yayın tarihi: 21 Nisan 2020 Salı 4:02 pm - Güncelleme: 21 Nisan 2020 Salı 5:33 pm

AKP hükümetinin “23-24-25-26” Nisan tarihleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan etmesini siyasi fırsatçılık olarak değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Dört güne çıkartılması için kötü niyetli yorum yapmak istemiyorum ama fırsatçılık olduğunu düşünüyorum. Hem 23 Nisan için kutlamalarını anlamsız hale getirmek için hem de 1 Mayıs’ta da bunu yaparlarsa aynı olacak. Elbette sosyal mesafeye uyarak kutlama yapılması gerekir ama siyasi fırsatçılık olduğunu da vurgulamak istiyorum” dedi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, korona virüsü salgını, sokağa çıkma yasağı, Meclis’in çalışmalara ara vermesi ve infaz kanununun iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne taşınmasıyla ilgili bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı.

23 Nisan dahil, 31 ilde sokağa çıkma yasağı 4 güne çıkarıldı!

Kılıçdaroğlu’ndan liderlere çağrı: 23 Nisan’da Gazi Meclis’te olacağım

Saruhan Oluç, koronavirüsü salgın sürecinde iktidarın otoriterlik girişimlerine dikkat çekerek “Nasıl 15 Temmuz darbe girişimini lütuf olarak görüp iktidarını güçlendiren adımlar attıysa bu döneme de Allah’ın lütfu anlayışı ile bakıyorlar” dedi. CHP’nin infaz yasasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne yapacağı başvuruya değinen Oluç, “İktidara muhalif olanları içeride tutan bu yasanın esastan bozulması ve eşitliğin sağlanması mümkün” dedi.

Meclis’in açılışının 100. yılının kuvvetler ayrılığının kalktığı, yasamanın yürütmenin tahakkümüne bırakıldığı, demokratik kurum ve kuralların yok edildiği bir döneme gelmesinin “talihsizlik” olduğunu söyleyen Oluç, infaz paketi oylamasına muhalefetin düşük katılımıyla ilgili de eleştirileri yanıtladı.

İnfaz paketine yönelik direnişi oylamaya indirmenin haksızlık olacağını söyleyen Oluç, “Bizim için bitmedi bu iş” dedi, Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak başvuruya işaret etti. Sayısal çoğunluk nedeniyle yasayı CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini belirten Oluç, HDP olarak hukuki anlamda öneriler içeren bir dosyayı CHP’ye ileteceklerini söyledi. Oluç, “Elbette bu bir öneridir, bundan ne kadar yararlanacağı CHP’nin takdiridir” dedi. Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına uygun davranmasını beklediklerini belirten Oluç, “İktidara muhalif olanları içeride tutan, diğer herkesi dışarı çıkartan bu yasanın esastan bozulması ve eşitliğin sağlanması mümkün” dedi. Oluç’un değerlendirmeleri özetle şöyle oldu:

İnfaz yasasısıyla cezaevinden çıktı, arkadaşını öldürdü!

“VEKİLLERİN VİRÜSE KARŞI DOKUNULMAZLIĞI YOK”

23 Nisan özel oturumunda HDP adına Eş Genel Başkan Mithat Sancar konuşacak. Belli bir sayıda milletvekili ile de katılım olacak. Vekillerimizin önemli bir kısmı bölgelerde. Esas itibariyle Ankara ve İstanbul’da olan arkadaşlar katılacaklar. Milletvekillerinin Meclis’e gelmesini kimse engelleyemez. TBMM Başkanı’nın sonradan düzeltmesi iyi olmuş. Her grup kendi vekillerinin sağlığını düşünüyor. Hukuk düzeyinde dokunulmazlık kaldı mı tartışılır ama dokunulmazlığın virüse karşı olmadığı ortada. Her siyasi parti kendi grubundaki riskli olanları, kronik hasta olanları koruyor. Meclis Başkanının da iyi niyetli bir uyarı yaptığını düşünmek istiyoruz.

“MECLİS 100. YILININ BÖYLE BİR DÖNEME GELMESİ TALİHSİZLİK”

Meclis’in açılışının 100. yılının böyle bir döneme denk gelmesi talihsizlik. Bundan korona salgınını kast etmiyorum. Türkiye’de yasamanın gücünün arttığı, demokratik bir uygulamanın, demokratik cumhuriyetin bütün kurumlarıyla varlığını sürdürdüğü, demokratik bir anayasanın olduğu, ilk dönem Meclisi gibi bütün farklı kimliklerin, kültürlerin, ana dillerin kendilerini rahatça ifade edebildikleri bir Meclis olsun isterdik. 100. yılda bunun çok çok gerisine düşmüş durumdayız. Kuvvetler ayrılığının kalktığı, tek kişiye bağlandığı, yasamanın yürütmenin tahakkümüne bırakıldığı, demokratik kurum ve kuralların var olmadığını gördüğümüzde yüzüncü yılın talihsiz bir döneme denk geldiğini düşünmek lazım. Önümüzdeki dönem için baktığımızda olması gereken, aslında 100 yıl boyunca olamamış olanlardır. Demokratik anayasaya ihtiyaç olduğu çok belli ama bunu bu Meclis’in bu bileşimi ile yapamayacağı da belli.

“BÖLGEDE TEST SAYILARI ÇOK DÜŞÜK”

Korona salgınıyla ilgili Meclis’te de dile getirdik, bölgede test sayıları son derece düşük. Bunun eşitsizlik olduğunu söyledik. İktidar partisi itiraz etti, sayıların doğru olmadığını söyledi. 1 milyon 700 bin nüfuslu Diyarbakır’a 1335 test yapıldığını söylediler. Van, Batman, Mardin gibi yerler için de geçerli bu. Eş genel başkan yardımcısı arkadaşımızın ailesinde pozitif vaka çıktı. İki gündür aynı evde oturmasına rağmen test yapılabilmesini ancak sağlayabildik.

“İSTANBUL’DA 30 BİN EVE TELEFONLA KONTROL”

İstanbul’da il örgütü yöneticileri ile görüştüm. Vahim bir tabloyla karşı karşıya kaldığımızı gördük. İki arkadaşımız İstanbul’da hayatını kaybetti. Biri eski il, biri eski ilçe yöneticimiz. İkisi de hayatını kaybetmiş ama ailelere test yapılmamış, evleri karantinaya alınmamış. Benzer çok örnek olduğunu söylediler. İl örgütümüz yaklaşık 30 bin kişiye telefon açarak kontrol yapacak. Bu sayede bir tablo ortaya çıkartmaya çalışıyorlar. Şu anki tablo rahatsız edici. Önümüzdeki hafta il yönetimi açıklayacak. Toraks Derneği de açıklama yaptı. Özellikle Mart ve Nisan’ın ilk haftası arasındaki ölüm oranlarında bu yıl ciddi artış görülüyor. 2 bin kişilik artış var ve nedeni belirsiz. Bütün bunların hepsi tartışma konuları. Tartışarak ortaya çıkartılması gerek. Özellikle Kürt illeri açısından ciddi eksiklerin ve sıkıntıların olduğunu gördük.

“İNFAZ PAKETİNE DİRENİŞİ OYLAMAYA İNDİRGEMEK HAKSIZLIK OLUR”

İnfaz kanunun görüşmeleri 7 gün sürdü. Bunun esas nedeni muhalefetin ve özellikle HDP’nin gösterdiği dirençti. Bu şekilde çıkmasına direnç gösterdik. Sadece iktidarın yandaşlarına özel bir af çıkartması değil, olması gereken, risk altındaki herkesin tahliyesiydi. Ama iktidar muhalif olan herkesi içeride tuttu. 7 günde 70 saatten fazla tartışma yapıldı. 70 maddelik paketin her bir maddesine önerge verdik, 70 konuşma yapıldı. Bütün konuşmalarımızda hem eleştirileri hem önerileri dile getirdik. Diğer muhalefetin de hakkını yememek lazım. Ciddi bir çaba gösterdiler. Dolayısıyla bütün bu süreci değerlendirmeden oylama anına indirgersek çok büyük bir haksızlık olur. Hem HDP’ye hem muhalefetin tamamına haksızlık yapılmış olur. Özellikle riskli olan vekillerimizi, kriz masalarında görevli vekilleri zaten getirmedik. Belli sayıda, özellikle hukuk alanında deneyimli vekilleri getirdik. Oylamada daha fazla sayıda da olunabilirdi ama bu bizim tutumumuzu değiştirecek bir durum değildi. Sembolik anlamı olduğunu söylüyorlar, eleştirileri anlıyoruz ama biz de neden böyle yaptığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Yoksa vekiller gelmek istemiyorum demedi, yatıyorum demedi. Herkes çalışmaları sürdürüyor bir şekilde. Biz çok ciddi bir tartışma yürüttük ve çalışmaya devam ediyoruz. Bizim için bitmedi bu iş.

“AYM BAŞVURUSU İÇİN ÖNERİLERİMİZİ CHP’YE İLETECEĞİZ”

Anayasa Mahkemesine başvuru için HDP’nin sayısı yetmiyor ama CHP götüreceğini açıkladı. Bu konuda bir dosya hazırlamıştık. Çok somut nelerin değişmesi gerektiğine dair o çalışmayı Adalet Kalkınma Partisi ve Adalet Bakanlığına iletmiştik. Şimdi de hukukçu arkadaşlarımız ve uzmanlar yeni bir çalışma yapıyor, bitirmek üzereler. Hangi maddeler önemli, hangi alanda başvurmak gerekir gibi hukuki anlamda öneriler içeren bir dosyayı da Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak olan CHP’ye de ileteceğiz. Elbette bu bir öneridir, bundan ne kadar yararlanacağı CHP’nin takdiridir.

“AYM’NİN ESASTAN BOZMASI GEREK”

Biz bunun özel bir af düzenlemesi söyledik. Meclis’ten nitelikli çoğunlukla çıkması gerekiyordu. Anayasanın eşitlik maddesine de aykırı. Anayasa Mahkemesi’nin bileşiminde çeşitli tartışılacak konular var elbette ama bu konu bundan bağımsız ele alınmalı. Tamamen hukuki bir mesele. Daha önce de 1974’ten bugüne kadar Anayasa Mahkemesi bu tür durumlarla karşı karşıya kaldı. Bu konularda oluşturduğu bir içtihat var. Dolayısıyla hukuken baktığımızda mahkemenin bu içtihadına uygun davranmasını bekleriz. İktidara muhalif olanları içeride tutan, diğer herkesi dışarı çıkartan bu yasanın esastan bozulması ve eşitliğin sağlanması mümkün.

“DEMİRTAŞ’IN SAĞLIK DURUMU TAKİP EDİLMELİ”

Hem Selahattin Demirtaş hem de Figen Yüksekdağ için başvurular yapıldı. Demirtaş’la ilgili başvuru gerekçesiz reddedildi. Zaten gerekçe de bulamazlar. Siyasi gerekçelerle rehin alınmış durumdalar. Sağlık durumu ile ilgili yeni bir olumsuz haber almadık. Ama hem aile görüşleri hem de avukat görüşleri durmuş vaziyette. Telefon konuşmalarından bilgi alınabiliyor. Sürekli takip edilmesi gerekiyor elbette. Üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.

“BU DÖNEME DE ALLAH’IN LÜTFU ANLAYIŞI İLE BAKILIYOR”

Polonya, Macaristan örnekleri var Avrupa’da. Bizde de otoriterlik girişimleri var. İktidarın şöyle bir anlayışı var. Nasıl 15 Temmuz darbe girişimini lütuf olarak görüp iktidarını güçlendiren adımlar attıysa bu döneme de Allah’ın lütfu anlayışı ile bakıyorlar. Meclis’in son gününde kabul edilen teklifin içinde sosyal medya sansürü maddeleri vardı. Tepkiler üzerine geri çekildi ama bence bayram sonrasında gündeme getirecekler. Sivil toplum kuruluşlarında ciddi fişleme maddeleri vardı, bunlar çıktı. Sosyal medyaya takmış vaziyetteler. Cumhurbaşkanı da takmış vaziyette. Sansür ihtimali çok yüksek. Yine bekleyen bir bekçiler düzenlemesi var, korona virüsü olmasa gündeme gelecekti. İktidarın totaliter anlayışını artıracak bir yasa. Yine son gün kabul edilen paketin içerisinde grev yasağı vardı, muhalefetin tepkileri üzerine geri çektiler. 1982’den beri 40 yıldır yapmaya çalıştıkları bir şeyi yaptılar infaz paketiyle. Cezaevindeki hükümlü ve tutukluların istihbaratçılar tarafından sorguya götürülmesi meselesi. Bunu da yaptılar. İktidar aslında salgını fırsat olarak görüp baskıcı, totaliter yasaları geçirmek için adım atıyor. Zaten baktığımızda tek adam yönetimi dediğimiz anlayış varlığını sürdürüyor. Daha da güçlendirmek için, yasamanın etkisini azaltmak için, yürütmeyi hakim kılmak için adımlar atılıyor.

“SAĞLIK BAKANININ GÖREV ONAYI ARTMIŞ OLABİLİR”

Bu koşullarda araştırmaların ne kadar sağlıklı olduğunu bilmiyoruz. Telefonla yapılan araştırmaların çok sağlıklı olmadığını düşünüyoruz. Bunların içinde manipülatif şirketler de var. Şu anda toplumda ciddi bir can korkusu var. Herkesin canından korktuğu bir durumda, bu baskılar altında yapılan değerlendirmeler… Sağlık Bakanı’nın etkisi artıyor derseniz buna katılırım. Çünkü Sağlık Bakanı eksik ve yanlışları da olsa pozitif bir tablo çizmeye çalışıyor. En azından insanca konuşma tarzını benimsemiş vaziyette. Onun görev değerlendirme notu artmış olabilir ama Cumhurbaşkanı için böyle düşünmüyorum. Ortam normalleşince bunu tekrar göreceğiz.

“KARDEŞ AİLE KAMPANYASINDA 50 BİN AİLEYİ TARADIK”

Kardeş Aile Kampanyası başlatıldı. Sadece HDP değil STK’ler de böyle bir kampanya başlattı. Ciddi bir tarama yaptık. 50 bin aileye telefon yoluyla ulaşıp durumlarını öğrenerek veri havuzu oluşturduk. Sadece Kürt illeriyle sınırlı olmayan, bütün bölgelerdeki seçmenlerimize dönük bir çalışma sürdürüyoruz. Acil ihtiyacı olan ailelere kardeş aile buluyoruz. Veren elin alan eli görmemesi ilkesini de benimsedik. Bu konularda çalışma yapan 8 belediyemize kayyım atandı. Kalan belediyelerimiz çalışmayı sürdürüyor.

“İKTİDAR KENDİSİ DIŞINDA BİR ODAK KALMASIN İSTİYOR”

Kayyım atamaları sadece HDP ile ilgili değil. Bu merkezileşme anlayışıdır, her yetkiyi sarayda toplama anlayışıdır. CHP’li belediyelerin ekmek dağıtması bile yasaklandı, paraları bloke edildi. Kendisi dışındaki kimsenin herhangi bir yardım yapmasını, ihtiyaca cevap vermesini istemiyor. Belediyeler böyle bir dönemde halka hizmet vermeyecekse ne zaman verecek. Ama iktidar kendisi dışında bir odak kalmasın istiyor. İktidarın bir hukuk ölçüsü kalmamış durumda. Sadece HDP ile sınırlı değiller. İnfaz Yasası tartışmalarında da gördük. İçlerine sindiremedikleri CHP ve İyi Parti’nin de muhalefet etmesi oldu. Herkes kendi yanlarında olsun, muhalefet de bir tek HDP kalsın istiyorlar.

“VİRÜS SADECE HAFTA SONU MU ÇALIŞIYOR?”

Hafta sonu sokağa çıkma yasağının part-time bir önlem olduğunu ifade ettik. Virüs sadece hafta sonu mu çalışıyor?. Zorunlu sektörler dışında üretimin durdurulması gerekir. İktidar bunu tercih etmedi. İki gün evde oturup, beş gün gidip fabrikada çalışacaksınız. Olan zaten orada olmuş oluyor. İbrahim Kalın da, tam karantinanın ekonomi açısından sürdürülemez olduğunu söyledi. Ekonomiyi işçiler yürütsün ama patronlar evlerinde oturacaklar. Dört güne çıkartılması için kötü niyetli yorum yapmak istemiyorum ama fırsatçılık olduğunu düşünüyorum. Hem 23 Nisan için kutlamalarını anlamsız hale getirmek için hem de 1 Mayıs’ta da bunu yaparlarsa aynı olacak. Elbette sosyal mesafeye uyarak kutlama yapılması gerekir ama siyasi fırsatçılık olduğunu da vurgulamak istiyorum. Biz salgından kurtulabilmemiz için en radikal adımların atılması gerektiğini söyledik. İşçiler, emekçiler çalışsın anlayışıyla olmaz. Meclis’in kapanması da tartışılmalı. Bütün devlet kurumları çalışacak ama Meclis kapalı olacak. Resmi kurumlar için de önlem almak lazım. Vekillerin canı can da kurumlarda çalışanların değil mi? Kimsenin tehlikeye atılmaması gerekiyor. (Gazete Duvar)

Petrol dünyada ‘bedava’ bile olsa, Türkiye’de 3 liranın altına düşmesi mümkün değil

Üç binin üzerinde ürüne ek vergi