Hastaneler vidaya muhtaç!

Yayın tarihi: 24 Aralık 2021 Cuma 8:02 am - Güncelleme: 24 Aralık 2021 Cuma 8:02 am

Kaza geçiren ve bacağı kırılan hemşire, ameliyat için gerekli olan tıbbi malzeme bulunamadığı için 4 gün bekletildi, ameliyat yapılamadı. İthal edilen her türlü malzemenin temininde sorunlar yaşanıyor. Parası olan özel hastaneye parası olmayan ise ağrıya mahkûm ediliyor.

Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç’ın BirGün’de yazdıkları habere göre, sağlıkta dönüşüm programı ile gelinen bu son noktada Türkiye’nin en köklü üniversite hastanelerinden birinde tıbbi malzeme (plak ve vida) eksikliği nedeniyle ‘tibia kırığı’ gibi sıradan sayılabilecek ameliyatların yapılamayacak duruma geldiği görülmekte.

Balçova’da özel bir poliklinikte çalışan hemşire E.Ş., 18 Aralık tarihinde saat 23.30 civarında mesai sonrası evine gitmek için otobüs durağına giderken, araç çarpması sonucu yaralandı ve 9 Eylül Üniversite Hastanesi acil servisine kaldırıldı. Serviste doku yaralanması ve tibia fraktürü (alt bacakta diz ile ayak arasında bulunan uzun kemik kırığı) tespit edilerek, ortopedi servisine yatış yapıldı. Tibia fraktürü nedeniyle operasyon kararı verilen hemşire, bu ameliyat için gerekli olan plak ve vida hastanede bulunamadığından “geldi, gelecek” denilerek 4 gün bekletildi ve ameliyat edilemedi. 22 Aralık tarihinde başka bir eğitim ve araştırma hastanesine sevk edildi ve operasyon burada yapıldı.

Tıbbi cihaz sektörü, özellikle kamu tıp fakültesi hastanelerinin borçlarını ödememesi, dövizdeki anormal artış, uzun vadeler, Sağlıkta Uygulama Tebliğinde (SUT) malzeme ve cihaz bedellerinin uzun süredir güncellenmemesi nedeniyle malzeme temin edememekte. Bu nedenle de kamu üniversite ve devlet hastanelerinde tıbbi malzeme gerektiren beyin ve sinir cerrahi ile ortopedi ameliyatları durma noktasına geldi, işlemler aksamaya başladı.

 

Beyin ameliyatları tehlikede! Tıbbi cihaz sevkiyatı durdu

PARASI OLAN ÖZELE…

Özellikle ortez, protez, kalp pili, kateter, stent, balon gibi ithal edilen her türlü malzemenin temininde sorunlar yaşanıyor; hekimler ne acil ne de planlanmış ameliyatları yapabiliyor. Parası olan özel hastaneye, parası olmayan ise ağrı içinde kıvranmaya mahkûm ediliyor.

Riskli ve zor hastalıkları (kanser, kalp damar cerrahisi, beyin cerrahisi, omurga yaralısı vb.) olan yurttaşlar, kendilerine gereken tıbbi cihaz ve malzemeye ulaşmayı ancak “umut” edebilir duruma geldiler. Kamu üniversite hastanelerinde tıbbi malzeme eksikliği veya temin edilememesi nedeniyle planlanmış ameliyatlar ertelenmekte acil olanlar ise iki seçenekle karşı karşıya kalınmakta:

Parası olanlar veya borç para bulabilenler; kamu üniversite hastanelerinde tıbbi malzemeye ulaşamayan riskli ve zor hastalar, çaresizce ameliyatını yapabilecek tıbbi ekibi ve hastaneyi arıyor. Bu hastalar özel sektöre yönlendiriliyor. Tıbbi girişim ya da operasyonlar için çaresiz kalan hasta sahiplerine tıbbi malzemenin tüm bedelini kendileri ödeyerek dışarıdan temin etme şeklindeki uygulamalar giderek yaygınlaşıyor. Özel hastaneler ise denetim olmadığından fırsatçılık yapıp SGK’nın ödediği SUT bedelinin çok ötesinde ne tutturursa vatandaşa fatura ediliyor.

Parası olmayanlar ise trafik kazası geçirse dahi kırık ağrıları ile beklemektedir.

AMELİYAT EDEMİYORLAR

Sonuç olarak; üniversite hastanelerinin öncelikli varlık nedeni bilim üretmek, öğrencilerini geleceğe en iyi şekilde hazırlamak, nitelikli sağlık hizmeti ve eğitim vermek… Bu hastaneler, çoğunlukla zor ve karmaşık vakalara tedavi hizmetinin sunulduğu, çoğu hasta için son başvuru noktası olan kurumlar. Geldiğimiz noktada kamu üniversite hastaneleri bırakın zor ve karmaşık vakaları tedavi etmeyi, tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle tibia fraktürü türünden sıradan vakaları dahi ameliyat edemeyecek duruma geldikleri görülüyor.

Bu durum sadece sağlık hizmetinin kalitesini ve gelişimini değil; bilimsel araştırmaları, tıp ve uzmanlık eğitimini de olumsuz etkiliyor. Sağlık Bakanlığı’nın “kürek çeken değil, dümen tutan” olacağı iddiası ile döner sermaye ile döndürdüğü, özel sağlık sektörü ile rekabete açtığını iddia ettiği kamu hastanelerinin “esasen ortada döndürülen bir sermaye olmadığı, mali gücünün yetersizliği, çok ciddi bir borç yükü altında ve kısa vadeli borçlarını karşılayamaz durumda olduğu’’ görülüyor.

Geldiğimiz aşamada hastaların hayati tehlikesi söz konusu. Tedavi hizmetlerinin aksamaması için tıbbi malzemeler konusunda acilen gereken önlemler alınmalı. Ucuz tıbbi malzemelerin kalite kontrol konusu da titizlikle değerlendirilmeli.

“Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana’’ türküsünü dinlerken AKP iktidarının kamu üniversite hastanelerini bir vidaya muhtaç bıraktığını da gördük.