Hasan Akarsu inceledi: ‘Cumhuriyet’in Sonbaharı’

Yayın tarihi: 1 Kasım 2020 Pazar 5:14 pm - Güncelleme: 1 Kasım 2020 Pazar 5:27 pm

Merdan Yanardağ, gazeteci, yazar, televizyon yapımcısı ve TELE 1’in kurucusudur. Siyaset bilimci olarak yazdığı birçok yapıtında Türkiye’nin nasıl yönetildiğini ya da yönetilemediğini inceler. “Cumhuriyet’in Sonbaharı/ Kumpastan Tek Adam Rejimine” (*) adlı yapıtı da bu anlamda büyük önem taşır. Yapıtına yazdığı önsözde ve yeni önsözde, on üç bölümden oluşan değerlendirmelerin yıllar sonra bugün doğrulandığını belirtir.

Yazar, 2008’de başlatılan Ergenekon soruşturmasını / davasını “Örtülü darbe” olarak görür. Sol liberallerin ve 2. Cumhuriyetçilerin bu örgüt için devşirildiğini belirtir. AKP bu nedenle ilerici güçleri bir süreliğine arkasına alır ve işleri bitince dışlar. Genel çerçeve içinde, bu kumpası kapitalizmin ve yeni emperyalizmin egemenliğini sürdürme çabası olarak değerlendirir. AKP’nin ABD ürünü olduğunu neo-liberal, post-modern ve dinci politikalarla yürüdüğünü, taşra sermayesini güçlendirerek Batıcı büyük sermayeyle uzlaştığını söyler.

Neo-liberal ekonomi politikaları benimseyen siyasal islamcıların üretimi ve emeği yok saydığını vurgular. Cumhuriyet’in bu duruma düşürülmesinde, Cumhuriyet devriminin sola kapatıldığı gerçeğini özellikle belirtir. 12 Eylül 2010 Referandumuyla AKP-Cemaat iktidarının devleti ele geçirdiğini, İslamcı hareketin toplumun dokusunu değiştirdiğini anımsatır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) ılımlı İslam siyasetiyle Avrasya’yı denetime aldığı bir gerçektir. Fetullah Gülen’in ABD’yi “dünya denilen geminin kaptanı” olarak görmesi de anlamlıdır.

Yanardağ, kontrgerillanın, derin devletin başlangıcını 1960’lı yıllardan ele alır. Komünizmle Mücadele Derneği, MTTB, Müslüman dünyayı bölmek amacıyla kurulur. Ergenekon kumpasıyla Cumhuriyetçilerin etkisizleştirilmesi, Amerikancı Ilımlı İslam Darbesinin gerçekleştirilmesi, parlamentonun devre dışı bırakılması, Türkiye’de sosyal devletin bitirilmesi aynı amaca yöneliktir. AKP’ye TÜSİAD’ın bile destek vermesi düşündürücüdür.

Bu dönemde AKP’ye karşı olan ulusalcılar, mafya çeteleriyle aynı kazana atılır. Ergenekon Savcısının, Ergenekon Örgütünün tüm sol örgütleri de yönettiği yalanı ortaya çıktığında iş işten geçer. ABD, Türkiye’nin Nato’dan çıkacağından korktuğu için Ergenekon kumpasını yapar. Emniyet güçleri çoğaltılırken TSK çökertilir. “Nato’dan çıkalım” diyen subaylar ordudan atılır. Varşova Paktı çökünce ABD, yeni bir savla, küresel terörle savaşmak için Nato’yu ayakta tutar.

Ergenekon Davası: Aydınlanmaya Saldırı

Ergenekon davasının Aydınlanmaya saldırı olduğu bir gerçektir. AKP-Cemaat birlikteliğinin bozulması sonrasında yaşananları ayrıca inceleyen yazar, polis şefi Hanefi Avcı’nın açıklamalarını, polis içindeki olayları vb. belgelerle yansıtır. Kimi sol kesimlerin darbecileri sosyalistlerin içinde aramasına ne demeli? 13 Nisan 2009’da Türkân Saylan’a yapılanlar, ÇYDD’nin PKK’lılara burs verdiği, Hıristiyanlığı yaydığı savları, Hükümet’in soruşturmalarda sonuna kadar gidilmesini istemesi, sol liberallerin de bunu desteklemesi ilginç değil mi?

TSK üzerinde oynanan oyunlarla AKP ile Cemaat’in güçlendirildiğini vurgulayan yazar, bunun ayrıca “psikolojik harp” olduğunu belirtir. Askere sivil yargının getirilmesini (Temmuz 2009) sol liberaller demokratikleşme olarak görür. Daha sonra yüksek yargı da ele geçirilir ve planlı ele geçirmeler sürer. Artık “Cumhuriyet’in Sonbaharı” dır, 2. Cumhuriyet’tir yaşananlar. Cumhuriyet burjuvazisi intihar eder böylece. Polis yükselen güçtür. Özel Güvenlik için 160 bin polis alınır. AKP, TSK ile uzlaşır. Kürt açılımı (2009-2011) başarısızdır, Kürt sorunu çözümlenemez.

Hrant Dink’i FETÖ yapılanmasının öldürüldüğü ortadadır. Danıştay Cinayeti, Cumhuriyet’in bombalanması FETÖ’nün işidir. Yanardağ, dilin de politikleştiğini, kontrgerillaya Ergenekon denmesiyle açıklar. Kısaca Ergenekon, ABD destekli AKP-Cemaat darbesidir yazara göre. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonuyla araları açılıp yolları ayrılan Cemaat, 15 Temmuz 2016 darbesiyle etkisizleşirken, 20 Temmuz 2016’da AKP, OHAL ile yönetme
ye başlar ülkeyi. 16 Nisan 2017’de yolsuzlukla Başkanlık Sistemine geçer ve İslamcı bir oligarşi oluşur. AKP ile Cemaat Cumhuriyet’i yıkar ama kendi rejimini kuramaz. Siyasal İslamcı hareket Türkiye’de ve dünyada ideolojik yenilgiye uğrar. Yazar, AKP iktidarının kendiliğinden yıkılmayacağını belirtirken, ilerici aydınların bir çözüm bulmaları gerektiğini vurgular.

Merdan Yanardağ, yakın yıllarda yaşanan siyasal olayları irdelerken “Cumhuriyet’in Sonbaharı” der bu gelişmelere. Kıştan sonra “Cumhuriyet’in İlkyazı”nın geleceğini de muştulamak ister okuyuculara. Kumpaslardan tek adam rejimine nasıl gelindiğini öğrenmek için okunmalı “Cumhuriyet’in Sonbaharı”.

(*) Merdan Yanardağ, Cumhuriyet’in Sonbaharı/ Kumpastan Tek Adam Rejimine, İnceleme, Kırmızı Kedi Yayınevi, Genişletilmiş Metin, İstanbul 2020, 296 s.